Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

13 Şubat 2012 Pazartesi

Çöpçüler Kralı / The King of the Street Cleaners (1977)

Director / Yönetmen:

Zeki Ökten

Screenplay / Senaryo:

Umur Bugay

Cast / Kadro :

Kemal Sunal
Şener Şen
Ayşen Gruda
İhsan Yüce
Türker Tekin
Erdal Özyağcılar
Nejat Gürçen
İlyas Salman
İhsan Bilsev
                                                              Muadelet Tibet
                                                              Selim Naşit Özcan
                                                              Salih Sarıkaya
                                                              Nezahat Tanyeri
                                                              Nermin Özses
                                                              Ertuğrul Bilda
                                                              Ali İnce
                                                              Hikmet Gül
                                                              Necdet Doğan
                                                              Çetin Tolbaş
                                                              Kenan Karagöz

Subject / Konu:

Çöpçülük yaptığı mahallenin sevilen simalarından biri olan Apti, mahalledeki evlere temizliğe gelen Hacer'e abayı yakar. Ancak huysuz annesi yüzünden Hacer'i oyalamaya devam eden zabıta Şakir'in, Hacer'i kimseye kaptırmaya niyeti yoktur. Zabıtalığının forsuyla mahalleliye kan kusturan Şakir, Apti'yi de emir eri gibi kullanmaktadır.
Şakir'in kendisini oyaladığına ve evlenmeye niyeti olmadığına kanaat getiren Hacer, peşinde dolanan Apti'yle flört etmeye başlar. Mahalledeki dostlarının verdiği cesaretle Hacer'le evlenmeye niyetlenen Apti, karşısında deliye dönen Şakir'i bulur. Hacer'le evlenmesine karşı çıktığı için Şakir'in camdan attğı annesi, Hacer'i ailesinden istemeye razı olur. Apti, Hacer'i istemeye gittiği gece; Şakir ve annesi, Hacer'i ailesinden ister. Hacer'in ailesi Apti'yi kapılarından kovar ve Hacer'i Şakir'e verir.
Duruma içerleyen Apti, arkadaşlarının da doldurmasıyla Hacer'in evine gider ve annesine saldırır. Hacer'in babası ve serseri kardeşleri, Apti'nin peşine düşer. Uzun bir kovalamacanın ardından gizlenmek için girdiği gazinoda kendisini sahnede bulan Apti, söylediği türküyle seyirciyi coşturur. Gazino, iyi bir ücret karşılığında Apti'yi solist olarak işe alır. Durumu öğrenen Hacer'in ailesi, kızlarını Apti'ye vermek için son bir hamle yapsalar da; havaya giren Apti, Hacer'in ailesini tersler. Sahneye çıkan Apti, ortalığı birbirine katar ve işten kovulur. Çöpçülüğe geri döner.
Hacer ve Şakir evlenir. Daha evlenir evlenmez kavga etmeye başlarlar. Bu kavgayı gören Apti, Hacer'le evlenmediğine şükreder. Apti bu seferde mahalledeki evlerden birine temizliğe gelen yeni temizlikçiye abayı yakar.

Comment / Yorum:

Çöpçüler Kralı, Arzu Film ekolünün en sıcak yapımlarından biri. Film, Zeki Ökten'in 1978 yapımı "Sürü" filmiyle başlayıp 1986 yılında çektiği "Davacı" ve "Yoksul" filmlerine kadar komediye ara veren yönetmenin bu aralıktan önce çektiği son komedi filmi olma özelliğini taşıyor. Film ayrıca kariyerleri boyunca tam 8 kez çalışan Kemal Sunal ve Zeki Ökten'in 5. kez bir araya gelişleri.
Tamamına yakını sokakta geçen film, Türk sinema tarihinin en önemli komedi filmlerinden birisi olmanın yanında dönemini de ustalıkla resmetmeyi başaran bir yapım. Umur Bugay imzası taşıyan senaryo, bir çok şey için kuyrukta bekleyen insanlar, kaçak sigara satışı ve seyyar gazeteci çocuk gibi detaylarla oldukça gerçekçi bir sokak analizi yapıyor. Bu kadar gerçekçi detaylarla, olabildiğine komik bir hikayeyi harmanlayabilmek; senaryonun ne kadar ustaca yazıldığını kanıtlar nitelikte. Umur Bugay, bu müthiş senaryoyla 15. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En iyi senaryo" Altın Portakal ödülünü kazanmayı başardı.
Komedinin dev isimlerini bir araya getiren Çöpçüler Kralı, bu dev isimlerin karşılıklı oyunculuk gösterileriyle bir çıta daha yukarıya çıkmayı başarmış ve ortaya seyri doyumsuz bir komedi filmi çıkmış. Ana rollerdeki Kemal Sunal, Şener Şen ve Ayşen Gruda kadar yan rollerdeki İhsan Yüce ve Erdal Özyağcılar gibi isimlerde şapka çıkartılacak performanslar sergilemişler. Ne tuhaftır ki; filmin oyuncu bazında kazandığı ödül sayısı sadece Şener Şen'in 15. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde kazandığı "En iyi yardımcı erkek oyuncu" Altın Portakal ödülü. Film aynı zamanda küçük bir rolde seyrettiğimiz İlyas Salman'ın 2. sinema filmi olma özelliği taşıyor.
Film, müzikleri bakımından da zengin ve başarılı bir içeriğe sahip. Filmle özdeşleşen Özdemir Erdoğan'ın Gurbet adlı şarkısının enstrümantal versiyonu ve Cahit Berkay imzalı müzikler, Türk sinema tarihinin unutulmaz film müzikleri arasında yer almayı başardı.
Muhtemelen her Türk vatandaşının birkaç kez seyretmiş olduğu Çöpçüler Kralı, aradan geçen onca yıla rağmen halen televizyonlarda yayınlanıp büyük izlenme oranları elde etmeyi başarıyor. Bu da filmin Türk toplumu tarafından ne kadar sevildiğinin bir göstergesi. Çöpçüler Kralı, onlarca kez seyretmiş olsanız da ilk kez seyrediyormuşsunuz gibi zevk alacağınız bir başyapıt.

