Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

30 Ağustos 2011 Salı

Sunset Boulevard / Sunset Bulvarı (1950)

Director / Yönetmen:

Billy Wilder

Screenplay / Senaryo:

Charles Brackett
Billy Wilder
D. M. Marshamn Jr.

Cast / Kadro :

William Holden
Gloria Swanson
Erich Von Stroheim
Nancy Olson
Jack Webb
Buster Keaton
Cecil B. Demille

Subject / Konu:

Lüks evin havuzunda bir adam cesedi bulunur.
Joe Gills, maddi sıkıntılarla boğuşan bir yazardır. Taksidini ödeyemediği için arabasını kaybetmekle karşı karşıyadır. Yazdığı senaryoyu satma çabaları da başarısız olan Joe, arabasını geri almak için gelen adamlardan kaçar. Arabasıyla, dışarıdan bakıldığında terk edilmiş gibi görünen lüks .bir evin bahçesine girer. Evin uşağı tarafından içeri çağrılan Joe, içeride sessiz sinemanın efsane oyuncusu Norma Desmond'la karşılaşır. Çok geçemeden bulunduğu evin Norma Desmond'a ait olduğunu öğrenir. Joe'nun senarist olduğunu öğrenen Norma, sesli sinemaya geçişle birlikte unutulan ve yazdığı senaryoyla tekrar parıldamak isteyen eski bir yıldızdır. Joe, tüm çekincelerine rağmen zenginlik içinde yüzen Norma'nın cazip senaryo düzeltme teklifini kabul eder. Ama zaman geçtikçe Norma'nın tuhaf ve kibirli tavırlarından ötürü bunalmaya başlar. Norma, sürekli yasaklar koymakta ve her söylediğinin mutlaka yerine getirilmesini istemektedir. Tüm bunların yanında evde bulunan tek görevli olan uşak Max Von Mayerling'in, Norma'nın eski kocası ve bazı filmlerinin de yönetmeni olduğunu öğrenen Joe'nun duyduğu şaşkınlık daha da artar.
Kısa süre önce tanıştığı ve hoşlandığı, arkadaşı Artie'nin nişanlısı Betty ile geceleri gizlice buluşup senaryo yazmaya ve her geçen gün yakınlaşmaya başlar. Ama Joe'ya tutulan ve onunla birlikteyken kendini eski günlerindeki gibi bir yıldız olarak hisseden Norma, her ne pahasına olursa olsun Joe'yu kaybetmeyi göze alamaz. Gitmesini kabul edemediği Joe'yu vurur. Vurulan Joe, havuza düşer.

Comment / Yorum:

11 dalda Oscar'a aday gösterilip; "En iyi senaryo", "En iyi müzik" ve "En iyi sanat yönetimi" dallarında ödül kazanan film, Altın Küre'de de 7 dalda aday gösterilip, "En iyi film", "En iyi yönetmen", "En iyi kadın oyuncu" ve "En iyi film müziği" dallarında ödül kazandı. Filmin bu ödül ve adaylıklar haricinde diğer festivallerde kazanmış olduğu 9 ödül ve 7 adaylık daha var.
Kara film türünün en başarılı örneklerinden biri olan film, oyunculuklarıyla da göz dolduruyor. Özellikle Gloria Swanson'un müthiş Norma Desmond performansının Oscar'la taçlandırılmamış olması hayret verici. Oscar'dan eli boş dönen Gloria Swanson, aralarında Altın Küre'nin de yer aldığı 4 festivalden "En iyi kadın oyuncu" ödülüyle dönmeyi başardı. Filmin başrolünde oynayan William Holden ve yan rollerde oynayan Erich Von Stroheim ile Nancy Olson'un da başarılı performanslarıyla Oscar'a aday gösterildi.
Norma Desmond rolü, Gloria Swanson'dan önce Greta Garbo'ya önerildi. Fakat Garbo rolü reddetti. Ardından rol, Mae West, Mary Pickford ve Pola Negri'ye önerildi. Joe Gills rolü içinse Montgomery Clift'le anlaşıldı. Ancak 2 hafta sonra sözleşme iptal edildi. Rol, Fred Macmurray'e teklif edildi. Fakat Macmurray rolü reddetti. Yapımcılar, rol için adı geçen Marlon Brando'yu tanınmamış olduğu için istemediler. Marlon Brando kısa sürede zirveye çıktığında ise bu aptalca kararları için mutlaka çok pişman olmuşlardır. Daha sonra rol için adı geçen Gene Kelly'yi MGM firması istemedi. Ve en sonunda rol, William Holden'a verildi. Betty Schaefer rolüne taze bir yüz arandığı için henüz 3. filminde oynayacak olan Nancy Olson seçildi.
Filmde sessiz sinemaya da bol bol saygıda bulunulmuş. Sessiz sinema döneminin efsane yönetmeni Cecil B. Demille ve efsane oyuncusu Buster Keaton'da filmde rol almışlar. Norma Desmond ismi; sessiz sinemanın yıldızlarından Norma Talmadge ve yine sessiz sinema döneminin yönetmenlerinden William Desmond Taylor'un adlarından esinlenerek bulunmuş.
Film, 1989 yılında yayınlanan "Tüm zamanların 25 dönüm noktası ulusal filmi " listesinde yer aldı ve Kongre Kütüphanesi'ne kaydedildi. Film ayrıca, 1998 yılında Amerikan Film Enstitüsü'nün yayınladığı "Tüm zamanların en büyük 100 Amerikan filmi" listesinde 12. sırada, 2007 yılında yayınladığı "Tüm zamanların en büyük filmleri" listesinde 16. sırada yer aldı.
Müzikal olarak Londra ve Broadway'de sergilenen Sunset Boulevard, 1995 yılında 3 Tony ödülü kazandı.
Kara film seyretmekten hoşlananların mutlaka izlemesi gereken Sunset Boulevard, özellikle Billy Wilder'ın usta yönetimi ve Gloria Swanson'un unutulmaz performansıyla klasikler arasına adını yazdırmayı başarmış bir yapım.

Imdb note : 8.7                             My note : 8.5

28 Ağustos 2011 Pazar

Süpürrr (2009)

Director / Yönetmen:

Yeşim Sezgin

Screenplay / Senaryo:

Selim Çiprut

Cast / Kadro :

Cem Kılıç
Ufuk Özkan
Jess Molho
Cenk Tunalı
Başak Parlak
Kemal Pekser
Ruhi Yapıcı
Gamze Topuz
Damla Özen
                                                              Oya Aydoğan
                                                              Sümer Tilmaç

Subject / Konu:

Naz'a aşık olan ve evlenmeye karar veren Oğuz'un 2 büyük problemi vardır. İlki; sürekli Naz'ın sürekli peşinde olan patronu Alper. İkincisi ise; Naz'ın babası Cemal'in kızını herhangi bir dalda milli takım forması giymiş biriyle evlendirmeye kararlı olması.
İşsizlik yüzünden sorunlar yaşayan Oğuz, Cemal'in bu tuhaf şartıyla iyice çaresiz kalır. Bazı spor dallarında çeşitli başarısız denemeleri olur. Milli formayı giymesi pek olası gözükmemektedir. Umudunu yitirmek üzere olan Oğuz, televizyonda daha önce varlığından haberdar olmadığı körling(curling) sporuyla ilgili bir program izler. Körlingin ülkede milli takım düzeyinde temsil edilmediğini öğrenen Oğuz, arkadaşlarıyla körling takımı kurup, sadece basit bir başvuruyla milli sporcu olma imkanından yararlanmak ister.
Ancak Naz'ı Oğuz'a kaptırmamaya kararlı olan Alper'de bir körling takımı kurar ve başvuruda bulunur. Olay, karmaşık bir hal alır ve körling milli takımının, resmi turnuvayı kazanan takımdan oluşturulacağı ilan edilir. Oğuz ve arkadaşları, İskoçya'dan getirttikleri hocaları Şuşu'nun birbirinden tuhaf yöntemleriyle turnuvaya hazırlanırlar. Turnuva finalinde Oğuz'un takımıyla Alper'in takımı karşı karşıya gelir. Artık Oğuz'un Naz'a kavuşmasının önündeki tek engel; bu müsabakadır.

Comment / Yorum:

Gişede başarısız olan filmin kadrosu, genellikle televizyon dizilerinden tanıdğımız isimlerden oluşturulmuş. Süpürrr, küfürle güldürme ucuzluğuna kaçmamış bir film olsa da; iyi işlenememiş senaryosu ve kötü oyunculuklarından ötürü, iyi niyetli ve fakat başarısız bir film olarak nitelenebilir. Senaryodaki boşluklar ve tutarsızlıklar dikkat çekici düzeyde. Filmin olumlu olarak görülebilecek tek tarafı; ülkemizde pek tanınmayan körling sporunu tanıtıyor olması.

Imdb note : 3.1                             My note : 3.5

25 Ağustos 2011 Perşembe

Nine / Dokuz (2009)

Director / Yönetmen:

Rob Marshall

Screenplay / Senaryo:

Michael Tolkin
Anthony Minghella

Cast / Kadro :

Daniel Day-Lewis
Marion Cotillard
Penelope Cruz
Judi Dench
Fergie
Kate Hudson
Nicole Kidman
Sophia Loren

Subject / Konu:

İtalyan yönetmen Guido Contini, çektiği son filmlerle başarısız olmuş; çekeceği yeni filmle ilgiliyse aklında hiçbir fikir olmamasına rağmen yapımcıları ve ekibini kandırmaktadır. Hayatındaki kadınların, zihninde yarattığı karışıklıklar yüzünden hiçbir fikir üretememektedir. Artık orta yaşlarına gelen Guido, kendine çeki düzen vermeye karar verir. Bunun için; hayatındaki kadınları daha düzgün idare etmesi gerekmektedir. Ama bu o kadar da kolay değildir.
Aldatıldığını bilen ve fakat kocasının kendisine halen aşık olduğunu da bilen Luisa; Guido ile birlikte olabilmek için kocasını aldatan güzel ve ateşli metres Carla; sürekli Guido'yu takip eden ve haber elde etmenin yanı sıra Guido ile birlikte olmayı da arzu eden Amerikalı gazeteci Stephanie; daha öncede Guido ile birlikte çalışmış ve yeni filmde de başrolde olması beklenilen ve geçmişte yaşadıklarından ötürü de Guido ile çok yakın olan aktris Claudia; iyi bir dost olan asistanı ve kıyafet tasarımcısı Liliane, ta çocukluk yıllarından Guido'nun zihnine kazınmış seksi fahişe Saraghinha ve çeşitli anılarla aklını kurcalayan annesi arasında denge kurmaya uğraşan Guido, önce metresinin halen hayatında olduğunu öğrenip giden karısı Luisa'yı kaybeder. Daha sonra metresi Carla'dan ve peşindeki gazeteci Stephanie'den kurtulur. Claudia, filmde olmayacağını söyler ve gider. Yapımcılar ortada hiçbir şey olmadığını öğrenince film projesinden geri çekilir. Guido artık herşeyini yitirmiş bir adamdır. Guido, hayatındaki kadınlardan izler taşıyacak bir proje yapmaya ve karısını geri kazanmaya çalışır.