Imdb note : 8.2                              My note : 9.5

12 Şubat 2012 Pazar

Sherlock Jr. (1924)

Director / Yönetmen:

Buster Keaton

Screenplay / Senaryo:

John C. Havez
Joseph A. Mitchell
Clyde Bruckman

Cast / Kadro :

Buster Keaton
Kathryn Mcguire
Joe Keaton
Erwin Connelly
Ward Crane
Jane Connelly
George Davis
                                                         Doris Deane
                                                         Betsy Ann Hissle
                                                         Ruth Holly
                                                         Kewpie Morgan
                                                         Steve Murphy
                                                         John Patrick
                                                         Ford West

Subject / Konu:

Küçük bir kasabanın sinema salonunda makinistlik yapan Sherlock Jr., dedektiflik yapmaya da büyük merak duymaktadır. Dedektiflikle ilgili kitaplar okumaktadır.
Zor da olsa elinde kalan son 1 dolarla hoşlandığı kıza bir hediye almayı başaran Sherlock Jr., kızın evine gider. Kızdan hoşlanan diğer adam bu durumu görünce kızın babasının saatini çalar ve saati rehinciye bırakıp karşılığında 4 dolar alır. Bu parayla daha iy bir hediye alıp kızın ilgisini çekmeye çalışır.
Kızın babası saatinin kaybolduğunu farkına varıp saati aramaya başlayınca; saati çalan adam, saatin rehin bırakıldığına dair makbuzu gizlice Sherlock Jr.'ın cebine koyar. Herkesin üstü aranıp rehin makbuzu Sherlock Jr.'ın cebinden çıkınca; kızın babası, hırsızlık yaptığını zannettiği Sherlock Jr.'ı evinden kovar. Sherlock Jr., şüphelendiği adamı dedektiflik kitabında yazanlar doğrultusunda bir gölge gibi takip etmeye başlar. Ama takip edildiğini anlayan adam, Sherlock Jr.'ı bir tren vagonuna hapseder. Vagondan sırılsıklam bir şekilde kurtulmayı başaran Sherlock Jr., sinemaya işinin başına geri döner.
Rehin makbuzuyla rehinciye giden kız, saati rehin bırakanın Sherlock Jr. değil kendisine kur yapan diğer adam olduğunu öğrenir.
Film oynatmaya başladıktan sonra uyuya kalan Sherlock Jr., rüyasında kendini oynamakta olan filmin içerisinde bulur. Çeşitli mekan değişikliklerinden sonra dünyanın en ünlü dedektifi Sherlock Jr. olarak çalınan incileri bulmak üzere geldiği evde olayı araştırmaya başlar. Hırsızların kendisi için kurduğu ölüm tuzaklarından kurtulmayı başaran Sherlock Jr., ertesi gün asistanı Gillette'le birlikte hırsızların peşine düşer. Hırsızlardan incileri geri almayı başarıp; kızın tutsak edildiği yeri öğrenen Sherlock Jr., kızı kurtarmaya gider. Kızı kurtarıp peşlerindeki hırsızları da saf dışı bırakan Sherlock Jr., kızla birlikte düştükleri sudan çıkmaya uğraşır.
Rüyadan uyanan Sherlock Jr., çok geçmeden kızı karşısında bulur. Kız, babasının yaptıkları büyük hata yüzünden kendisini özür dilemek üzere gönderdiğini söyler. Makinist odasından halen oynamakta olan filme bakan Sherlock Jr., filmdeki aktörün yaptıklarını yapmaya başlar; ellerinden tutup, parmağına yüzük taktığı kızı dudağından öper.

Comment / Yorum:

Buster Keaton'ın hem yönetip hem de başrolünde yer aldığı Sherlock Jr., en çok illüzyon ve yaratıcı sahneleriyle akılda kalıyor. Filmde o kadar çok yaratıcı sahne var ki; filme sırf bu yönünden dolayı bile hayran kalmamak mümkün değil. Özellikle uzun rüya sahnesindeki mekan değişiklikleri oldukça başarılı. Filmin komedi düzeyi de üst seviyede.
Filmden, çoğu kaynakta sürrealist bir film olarak bahsedilse de; Buster Keaton 1965'te, ölmeden 1 yıl önce biyografisini yazan Rudi Blesh'in neden Sherlock Jr. gibi bir sürrealist film yaptınız sorusuna; sürrealist olsun diye yapmadım, sadece bir rüya gibi görünmesini istedim diye cevap vererek olaya açıklık getirmiştir.
Kongre Kütüphanesi, filmi 1991 yılında Ulusal Film Arşivi'ne ekledi. Amerikan Film Enstitüsü'nün 2000 yılında yayınladığı "100 Yılın 100 Kahkahası" listesinde 62. sırada yer aldı. Film, Steven Jay Schneider'in editörlüğünde 57 yazarın hazırladığı "1001 Movies You Must See Before Die / Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film" adlı kitapta yer aldı.
Filmde Sherlock Jr.'ın asistanı Gillette'in adı Sherlock Holmes'ü ilk oynayan aktör ve yazar William Gillette'ten gelmekte. Böylece William Gilette'e de bir saygı duruşunda bulunulmuş.
Son derece yaratıcı ve keyifli bir sessiz film olan Sherlock Jr., sessiz sinemadan hoşlanmayanların bile beğenisini kazanabilecek kalitede bir yapım.

Imdb note : 8.3                              My note : 8.5

11 Şubat 2012 Cumartesi

80. Adım (1996)

Director / Yönetmen:

Tomris Giritlioğlu

Screenplay / Senaryo:

Mehmet Eroğlu

Novel / Kitap:

Mehmet Eroğlu (from "Yarım                                                                                                           Kalan Yürüyüş")

                                                                                      Cast / Kadro :

                                                                                       Zuhal Olcay
                                                                                       Levent Ülgen
                                                                                       Haluk Bilginer
                                                                                       Derya Alabora
                                                                                       Emre Baykal
                                                                                       Hümeyra
                                                                                       Civan Canova
                                                                                       Meral Çetinkaya
                                                                                       Altan Erkekli
                                                                                       Tunca Yönder
                                                                                       Selçuk Yöntem
                                                                                       Aytaç Yörükaslan
                                                                                       Taner Barlas

Subject / Konu:

Savcı ve yardımcısı, 3 kurşunla vurulan ve komada olan Korkut Laçin'in nasıl ve kim tarafından vurulduğunu araştırmaya başlar. Bu araştırma süreci geçmişe doğru uzanır.
Korkut, 1978 yılında Bangkok'tayken ambarda geçen 10 dakikada neler yaşandığını hatırlamaya çalışmaktadır. 1983 yılında İstanbul'da olan Korkut, sürekli o zaman dilimiyle ilgili kabuslar görmekte olduğu için sahte pasaport çıkarıp, tekrar Bangkok'a dönüp gerçeği öğrenme arzusundadır. Kendisine bıçakla saldıran Portekizli denizcilerin söylediği gülmüşsün lafı, zihninden çıkmaz.
1975 yılında okulun kimya labarutavarı Korkut ve arkadaşları tarafından yakılır. Kanaryaların yanmaması için geride kalan ve yakalanan Korkut, olayın tüm sorumluluğunu üstüne alır.
Savcı, Korkut'u hastahaneye getiren Lerzan'ın ifadesini alır. Lerzan, kocası Sedat Bender'i bulmak için ilk kez evlerinde parti verdikleri gece gördüğü Korkut'la tanışmasını anlatır. Korkut'un Sedat'ta bulunan emanetini geri almak istediğini söyler. Lerzan, Korkut'a kendisini parti işlerine veren Sedat'tan 6 aydır ayrı olduğunu anlatır. Korkut, Bangkok'tan Türkiye'ye iade edildiğinde bir süre hapishanede yatar.
Çocukluğundan beri korku nedir bilmeyen Korkut, yetimhane günlerinden beri çevresindekilerin sorumlulukların yüklenerek onların kötü hissetmelerine neden olmuştur. Korkut, çocukluğunda yetimhanede kanaryalarla konuşan tek çocuktur. Bir ağaçtan daracık bir kuyuya atlayacak kadar da gözü karadır.
Savcının yardımcısı, Korkut'un eski bir arkadaşıyla görüşür. Arkadaşı, Korkut'un hayatında tanıdığı en cesur adam olduğunu, labaratuvar yangınından sonra hayatının mahvolduğunu, eğer bu problemle karşılaşmamış olsa Sedat'ın kızkardeşi Aslı'yla nişanlanacağını anlatır. Aslı'nın bu sürecin ardından Korkut'un da arkadaşı olan Hasan'la evlendiğini ekler.
Aslı ifadesinde Korkut'u yıllar sonra tekrar annesinin evinde gördüğünü anlatır. Korkut'un ölen annesiyle ilişkisi olduğunu söyler.
Savcıya ifade veren Hasan, 1978'teki gözaltı sürecinde Korkut'un tüm işkencelere göğüs gererek polislerin kendisine dokunmasını engellediğini ve işkencelere güldüğünü anlatır. Tekrar karşılaştığı Korkut'un da kendisine işkence gördüğü sırada gülüp gülmediğini sorduğunu söyler.
Korkut, emanetini alabilmek için Sedat'ın evine tekrar gider. Lerzan, Korkut'la yakınlaşmaya çalışır. Korkut, Sedat'taki emanetinin Portekizli denizci arkadaşından kalan eşyaların yer aldığı bir bavul olduğunu söyler. Bu bavulu Korkut'un arkadaşı Dehler, Korkut hapisteyken Yunanlı bir denizci aracılığıyla Sedat'a göndermiştir.
Korkut gemide çalıştığı sırada, Portekizli gemici Raoul'un kedisi yüzünden gemidekilere kuduz bulaşmaması için Raoul ambara kapatılır. Gemi okyanusun ortasında bulunduğu ve aşı ulaştırılamadığı için Raoul'un öldürülmesine karar verilir. Bu görev Korkut'a aittir. Raoul'u öldürmek için ambara giden Korkut, Raoul'u öldürdüğü sırada güler. Bu zaman dilimi Korkut'un hatırlayamadığı zaman diliminin ta kendisidir. Raoul, ölmeden önce odasındaki resimlerinin ve yazdığı mektubun ailesine gönderilmesini ister.
Lerzan ve Korkut, bavulu aramaya kavulurlar. Geldikleri evde Sedat'ı karşılarında bulurlar. Sedat, annesiyle ilişki yaşadığı, kız kardeşinin aşık olduğu ve herşeyi üstlenerek hiçbir zaman sorumluluk almalarına izin vermediği için nefret ettiği Korkut'a silah çeker. Sahte pasaport alamaması için aracıyı ihbar ettiğini söyler. Korkut, bir boğuşmanın ardından bavulu bulur. Gitmek üzereyken Aslı tarafından vurulur.
Savcı, olaylar açıklığa kavuşunca hastahaneye gider. Komadaki Korkut ölür.

Comment / Yorum:

Yapımcılığını Trt'nin üstlendiği 1996 yapımı film, Mehmet Eroğlu'nun "Yarım Kalan Yürüyüş" adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Senaryo karmaşık olmakla beraber zaman zaman sıkıcı, zaman zamansa sürükleyici bir hal alabiliyor. Korkut karakterinin ekseninde ilerleyen film, Korkut'un hayatındaki karakterlerin hikayeye girmesiyle; mevcut soruları cevaplamak yerine yeni soru işaretlerini filme ekliyor. Sorular ancak filmin son bölümünde net cevaplara kavuşuyor. Aslında Korkut'un tek amacının Raoul'u öldürürken gülüp gülmediğini öğrenmeye çalışıyor olması, bu kadar yoğun ve karmaşık ilerleyen bir film için oldukça basit ve hafif kalan bir amaç. Bu açıdan senaryoda tutarsızlıklar olduğu söylenebilir.
Başrolü Levent Ülgen'in oynadığı film, müthiş isimlerden oluşan bir oyuncu kadrosuna sahip. Zuhal Olcay filmdeki performansıyla 19. Siyad Türk Sineması Ödülleri'nde "En iyi kadın oyuncu" ödülü, Hümeyra ise 8. Ankara Film Festivali'nde "En iyi yardımcı kadın oyuncu" ödülü kazandı.
Sinema salonlarında sadece 5200 kişinin izlediği film, 8. Ankara Film Festivali'nde "Seçiciler Kurulu Özel Ödülü", 15. İstanbul Film Festivali'nde "En iyi film" ve "En iyi yönetmen" ödülü ve 19. Siyad Türk Sineması Ödülleri'nde "En iyi 5. film" ödülünü kazanmayı başardı.
Filmin koordinasyonunu Gül Muyan'la birlikte sağlayan; ünlü yönetmen Zeki Demirkubuz.
80. Adım, izlerken seyirciyi yoran, konsantre olarak izlenirse daha net kavranabilecek ve içine girilebilecek bir film. Farklı konusu ve zengin oyuncu kadrosu için seyredilebilecek bir yapım.