Comment / Yorum:

Federico Fellini'nin 1963 yapımı "8½" filminden esinlenerek yazılan "Nine", Broadway'de müzikal olarak büyük başarılar kazandı. İlk kez 1982'de oynayan "Nine" müzikali, 729 kez oynandı ve 5 Tony ödülü kazandı. 2003'te yeniden oynamaya başlayan "Nine", 283 kez oynandı ve 2 Tony ödülü kazandı.Yıllar sonra sinemaya uyarlanmasına karar verilen "Nine", 80 milyon dolarlık tahmini bütçeyle çekildi. Gişede zarar eden film, 4 dalda Oscar'a aday gösterildi ve hiçbirini kazanamadı. Filmin diğer festivallerde kazandığı 5 ödül ve 36 adaylık daha var. 6 tane oscar kazanmış oyuncuyu bir araya getiren film, oldukça zengin bir oyuncu kadrosuna sahip. Çok önemli isimler arasından oyuncu seçimleri yapılmış. Guido rolü için "Nine" müzikali ile Tony ödülü kaznmış Antonio Banderas başta olmak üzere Javier Bardem, George Clooney ve Johnny Depp gibi bazı aktörlerin isimleri geçmiş. Daniel Day-Lewis'in şarkı söylediği bir videoyu, filmin yapımcılarına göndermesinin rolü almasında etkisi olduğu biliniyor. Claudia rolü için anlaşılan Catherine Zeta-Jones'un filmden ayrılmasından sonra, önce Demi Moore, Juliette Binoche, Gwyneth Paltrow ve Amy Adams gibi isimler düşünülmüş. Daha sonra rol Nicole Kidman'a verilmiş. Stephanie rolü içinse önce Christina Aguilera'ya teklifte bulunulmuş. Christina Aguilera rolü reddedince Anne Hathaway ve Sienna Miller'in da isimleri geçmiş. Ama rolü Kate Hudson kapmış. Luisa rolü için düşünülen Katie Holmes'u ise yönetmen Rob Marshall veto etmiş ve rolü Marillon Cotillard'a vermiş.
Filmin adı olan "Nine" yani dokuz, Guido'nun araba plakasından geliyor. Guidonun arabasının plakası 4329. Bu dört rakamın toplamı 18. 18'i oluşturan 1 ve 8 rakamlarının toplamı 9.
Film, müzikali kadar beğenilmedi. Nicole Kidman'ın sönük performansının ve Sophia Loren'in 4 dakika gibi kısa bir süre filmde yer almasının; hayal kırıklığına yol açtığı aşikar. Başta Daniel Day-Lewis, Penelope Cruz ve Marion Cotillard olmak üzere arda kalan diğer oyuncular ise gayet başarılı. Müzikal performansları değerlendirmek gerekirse; özellikle Kate Hudson'un seslendirdiği "Cinema Italiano" şaşırtıcı derecede başarılı. Sadece 12 dakikalık performansıyla Oscar'a aday gösterilen Penelope Cruz'u izlemek ve onlarca süper yıldızın arasından başrollerin neden Daniel-Day Lewis ve Marion Cotillard'a verildiğini öğrenmek için bile filmi izlemek gerek. Filmin ne kadar başarılı olduğu tartışılacak bir konu. Ama "Nine"ın , müzikal sevenler için keyifle seyredilebilecek bir film olduğu tartışılmaz.

Imdb note : 5.9                             My note : 7

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Adem'in Trenleri (2007)

Director / Yönetmen:

Barış Pirhasan

Screenplay / Senaryo:

İsmail Doruk
Ulaş Çobancı

Cast / Kadro :

Nurgül Yeşilçay
Cem Özer
Derya Alabora
Erkan Taşdöğen
Turan Özdemir
Asuman Dabak
Yıldız Kültür
Hakan Bilgin
                                                               Veysel Diker
                                                               Ümit Çırak
                                                               Ezel Akay
                                                               Atıf Emir Benderlioğlu
                                                               Fırat Can Aydın
                                                               Zeynep Deniz Özbay

Subject / Konu:

Hasan, sakin yapılı, yoksul ve Allah'a karşı sınavlarını yerine getirmeye uğraşan bir imamdır. Hasan, erkek arkadaşı Bekir tarafından hamile bırakılıp, terk edilen Hacer ile evlenir. Amacı; Hacer'e ve kızı Fatmacık'a sahip çıkmaktır. Hacer ile arasında karı, koca münasebeti olmayan Hasan, karısına ve Fatmacık'a karşı her zaman mesafeli durur. Onların tüm ihtiyaçlarını elinden geldiğince karşılar. Ama onlara sevgisini göstermez. Çünkü Hasan, bu yaşananları Allah'ın bir sınavı olarak kabul etmiştir. Hasan'a göre Hacer ve Fatmacık, kendisine verilmiş emanetlerdir.
Hasan, Hacer ve Fatmacık, Ramazan ayı için imamı bulunmayan, tren istasyonu görevlileriyle ailelerinin yaşadığı 20 haneli ufak bir köye gelir. Hasan, Ramazan ayı boyunca burada imamlık yapacaktır. İstasyon görevlileri, Hasan'a ve ailesine kalacak yer temin eder. İstasyon görevlileri ve aileleri kısa sürede Hasan ve Hacer'in arasındaki garipliği ve soğukluğu sezer.
Hasan'ı dinlemek için camiye giden Adem, Hasan'ın sevgisini kazanır. Adem aynı zamanda Fatmacık'ın en yakın arkadaşı olmuştur.
Hasan ve Hacer beklenmedik bir sürpriz yaşar. Bekir, o ufak köyde karşılarına çıkar. Peki ama şimdi ne olacaktır? Hacer, Bekir'i bağışlayıp kızıyla birlikte peşinden mi gidecektir, yoksa kendisine el sürmemiş, sahip çıkmış, kızına babalık etmiş Hasan ile mi kalacaktır? Hasan, emanet olarak taşıdığı karısı Hacer ve kızı gibi sevdiği Fatmacık'ı Bekir'e mi bırakacaktır yoksa gerçek bir koca olmayı mı seçecektir?

Comment / Yorum:

Barış Pirhasan'ın 2. filmi olan "Adem'in trenleri", düşük bütçeyle çekilen ve gişede de büyük hasılat elde edemeyen bir film. Başrollerinde Nurgül Yeşilçay ve Cem Özer'in yer aldığı filmin iyi sayılabilecek bir yan kadrosu var. Önemli rollerde oynayan çocuk oyuncular Fırat Can Aydın ve Zeynep Deniz Özbay, başarılı performanslar sergilemiş. Filmin en temel ve kilit karakteri olan Hasan'ı canlandıran Cem Özer, abartıdan uzak ve doğal bir oyunculuk sergilemiş.
Filmde göze çarpan birkaç sorun var; Bekir karakteri hakkında neredeyse hiçbir şey bilmememiz ve filmin zaman zaman ağırlaşan temposu gibi. Filmin güzel kısımları ise; belli bir noktadan itibaren filmi Adem'in bakış açısıyla izlememiz. Bir çocuk masumiyetiyle izlemek; objektif bakış açısıyla filmi izleme imkanı veriyor. Hasan'ın imamlığından ötürü gelen kendine hakim olma güdüsünden, karısını arzulayan bir kocaya geçişi filmde başarıyla işlenmiş.
Senaryo daha iyi işlenebilseydi; ortaya kuşkusuz daha iyi bir film çıkabilirdi. Ama tüm olumsuz yönlerine rağmen, samimiyetinden ötürü izlenebilecek bir film.

Imdb note : 6.8                             My note : 6.5

22 Ağustos 2011 Pazartesi

The Bucket List / Şimdi ya da Asla (2007)

Director / Yönetmen:

Rob Reiner

Screenplay / Senaryo:

Justin Zackham

Cast / Kadro :

Jack Nicholson
Morgan Freeman
Sean Hayer
Beverly Todd
Rob Morrow
Alfonso Freeman
Rowena King


Subject / Konu:

Üniversite eğitimini yarıda bırakıp evlenen ve hayatının 45 yılını araba tamirciliğiyle harcamış Carter Chambers, aslında çok zeki ve genel kültürlü bir adamdır. Tüm maddi sıkıntılara rağmen mutlu bir aile yaşantısı olan Carter, rahatsızlanır ve hastahaneye kaldırılır. Carter, kanser olduğunu öğrenir.
Carter'in yatmakta olduğu odaya Edward Cole adında huysuz bir hasta gelir. Edward, yattığı hastahanenin bile sahibi olan, çok zengin bir adamdır. Çalkantılı bir özel hayatı olan, 4 kere evlenip boşanmış, kızıyla görüşmeyen Edward, kanser olduğunu ve 6 ay ila 1 yıl arası ömrü kaldığını öğrenir.
Carter'in kağıda bir şeyler yazdığını gören Edward, kağıtta yazanların geri kalan ömründe daha önce yapmak isteyip yapamadığı şeylerin bir listesi olduğunu görür. Edward, bu listeye kendi isteklerini de ekler ve Carter'ı "Tahtalı köy listesi" adını verdikleri listede yazan herşeyi yapmak için ikna eder. Listede gözlerinden yaşlar gelene kadar gülmek, dövme yaptırmak, dünyanın en güzel kızını öpmek gibi enteresan isteklerin yanında; Afrika'da safari yapmak, Mısır'a gidip piramitleri görmek, Çin Seddi'ne gitmek, Everest tepesine çıkmak ve uçaktan atlayış yapmak gibi maceralar da bulunmaktadır.
2 kafadar, listede yazanları teker teker yapmaya başlar. Bu sırada yakınlaşıp iyi birer dost olurlar. Everest tepesine çıkma planlarını, hava muhalefeti nedeniyle gerçekleştiremezler. Bu planı gerçekleştirebilmek için bahara kadar beklemeleri gerekmektedir. Ama iyileşme umudu olduğu düşünülen Carter, bahar gelmeden ölür. Ölmesi beklenen Edward ise yaşamaya devame eder. Edward, Carter'ın kendisinden yapmasını istediği şeyi yapar ve kızını görmeye gider. Orada küçük torunuyla tanışır ve onu öperek, Tahtalı köy listesinin eksik maddelerinden birini daha tamamlar; "dünyanın en güzel kızını öpmek".
Edward 81 yaşında öldüğünde listede yapılmamış sadece tek bir şey vardır; "Everest tepesinden dünyanın en güzel manzarasını seyretmek". Everest tepesine çıkan Edward'ın asistanı Thomas, Edward'ın küllerini Carter'ın küllerinin yanına bırakır ve böylece liste tamamlanmış olur.