Imdb note : 5.3                              My note : 6

10 Şubat 2012 Cuma

The Panic in Needle Park / Esrar Bitti (1971)

Director / Yönetmen:

Jerry Schatzberg

Screenplay / Senaryo:

Joan Didion
John Gregory Dunne

Novel / Kitap:

James Mills (from "The Panic in Needle Park")

Cast / Kadro :

Al Pacino
Kitty Winn
Alan Vint
Richard Bright
                                                              Kiel Martin
                                                              Michael Mcclanathan
                                                              Warren Finnerty
                                                              Marcia Jean Kurtz
                                                              Raul Julia
                                                              Angie Ortega
                                                              Larry Marshall
                                                              Paul Mace
                                                              Nancy Mackay
                                                              Gil Rogers
                                                              Joe Santos
                                                              Paul Sorvino
                                                              Arnold Williams
                                                              Vic Ramano
                                                              Bryant Fraser
                                                              Dora Weissman
                                                              Sully Boyar
                                                              Florence Tarlow
                                                              Rutanya Alda
                                                              Anthony Palmer
                                                              Anthony Caso
                                                              Jeffrey Walker

Subject / Konu:

Uyuşturucu satıcısı Bobby, uyuşturucu sattığı ressam müşterisinin kız arkadaşı Helen'den hoşlanır. Erkek arkadaşından ayrılan Helen, Bobby ile zaman geçirmeye başlar. Birlikte keyifli vakit geçiren Bobby ve Helen yakınlaşır ve birlikta yaşarlar. Bobby, kimi zaman eğlenceli kimi zaman riskli işlerine Helen'ı da karıştırmaya başlar. Parasızlık ve uyuşturucu müptelalığı, 2 aşığın zamanlarının büyük kısmını geçirdikleri Needle Park ve çevresinde gitgide suça batmalarına neden olur.
Uyuşturucu için paraya ihtiyaç duyan Helen, fahişelik yapmaya başlar. Bobby, Helen'ın kardeşi Hank'le bile cinsel ilişkiye girdiğini öğrense de; Helen'ı terketmez. Bobby büyük satıcılardan biri için çalışmaya başlar. Helen'ın başını birkaç kez beladan kurtaran polis, Bobby'yi ele vermesi için Helen'a baskı yapar.
Saplandığı batak içinde baskılara daha fazla dayanamayan Helen, Bobby'yi ele verir. Bobby, bir süre hapiste yattıktan sonra tahliye olur. Tahliye olduğunda Helen'ı karşısında bulur. Yaşadıkları onca kötü olaya karşın birbirlerine hala aşık olan Helen ve Bobby, yine hiçbir şey olmamış gibi bir araya gelirler.

Comment / Yorum:

James Mills'in The Panic in Needle Park adlı kitabından uyarlanan film, yönetmen Jerry Schatzberg'in 2. filmi. Filmde uyuşturucu batağına düşen gençler paralelinde tuhaf bir aşk hikayesi işleniyor. Ne yaşarlarsa yaşasınlar, ne kadar batağa düşerlerse düşsünler birbirlerinden kopamayan Helen ve Bobby'nin aşk hikayeleri; oldukça hastalıklı bir aşk hikayesi. Ayrıca uyuşturcu müptelalığı ve uyuşturucu satışı da filmde çarpıcı şekilde işlenmiş.
Bobby rolü için filmin senaryosunu Robert Deniro'da okudu. Fakat yönetmen Jerry Schatzberg, Bobby rolü için Al Pacino'da karar kaldı. Oyunculuk kariyerinin başındaki Al Pacino, kariyerinin 2. filmi olan The Panic in Needle Park'la Actor Studio'da eğitimini aldığı metod oyunculuğunun en başarılı örneklerinden birini verdi ve takdir topladı. Francis Ford Coppola, bu filmde izleyip etkilendiği Al Pacino'ya 1972 yapımı filmi "The Godfather (Baba)" da Michael Corleone rolünü verdi ve bu rol Al Pacino'nun zirveye çıkmasına neden oldu.
Filmdeki performansıyla Cannes Film Festivali'nde "En iyi kadın" oyuncu ödülünü kazanan Kitty Winn, kariyerinin devamında 1973 yapımı "The Exorcist (Şeyan)" ve 1977 yapımı "The Exorcist 2: The Heretic (Şeytan 2)" filmlerinin haricinde pek bilinmeyen ve kayda değer olmayan yapımlarda yer aldı ve yıldızını kısa sürede söndürdü.
Film, teknik açıdan vasat. Senaryo da sıradan olarak değerlendirilebilir. Tüm bunlara karşın; The Panic in Needle Park, sadece Al Pacino'yu tanıtan film olması nedeniyle bile büyük önem taşıyor ve izlenmeye değer bir film olmayı başarıyor.