Comment / Yorum:

Senarist Justin Zackham, filmin senaryosunu sadece 2 haftada yazmış. Justin Zackham, Carter rolünü yazarken aklında Morgan Freeman varmış. Edward rolü için ise Morgan Freeman'ın Jack Nicholson'ı önermesi üzerine yönetmen Rob Reiner, Jack Nicholson ile irtibata geçmiş. Film, Jack Nicholson ve Morgan Freeman'ı ilk kez bir araya getirme özelliğini de taşıyor. Morgan Freeman'ın öz oğlu Alfonso Freeman'ı filmde Roger karakterini canlandırıyor.
Filmin mesajı; insanın ölmeden önce yapmak istediği herşeyi, gerçekten isterse yapabileceği. 2 usta oyuncu, film boyunca karşılıklı döktürüyor. Carter ve Edward'ın serüvenleri, kısa kısa işlenmiş. Bu da ister istemez, filmin 97 dakikalık süresinin kısa olduğunu düşündürüyor. Filmin süresi biraz daha uzun olsaydı; serüvenler daha detaylı ve iştah verici şekilde işlenebilirdi.
Bu filmi izledikten sonra muhtemelen, ölmeden önce yapmak istediğiniz şeylerin yer alacağı bir liste hazırlayacaksınız. Bu da filmin ne kadar etkileyici olduğunu gösteriyordur herhalde.

Imdb note : 7.5                             My note : 8

Köprü (1975)

Director / Yönetmen:

Şerif Gören

Screenplay / Senaryo:

Fuat Özlüer

Story / Hikaye:

Ahmet Üstel

Cast / Kadro :

Kadir İnanır
Necla Nazır
Fikret Hakan
Hüseyin Peyda
Betül Aşçıoğlu
Levent İnanır

Subject / Konu:

Bir gece yarısı hasta bir kadın, Fırat nehrinin karşı kıyısına geçirilmeye çalışır. Ama azgın sular, salın dengesini bozar ve hasta kadın Fırat'ın sularına kapılıp can verir. Annesini gözlerinin önünde Fırat'a kurban veren Ahmet'e amcası Hasan sahip çıkar. Ona babalık yapar, evlatları Zeynep ve Osman'dan ayırmaz ve üniversitede okuyabilmesi için ekmek parası kazandığı sallarından birini dahi satar.
Çocukluğunda gördüğü bir sahne Ahmet'in aklından çıkmaz. Ufak bir su birikintisi, su birikintisinin üzerinde duran bir dal parçası ve bu dalın üzerinden geçen karıncalar. Mühendis olup köyüne geri dönen Ahmet'in tek hayali vardır. Fırat'ın üzerine köprü kurmak. Ama Ahmet'in bu hayali, bazı şeylerle çelişir. Kendisine her zaman ağabeylik yapmış olan Osman'ın, ailesinin geçimini salcılıkla karşılaması; okuyup mühendis olana kadar elinden gelen desteği esirgemeyen amcasına duyduğu vefa borcu ve çocukluktan beri amcasının kızı Zeynep'le yaşadığı aşk, Ahmet'i zor durumda bırakır.
Herşeye rağmen köprüyü yapmaya niyetli olan Ahmet, Ankara'dan gerekli izinlerin çıkmasıyla köprü inşaatına başlar. Ancak köprü yapılırsa; ekmek parası kazanamayacağının farkında olan Osman, inşaatı engellemek için elinden geleni yapar. Ne kadar uğraşsa da Ahmet'i yıldıramaz. Ahmet köprü inşaatını tamalar. Ama Osman'ın köprüyü, yerleştirdiği patlayıcıyla gün doğarken patlatacağını öğrenir. Ahmet, patlayıcıyı bir türlü bulamayınca köprünün üzerine oturur ve günün doğmasını bekler. Zeynep'te Ahmet'in yanına gider, ardından Hasan da, ardından işçiler ve ardından Osman'ın karısı da. Gün doğmak üzereyken inadından vazgeçen Osman, suya atlar ve patlayıcıyı köprünün ayağından söküp nehre fırlatır. Artık önünde hiçbir engel kalmayan Ahmet'in hayali gerçek olur ve Fırat'ı yenen Ahmet köprüsünü açar.

Comment / Yorum:

Bazı yaşanan acılar, insanları kamçılar ve idealleri peşinde koşmalarını sağlar. İşte "Köprü"de tam da böyle bir idealizm hikayeyini oldukça başarılı şekilde anlatan bir film. Doğanın acımasız ve yok edici yüzü, Fırat nehrinin azgın dalgalarıyla gayet etkilice sembolize edilmiş. Filmin en can alıcı noktasıysa; doğanın acımasızlığından yine doğanın verdiği bir fikir sayesinde kurtulmak; yani, su birikintisinin üzerindeki daldan geçerek suyu aşan karıncalardan esinlenerek köprü yapma fikri. Film, aşkın saflığı, aile olmak ve ekmek parası kazanmak gibi kavramlara da ustaca değinmeyi başarıyor.
Kariyerinin başlarındaki Necla Nazır'ın filmografisinin önemli filmlerinden biri. Fikret Hakan, güçlü oyunculuğunu karakter oyunculuğunda da göstermiş ve Hüseyin Peyda ile birlikte filme büyük katkı yapmış. Kadir İnanır ise tam anlamıyla zirveye çıkacağı 1976 yılından, 1 yıl önce çevirdiği bu filmle zirve yürüyüşü yaptığını açık açık belli etmiş. Filmin başarılı müzikleri Cahit Berkay imzası taşıyor. "Köprü"nün, daha önce birkaç vasat macera filmi çekmiş yönetmen Şerif Gören'in ilk önemli filmi olduğu söylenebilir. Gerek hikayesi, gerek müzikleri, gerek oyunculuk performanslarıyla akılda kalmayı başaran, etkileyici bir film.