Imdb note : 7                               My note : 5.5

9 Şubat 2012 Perşembe

Hokkabaz / The Magician (2006)

Director / Yönetmen:

Cem Yılmaz
Ali Taner Baltacı

Screenplay / Senaryo:

Cem Yılmaz

Cast / Kadro :

Cem Yılmaz
Mazhar Alanson
Özlem Tekin
Tuna Orhan
Tuncer Salman
Kemal İnci
Gürgen Öz
Ayçe Abana
                                                               Caner Alkaya
                                                               Bahtiyar Engin
                                                               Selim Erdoğan
                                                               Onuryay Evrentan
                                                               Suat Önen
                                                               Gamze Demirbilek
                                                               Sennur Kaya
                                                               Ali Sarıbaş
                                                               Ezgi Mola
                                                               Metin Keçeci
                                                               Şinasi Yurtsever
                                                               Tevfik Yapıcı
                                                               Ünal Silver

Subject / Konu:

Hayatlarını pavyonda sihirbazlık yaparak idame ettirmeye çalışan İskender ve Maradona, para kazanıp ileri derecede rahatsız olan gözlerine lazer operasyon yaptırabilmek umuduyla bir turneye çıkmaya karar verirler. Turneye çıkabilmek için bir karavana ihtiyaçları duyan 2 kafadar, İskender'in eniştesinin karavanını istemeye karar verirler. İskender, eniştesinin evine gidince babası Sait'in bahçede duran karavanda kaldığını öğrenir. Eniştesi karavanı, Sait'le birlikte almaları karşılığında vermeyi kabul eder.
Karavanı alabilmek için teklifi kabul eden İskender ve Maradona, Sait'in Çanakkale'ye gitme ısrarı yüzünden yol haritalarına Çanakkale'yi de eklemek zorunda kalırlar. Sait, huysuzluğunun yanı sıra karısının ölümünden sonra tuhaflaşmış emekli bir üsteğmendir. Arasının pekte sıcak olmadığı İskender'i hokkabaz diyerek küçümsemektedir. Sait'in yanında mezar taşını getirmesi, karavandan paraşütle atlaması ve Maradona'ya ölen karısıymış gibi muamele etmesi; yolculuğunda tuhaf bir hal almasına neden olur. Sait'in asıl amacı Çanakkale'ye gömülmektir.
Arabaları arızalanınca bir köye gelirler. Köyde Cemal Aga'nın oğlu Erkut'la Fatma'nın düğünü vardır. Erkut'un ısrarları sonucu İskender ve Maradona'nın da düğünde sahneye çıkması için anlaşırlar. Gösteri yapılırken sahneye gönüllü olarak çıkan Fatma, tuhaf bir şekilde kaybolur. Ardından da İskender'in hipnotize etmeye çalıştığı Cemal Aga'nın annesi ölür. Köylünün tepkisini, Fatma'nın abisinin tehditlerini ve jandarma soruşturmasını atlatsalar da; Fatma'nın kendileriyle birlikte kaçtığını anladıklarında işler ayrı bir boyut kazanır. Fatma, bu evliliğin aslında abisinin bir oyunu olduğunu, bu oyunu daha öncede oynayıp insanları dolandırdıklarını, artık bu oyunların içersinde olmak istemediği için kaçtığını anlatır ve yoluculuğa o da katılır.
İskender, yakınlaştığı Fatma'ya aşık olur. Onun başını beladan kurtarmaya karar verir. İskender düğünde takılan altınları iade etmek için köye geldiğinde altınların yanında olmadığını ve Fatma tarafından aldatıldığını farkına varır. Fatma'nın abisinden, Fatma'nın kendisine aşık ettiği ve evlenmek üzere olduğu erkekleri, düğün gecesi tüm takılan altınları alarak kaçan bir dolandırıcı olduğunu öğrenir.
Bu acı tecrübenin ardından İstanbul'a dönerler. İskender kilitli bir akvaryumun içerisinde nefesini tutma numarasını denerken; Maradona, kapıya büyük bir sürprizle (hokkabaz isimli yepyeni bir karavan) gelen Sait'le konuşmaya dalar ve kilitli İskender'i unutur. İskender'in kilitli olduğunu hatırlayınca Sait'le birlikte akvaryumu kırarlar ve İskender'i çıkarırlar. İskender'in öldüğünü düşünen Sait, yolculuk boyunca hiç olmadığı kadar yakınlaştığı oğlu için gözyaşları döker. Ama bu sefer numara yapan İskender'in ta kendisidir...

Comment / Yorum:

Cem Yılmaz'ın senaryosunu yazıp Ali Taner Baltacı'yla birlikte yönettiği Hokkabaz, 23 hafta vizyonda kaldı ve 1.710.212 seyirciye ulaştı. Bu rakam herhangi bir Türk filmi için iyi sayılsa da; söz konusu Cem Yılmaz olunca beklentilerin altında olarak değerlendirilebilir. Cem Yılmaz'ın yaptığı fantastik ve absürd içerikli komedi filmlerinin daha fazla ilgi çekmesi; oyunculuğunu çok daha iyi gösterebildiği, drama yönü de kuvvetli olan ve bir yol hikayesi olarakta nitelendirilebilecek Hokkabaz gibi filmlerin hep 2. planda kalmasına neden oldu.
Film, kimi zaman gülümseten, kimi zaman hüzünlendiren naif bir hikayeye sahip. Müthiş manzarasıyla dikkat çeken Çanakkale, yol hikayesi anlatan Hokkabaz filmi için biçilmiş kaftan bir mekan seçimi olmuş.
Genelde canlandırdığı uyanık karakterlerin aksine saf bir karakter olan İskender'i canlandıran Cem Yılmaz, başarılı oyunculuğunun yanında sihirbazlık gösterileriyle de rolünün hakkını vermiş. Buna karşın bu rolle kazanabildiği tek ödül; 12. Sadri Alışık Ödülleri'nde kazandığı "En İyi Erkek Oyuncu" ödülü. 1998 yapımı "Herşey Çok Güzel Olacak" adlı filmde Cem Yılmaz'ın canlandırdığı Altan karakterinin abisi Nuri'yi oynayıp karşılıklı döktürdüğü Mazhar Alanson'u bu kez Cem Yılmaz'ın canlandırdığı İskender karakterinin babası Sait rolünde seyrediyoruz. Mazhar Alanson'un bu rolde de gayet başarılı olduğu ortada. Filmin diğer öne çıkan karakterleri Fatma ve Maradona rollerinde izlediğimiz Özlem Tekin ve Tuna Orhan. Tuna Orhan, filmdeki performansından dolayı 18. Ankara Film Festivali'nde "Umut Veren Yeni Erkek Oyuncu" ödülünü kazandı.
Filmle ilgili en tuhaf not, yine 2006 yapımı olan "The Prestige" ve "The Illusionist" adlı çok ses getiren sihirbazlık temalı filmlerle yakın zamanda vizyona girmiş olması. Bu 3 filmin yolları, farklı konular işleseler de temellerinde sihirbazlığı işlemeleri ve birbirlerine yakın zamanda vizyona girmeleri nedeniyle tesadüfen de olsa kesişmiş oldu.
Hokkabaz, Cem Yılmaz'ın kariyerinde Herşey Çok Güzel Olacak'a daha yakın duran bir film. Cem Yılmaz'ın yer aldığı 2004 yapımı "Gora", 2008 yapımı "Arog" ve 2010 yapımı "Yahşi Batı", Hokkabaz'a nazaran daha komik bulunabilir. Ancak Hokkabaz'ın bahsi geçen filmlerden daha iyi bir hikayeye sahip olduğu ve drama yönünün daha kuvvetli olduğu da yadsınamaz. Hokkabaz, komedi gücü zaten tartışılmaz olan Cem Yılmaz'ın hüzünlendirmeyi de başarabildiğini gösterdiği filmlerden biri. Keyifli ve manzara ziyafeti yaşatan bir yol filmi olması da cabası.

Imdb note : 7.4                              My note : 8

8 Şubat 2012 Çarşamba

Zamani Baraye Masti Asbha / A Time For Drunken Horses / Sarhoş Atlar Zamanı (2000)

Director / Yönetmen:

Bahman Ghobadi

Screenplay / Senaryo:

Bahman Ghobadi

Cast / Kadro :

Ayoub Ahmadi
Rojin Younessi
Amaneh Ekhtiar-Dini
Madi Ekhtiar-Dini
Kolsolum Ekhtiar-Dini
Karim Ekhtiar-Dini
Rahman Salehi
Osman Karimi
Nezhad Ekhtiar-Dini

Subject / Konu:

Irak - İran sınırında kaçakçılık yapan kaçakçılar, İranlı çocukları Irak'ta yük taşıma, ambalaj yapma gibi işlerde çalıştırmakta, dönüşte İran sınırdan geçerlerken de çocuklarla gizlemeye çalıştığı kaçak ürünleri sınırdan geçirmeye çalışmaktadırlar.
5 çocuklu bir ailenin fertleri olan 2 kardeş Amaneh ve Ayoub da bu çocuk işçilerdendir. Anneleri kız kardeşlerini doğururken ölünce ablaları Rojin, evde kalıp kız kardeşlerinin bakımıyla ilgilenir. Amaneh ve Ayaoub ise bir yandan babaları gibi kaçakçılık işlerinde çalışırken bir yandan da sakat kardeşleri Madi'yle ilgilenmektedir.
İşten dönen çocuklar, babalarının ölüm haberiyle yıkılır. 8 çocuğu olan amcaları kendilerine bakamayacağını söyleyince; okulunu bırakmak zorunda kalan Ayoub, babasının yerini almaya çalışır.
Madi'nin ağrıları artmaya başlar. Madi'ye iğne yapan ve onu kontrol eden doktor, Madi'nin kötüleştiğini ve 4 hafta içinde ameliyat olması gerektiğini, ameliyat olsa dahi ancak 7 - 8 ay yaşayabileceğini söyler. Kardeşlerini seven ve onlara iyi davranan Ayoub, Madi'yi ameliyat ettirebilmek için iş arar. Amcası, Ayoub'a Yasin'in yanında bir iş bulur. Ayoub, katırı olmadığı için yükleri sırtında taşır. Yük taşıyan katırların soğuğa dayanabilmeleri için içeceklerine alkollü içecek karıştırılır.
Ayoub, 2 ay boyunca durmadan çalışsa da Madi'nin ameliyatı için gereken parayı kazanamaz. Kolu kırılan amcası, katırını çalışması için Ayoub'a verir. Ayoub pusuya düşse de kurtulmayı başarır.
Taher, Rojin'i amcasından oğlu için ister. Amcası Rojin'i verir. Taher, Madi'yi Irak'ta ameliyat ettirmek için elinden geleni yapacağına söz verir. Eve dönen Ayoub, kendinden habersiz Rojin'i veren amcasına çıkışır. Amcası da kendisine söz düşmediğini söylediği Ayoub'u tokatlar.
Rojin ailesi tarafından sınıra getirilir. Gelin gideceği aile, Madi'yi istemez ve başlık olarak bir katır verip Rojin'i alıp giderler.
Madi günden güne kötüleşmeye başlar. Amcasından habersiz Madi'yi ve katırı alıp yola çıkan Ayoub, Irak'ta katırı satıp Madi'yi ameliyat ettirmeye karar verir. Kaçakçılarla konuşan Ayoub, katırla yük taşıma karşılığında pusularla ve mayınlarla dolu sınırı kaçakçılarla birlikte geçmek için anlaşır. Yolda pusuya yakalanırlar. Katırlar, çok içki içirilip sarhoş oldukları için yere yıkılırlar. Yükleri boşaltılan bazı katırlar kalkmayı başarsa da; Ayoub, katırını kaldırmayı bir türlü başaramaz. Herkes kaçıp gider. Geride sadece Ayoub, Madi ve katır kalır. Katırı kaldırmayı başaran Ayoub, yola koyulur. Bir süre sonra karşısına dikenli teller çıkar. Ayoub, Madi ve katırla birlikte umudunu gerçekleştirebilme hayaliyle dikenli telleri aşar.

Comment / Yorum:

Film, İranlı yönetmen Bahman Ghobadi'nin ilk uzun metrajlı filmi. Zamani Baraye Masti Asbha'nın tüm teknik yetersizliklere rağmen çok başarılı bir ilk film olduğunu söylemek gerek. Yönetmen Ghobadi, bu filmle yakaladığı başarıyı daha sonra çektiği filmlerle perçimleyip dünyaca tanınan bir yönetmen olmayı başardı.
Filmdeki tüm oyuncular amatör oyuncu. Ana rollerin neredeyse tamamını oluşturan çocuklar, gerçekten İran - Irak sınırında kaçakçılık yaparak geçimlerini sağlayan çocuklar. Konusu gerçek hikayeye dayanan filmde oyuncular kendi hayatlarından kesitleri oynamışlar. Bu da filmin gerçekçiliğini ve inandırıcılığını en üst seviyeye çıkarmış. Özellikle Madi Ekhtiar-Dini'nin canlandırdığı Madi karakterinin hikayesi, kolay kolay unutulmayacak türden bir hikaye.
Zamani Baraye Masti Asbha, Cannes Film Festivali'nde "Fibresci" ve "Altın Kamera" ödülleri, Uluslararası Chicago Film Festivali'nde "Gümüş Hugo - Jüri Özel Ödülü", Uluslararası Gijon Film Festivali'nde "Jüri Özel Ödülü", Uluslararası Buster Çocuk Film Festivali'nde "Buster's Grand Prix" ödülü, Santa Fe Film Festivali'nde "Luminaria" ödülü, Uluslararası Tromso Film Festivali'nde "Don Kişot" ödülü, Uluslararası Sao Paulo Film Festivali'nde "Uluslararası Jüri Ödülü", Sarajevo Film Festivali'nde "En İyi İlk Film - Honorable Mention" ödülü, Uluslararası Banff Film Festivali'nde "En iyi film" ödülü, Edinburgh Film Festivali'nde "En iyi film" ve National Board of Reviews'ten "Nbr" ve "Freedom of Expression" ödüllerini kazanmayı başararak; uluslararası bir şöhrete kavuştu.
Zamani Baraye Masti Asbha, viski içirilip yola çıkarılan ve kaçakçılıkta kullanılan katırların ve her an mayınlarla ve pusularla karşı karşıya kalan çaresiz ve fakat umutlarını yitirmemiş çocukların hikayelerini olabildiğince ustaca anlatmayı başaran bir başyapıt olmakla beraber dünyaca tanınan bir film yapmanın yolunun yüksek bütçeli filmler çekmek ve tanınmış oyuncularla çalışmak değil gerçekçi hikayeye sahip ve samimiyetini seyirciye yansıtabilen bir film çekebilmekten geçtiğini kanıtlayan bir yapım.

Imdb note : 7.5                              My note : 9