Imdb note : 6.8                             My note : 8


The Kid / Yumurcak (1921)

Director / Yönetmen:

Charles Chaplin

Screenplay / Senaryo:

Charles Chaplin

Cast / Kadro :

Charles Chaplin
Edna Purviance
Jackie Coogan
Henry Bergman
Lita Grey
Carl Miller
Walter Lynch
John Mckinnon

Subject / Konu:

Hastahaneden yeni taburcu olan çaresiz Kadın, kucağındaki bebeği görkemli bir evin önünde duran arabanın arka koltuğuna bırakır ve kaçar. Çünkü ressam sevgilisi Kadın'ı yüz üstü bırakmıştır.Arabanın sahibi olan 2 serseri, bebeği fark edince sokağa bırakırlar.
Sokakta yürürken yerde duran bebeği gören Serseri, bebeği ilk gördüğü bebek arabasına koymaya çalışır. Ancak arabada zaten bir bebek vardır ve bebeğinin bulunduğu arabanın yanına gelen kadın tarafından terslenir. Etrafta dolaşan polis yüzünden bebeği bulduğu yere de tekrar koyamaz. Yolda karşısına çıkan yaşlı adama, bebeği ayakkabılarını bağlamak bahanesiyle verir ve kaçar. Yaşlı adam, karşısına çıkan bebek arabasına bebeği bırakır ve kaçar. Bebek arabasında 2 bebek birden gören kadın, Serseri ile kavga etmeye başlar ve poliste oraya gelir. Korkudan bebeği almak zorunda kalan Serseri, bebeği evine götürür. Bebeğin kundağında annesi tarafından bırakılmış bir mektup bulunmaktadır. Serseri, bebeği sahiplenir ve ona kendi oğluymuş gibi bakar.
Bebeğini bıraktığı için pişman olan Kadın, arabanın bulunduğu yere gelir. Ancak araba ortalarda yoktur. Bebeğini bulamayan Kadın, üzüntüden kahrolur.
Aradan 5 yıl geçer. 5 yaşına gelen Yumurcak, Serseri ile sokaklarda iş tutmaya başlar. Yumurcak, sokaktaki evlerin camını kırmakta, Serseri de camcı olarak ortaya çıkmakta ve kırılan camların yerine cam takıp para kazanmaktadır.
Bebeğini kaybettikten sonra çok önemli bir yıldız olan Kadın, hayırseverlik yapmakta ve çocuklara hediyeler vermektedir. Bir gün tesadüfen kendi oğlu Yumurcak'a da hediyeler verir ve gider. Aldığı oyuncakları elinden kapıp kaçan çoçukla kavgaya tutuşan Yumurcak, çocuğu bir güzel pataklar. Ama olay yerine gelen iri yapılı ağabey, çoçukları tekrar kavgaya tutuşturur ve Serseri'yi, eğer kardeşi yine dayak yerse; dövmekle tehdit eder. Yumurcak, çocuğu tekrar dövünce; çoçuğun ağabeyi Serseri ile kavga etmeye başlar. Gerek oradan geçmekte olan Kadın'ın araya girmesiyle, gerekse seri hareketleriyle çoçuğun ağabeyinden kurtulmayı başarır.
Kadın, hastalanan Yumurcak'ı Serseri'nin kucağına verir ve doktor çağırmasını söyler. Eve gelen doktor, çocuğu muayene eder ve Serseri'nin Yumurcak'ın gerçek babası olmadığını öğrenir. Serseri, Yumurcak bebekken kundağından çıkan mektubu doktora verir. Doktor, durumu yetimhaneye bildirir ve yetimhane görevlileri Yumurcak'ı almak için eve gelirler. Serseri, görevlilerle çetin bir kavgaya tutuşur ve Yumurcak'ı yetimhaneye götürülmeden kurtarır. Bu sırada yumurcağı ziyarete gelen Kadın, doktorla karşılaşır ve herşeyi öğrenir. Doktorda bulunan, yıllar önce kendi yazmış olduğu mektubu görünce; Yumurcak'ın kendi oğlu olduğunu anlar.
Tekrar eve dönmeyen Serseri ve Yumurcak bir pansiyonda kalırlar. Oğluna kavuşmak isteyen Kadın, gazetede çoçuğunu getirene 1000 dolar ödül vereceğine dair bir ilan yayınlatır. Gazetede haberi okuyan pansiyon sahibi, yumurcağın gazete ilanındaki çoçuk olabileceğini düşünür ve gece uyudukları sırada Yumurcak'ı kaçırıp karakola getirir. Gün ağardığında karakola gelen Kadın, oğluna kavuşur. Bütün gece Yumurcak'ı arayıp bulamayan Serseri ise çaresiz eve döner. Evinin kapısında uyuya kalan ve yaşananlarla ilgili bir rüya gören Serseri, kendisini uyandıran polis nezaretinde lüks bir eve götürülür. Kapıyı kendisine Yumurcak ve annesi açar. Hep beraber içeriye girerler.

Comment / Yorum:

250.000 dolar gibi rekor bir bütçeyle çekilen film 2.500.000 dolarlık hasılatıyla büyük başarı elde etti. Filmin 90 yıl önce çekilmiş olduğunu dikkate alırsak; bahsi geçen rakamların da ne kadar büyük olduğunu anlayabiliriz. Charlie Chaplin, filmin başrol oyunculuğunun yanı sıra senaristliğini,yapımcılığını ve yönetmenliğini de üstlenmiş. Toplam 10 filmden oluşan Serseri, namı diğer Şarlo serisinin 6.'sı olan film, aynı zamanda serinin ilk uzun metrajlı filmidir. Ancak filmin 68 dakikalık süresi, film 1971'de yenilendikten sonra 50 dakikaya düşürülmüştür. Film müzikleri arasında Tchaikovsky'nin 6. senfonisi de yer alıyor.
Komedi ve dramanın ustaca harmanlandığı film, aynı zamanda rüya bölümüyle başarılı fantastik öğelerde içermekte.
Sessiz sinemanın ve Chaplin sinematografisinin en önemli parçalarından biri olan "The Kid"; sinemanın, bugün neden bu kadar popüler bir sanat olduğu sorusunun en önemli cevaplarından biri.

Imdb note : 8.3                             My note : 9.5


13 Ağustos 2011 Cumartesi

Korkusuz Korkak (1979)

Director / Yönetmen:

Natuk Baytan

Screenplay / Senaryo:

Erdoğan Tünaş

Cast / Kadro :

Kemal Sunal
Turgut Özatay
Ayşin Atav
Hikmet Taşdemir
Belkıs Dilligil
Zafer Önen
Nejat Gürçen
Rıza Pekkutsal
Aynur Akkum
                                                              Renan Fosforoğlu
                                                              Yadigar Ejder

Subject / Konu:

Mülayim, özel bir firmada çalışmaktadır. Çok çalışkan olmasına ve şirketteki herkesin işlerini yapmasına rağmen, patronu tarafından yan gelip yatmakla suçlanmakta, iş arkadaşlarınca ezilmekte ve ev kirasını dahi ödeyememektedir.
Mide probleminden ötürü hastahaneye giden Mülayim'in tahlilleri aynı isimli ve ölmek üzere olan bir hastanın tahlilleriyle karışır. Doktor, Mülayim'e 6 ay ömrü kaldığını söyler. Korkusuz birine dönüşen Mülayim, herkese ve herşeye kafa tutmaya başlar. Mahallesine bırakılan saatli bombayı bile düşünmeden alıp fırlatır ve adı Bombacı Mülayim'e çıkar. Kendisine piyangodan büyük ikramiye çıktığını öğrenen Mülayim, ikramiyenin üzerine bir de bankadan çektiği kredi parasını ekler ve tüm parayı umumi tuvalethane açmak için harcar. Patronundan haraç isteyen mafya Ayı Abbas'ın zaaflarını öğrenir ve bundan böyle Abbas'tan haraç almaya karar verir. Haraç vermeyi onuruna yediremeyen Abbas, Mülayim'in peşine adamlarını takar.
Böyle yaşamaktan sıkılan Mülayim, ölmek için kiralık katil tutmaya karar verir. Aracılık yapan Sansar Selim sayesinde en acımasız katil Gaddar Kerim'i tutar. Fakat Mülayim, Gaddar Kerim'in kendisini öldüreceğini bilmemektedir. Çünkü yağmurlu havada ve hastayken öldürülmemeyi ve katilinin kim olduğunu öğrenmek istemediğini şart olarak Sansar Selim'e bildirmiştir.
Hastahanede yapılan büyük hatayı farkına varan hemşire Sevil, Mülayim'i bulup gerçekleri anlatır. Korkusuz Mülayim, peşindeki acımasız katilin canını almasından korkar. Sansar Selim'i bulup, katilin kim olduğunu öğrenmeye çalışır. Ama trafik kazası geçiren Selim, katilin kim olduğunu söylemeden ölür. Hemşire Sevil'in yardımıyla katilinin kim olduğunu aramaya başlar. Çevresindeki tüm kişilerden şüphelenen Mülayim, sonunda tuttuğu kiralık katilin Gaddar Kerim olduğunu öğrenir. Bir yandan Abbas ve adamlarından, bir yandan Kerim'den kaçan Mülayim yine bir saatli bombayla karşı karşıya kalır.

Comment / Yorum:

Yönetmenlik kariyeri boyunca macera filmleri, arabesk filmler ve Kemal Sunal'ın yer aldığı komedi filmleri çekmiş olan Natuk Baytan'ın tarışmasız en iyi filmi. Senarist Erdoğan Tünaş'ın da en iyi işlerinden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Doktorun, ölen hastayı ne yapalım sorusuna "Çöp kutusuna atın" demesi; doktordan 6 aylık ömrü kaldığını öğrenen Mülayim'in "7 ay olmaz mı, bak açıktan bi binlik çalışır" diye sorması; Mülayim'in, neden bütün paranı tuvalethane yaptırmak için harcadın sorusuna, "Ben zamansız gelen paranın ancak üstüne sıçarım." diye cevap vermesi; konuşma dilimize geçmiş "mesela yani" esprisi, Gaddar Kerim'in tehditkarca söylediği, "Benim adım Kerim, hepinizi severim" ve kendisini yatatağın altında bulan ev sahibesinin orada ne yapıyorsun sorusuna "Bunca yıl ben yatağın üstünde yattım, biraz da o benim üstümde yatsın." şeklinde verdiği cevap, filmi unutulmazlar arasına sokmaya yetipte artacak düzeyde.
Zaten başarılı bir iş çıkarmış yönetmen ve senaristin, bir de üstüne muazzam bir baş rol oyuncusu Kemal Sunal'la birlikte çalışmış olması ve yan kadronunda çok etkili kullanılmış olması ortaya absürd komedinin Türk sinemasındaki en iyi örneklerinden birinin, hatta en iyisinin çıkmasına neden olmuş.

Imdb note : 7.7                             My note : 9


12 Ağustos 2011 Cuma

Man on the Moon / Aydaki Adam (1999)

Director / Yönetmen:

Milos Forman

Screenplay / Senaryo:

Scott Alexander
Larry Karaszewski

Cast / Kadro :

Jim Carrey
Danny Devito
Courtney Love
Paul Giamatti
Vincent Schiavelli
Gerry Becker
Jerry Lawler

Subject / Konu:

Tuhaf ve kolay anlaşılamayan Andy Kaufman, kendine göre müzikal şov, izleyicilere göreyse entresan bir komedyenlik gösterisi yapmaktadır. Barlarda bazen başarısız bulunan, bazense gülünen gösterisine devam ederken başarılı menejer George Shapiro ile tanışır. Menejerin teklifini kabul eder ve birlikte çalışmaya başlarlar. Televizyondan gelen dizi teklifini kabul etmek istemese de; menejerinin ısrarları sonucu dizi oyunculuğuna başlar. Ancak Andy, projeyi kabul etme karşılığı garip şartlar öne süre; tanınmayan oyuncu Tony Clifton'ın dizide 5 bölüm konuk oyuncu olması gibi. Andy'nin kaprisleri her ne kadar yapımcıları usandırsa da; Andy'nin seyirciden bir adım önde olma ve seyirciyi şaşırtma stratejisi, yükselişi de beraberinde getirir. Andy, bu garip planları Bob ile birlikte yapmaktadır.
Çok geçmeden Tony Clifton'ın da aslında Andy'nin ta kendisi olduğu çevresindekiler tarafından anlaşılır. Ama halkın başka biri olarak tanıdığı Tony'de artık meşhur olmuştur. Andy sürekli yeni tuhaflıklar bulma huyundan vazgeçmez. Bu seferde canlı yayında kadınlarla Amerikan güreşi yapmaya ve onları aşağılamaya başlar. Ancak olaylar bu kez farklı gelişir ve Andy, büyük tepkilerle karşılaşmaya başlar. Güreştiği kadınlardan biri olan Lynne'e aşık olur. Tepkilerin durduramadığı Andy, bu kez de ünlü Amerikan güreşçisi Jerry Lawler'a sataşmaya başlar ve onunla güreş yapmak için Memphis'e gider. Burada Memphis'lileri de aşağılayan Andy, büyük bir nefret toplar ve seyircinin oylarıyla televizyondan uzaklaştırılır. Halbuki Andy'nin Jerry ile yaptığı güreş ve tartışmalar da Andy'nin önceden kurguladığı sahte tartışmalardır.
Akciğer kanseri olan Andy karamsarlaşsa da, hayatta kalmak için çareler aramaya ve düşüşe geçtiği kariyerinde en tepeye çıkmaya çabalar.

Comment / Yorum:

Filmde, henüz 35 yaşındayken akciğer kanserinden ölen, tuhaf ve sıradışı komedyen Andy Kaufman'ın bar performanslarından, "Taxi" dizisi ve "Saturday night live"daki oyuncuklarına kadar çeşitli örneklemeler görmek mümkün.
Jim Carrey, müthiş Andy Kaufman performansını Altın Küre'de kazandığı "Komedi / müzikal dalında en iyi erkek oyuncu" ödülüyle süsledi. Filmin kazandığı diğer önemli ödül ise yönetmen Milos Forman'ın Berlin Film Festivali'nde kazandığı "En iyi yönetmen dalında gümüş ayı" ödülü. Filmin bunun haricinde diğer festivallerde kazandığı 2 ödülü ve 15 adaylığı daha var. Ayrıca film, Fransa'da yayınlanan "Les cahiers du cinéma" dergisince "2000 yılının en iyi 10 filmi" listesinde 3. sırada yer almayı başardı.
Film adını, R.E.M. grubunun Andy Kaufman'a ithafen yazdığı "Man on the moon" isimli şarkısından almış. R.E.M. grubu, filmin müziklerini de yapmış.
Filmin tempo sorunu var. Seyrederken; bazı kısımlar gereksiz, uzun ve sıkıcı gelebilir. Çünkü, ya sev ya nefret et tarzı bir kişilik olan Andy Kaufman her izleyiciye sempatik gelmeyebilir. Andy Kaufman hayranlarının ve Andy Kaufman'ı tanımak isteyenlerin sevebileceği bir film. Ayrıca Jim Carrey'nin oyunculuğu için de izlenebilir.

Imdb note : 7.4                             My note : 6