Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

8 Ocak 2012 Pazar

Double Indemnity / Çifte Kazanç (1944)

Director / Yönetmen:

Billy Wilder

Screenplay / Senaryo:

Billy Wilder
Raymond Chandler

Novel / Kitap:

James M. Cain (from "Double Indemnity")

Cast / Kadro :

Fred Mcmurray
Barbara Stanwyck
Edward G. Robinson
Jean Heather
Byron Barr
                                                          Porter Hall
                                                          Tom Powers
                                                          Richard Gaines
                                                          John Philliber
                                                          Fortunio Bonanova
                                                          Kernan Cripps

Subject / Konu:

Walter Neff, talep yöneticisi Barton Keyes'e bir sesli hatırlatma notu bırakır. Bu not, Dietrichson dosyası hakkında Walter'ın itiraflarını içerir. Walter bu itirafta Dietrichson'ın ölümü ve çifte tazminatla sonuçlanan olayda Dietrichson'ın aslında kendisi tarafından öldürüldüğünü ve bu cinayeti bir kadın ve para uğruna yaptığını açıklar. Ama cinayetin ardından ne kadını ne de parayı elde edemediğini de ekler.
Walter, hikayeyi en başından detaylıca anlatmaya başlar. Kasko yenilemek için gittiği Dietrichson'ların evinde bay Dietrichson'ı bulamayan Walter, bay Dietrichson'ın eşi Phyllis'le tanışır. Walter, Phyllis'in güzelliğinden, Phyllis'se Walter'ın sigorta poliçelerinden etkilenir, özellikle de kaza sigortasından. Walter, kısa bir flörtten sonra bay Dietrichson'ın evde olacağı başka bir gün gelmek üzere Dietrichson'ınların evlerinden ayrılır.
Ofisine döndüğünde Barton Keyes'le kısa bir görüşme yapan Walter, masasında Phyllis'ten gelen notu görür. Notta Phyllis'in, Walter'ı perşembe günü davet ettiği yazmaktadır. Walter, perşembe günü çok meşgul olmasına karşın aklından bir türlü çıkaramadığı Phylls'i görebilmek için perşembe günü soluğu Dietrichson'ınların evinde alır. Bay Dietrichson yine evde yoktur. Evin hizmetçisi de izinlidir. Phylls, lafı fazla uzatmadan kaza sigortasına getirir ve petrol işleriyle uğraşan kocası için kaza sigortası yaptırmak istediğinden bahseder. Ama kocasının böyle bir sigortayı istemeyeceğini ve kocasının haberi olmadan ona nasıl kaza sigortası yaptırabileceğini öğrenmek ister. Walter, Phylls'e tüm bunların düpedüz kocasını öldürüp sigortadan gelecek paralara konmaya çalışan bir kadının planları olduğunu söyler ve Dietrichson'ınların evlerini terkeder.
Aynı günün akşamında saat 8'de Walter'ın kapısı çalar. Gelen Phylls'dir Phylls, Walter'ın unuttuğu şapkasını getirme bahanesiyle gelse de; gerçek amaçlar kısa sürede ortaya çıkar. Walter'la öpüştükten sonra hikayesini anlatmaya başlar. Bay Dietrichson'ın karısının hemşiresi olarak çalıştığını, karısı öldükten sonra haline acıdığı bay Dietrichson'la evlendiğini, evlendiği sırada zengin olan Dietrichson'ın işlerinin bozulduğunu ve kendisine çok kaba davrandığını söyler.
Walter, önce sigorta poliçesini bay Dietrichson'a kabul ettirmek, sonra da Dietrichson'ı kimsenin özellikle de Barton Keyes'in şüphelenmeyeceği şekilde ortadan kaldırmak için planlar yapmaya başlar. Dietrichson'ın kızı Lola'nın da evde olduğu bir gece gelen Walter, Dietrichson'a haberi olmadan kaza poliçesini imzalatır. Dietrichson'ın ay sonunda bir yolculuğa çıkacağını öğrenen Walter, şayet Dietrichson yolculuğunu araba yerine trenle yaparsa ve tren kazası sonucu ölürse; sigorta şirketinin çifte tazminat yani 50.000 dolar yerine 100.000 dolar sigorta ödemek zorunda kalacağını Phylls'e anlatır. Phylls'le Dietrichson'ı çıkacağı yolculuğu trenle yapmasını sağlamak için karar alırlar.
Dietrichson'ınların evinden ayrılıp arabasına doğru giden Walter, arabasında bir sürprizle karşılaşır. Bay Dietrichson'ın kızı Lola, Walter'ın arabasında oturmaktadır. Walter'dan kendisini babasının tasvip etmediği asabi erkek arkadaşı Nino'yla buluşacağı yere götürmesini ister. Lola yolda babasıyla anlaşamadığını ve Phylls'in de kendisinden nefret ettiğinden bahseder.
Hergün markette gizlice buluşup konuşan Walter ve Phylls, bay Dietrichson'ın kuyuya düşüp bacağını kırması ve seyahatinin iptal olması yüzünden planlarında değişiklik yapmak zorunda kalırlar.
Walter, Barton Keyes'in kendisine asistanlık teklif ettiği gün, Phylls'den acil bir telefon alır. Doktorların değnek verdiği bay Dietrichson, aynı gece trenle yolculuğa çıkacaktır. Planı uygulamaya koyarlar. Walter, bay Dietrichson'ın hangi renk takım giyeceğini öğrenir ve kendisi de aynı renk takım elbise giyer. Yanına bacağını alçılıymış gibi gösterecek malzeme alır. Dietrichson'ınların garajına girer. Arabanın arka koltuğuna uzanır ve beklemeye koyulur. Phylls arabayı garajdan çıkarır. Bay Dietrichson arabaya biner. Phylls rabayı caddeden karanlık bir sokağa doğru kırıp kornaya 3 defa bastığında arkada saklanan Walter, bay Dietrichson'ı boğar. Dietrichson'mış gibi trene biner. Sigara içme bahanesiyle çıktığı izleme vagonundan aşağı atlar. Arabayla tren yolunun paralelinden treni takip eden Phylls'le Dietrichson'ın cesedini sanki trenden düşüpte ölmüş biri gibi rayların üzerine bırakırlar.
Sigorta şirketi olayı incelemeya başladığında Dietrichson'ın ölümünün intihar olabileceği üzerinde durulmasıyla gerilen Walter; şirketin, kimsenin saatte 20 kilometre hızla giden bir trenden atlayarak intihar edemeyeceğine kanaat getirilmesiyle rahatlar.
Lola, Walter'la özel olarak görüşmek ister. Phylls'in annesinin hemşiresiyken onu kasıtlı olarak soğukta bırakarak ölümüne sebep olduğunu, 6 ay sonra babasıyla evlendiğini ve babasının ölümünden birkaç gün önce onu matem provası yaparken gördüğünü söyler. Lola'yı bu düşüncelerden uzaklaştırıp rahatlatmaya çalışan Walter, Lola'yla vakit geçirmeye başlar.
Olayı araştırmaya devam eden Barton Keyes, olayın bir cinayet olabileceğini, bay Dietrichson'ın aslında trene hiç binmeyip yerine başka birisinin trene binmiş olabileceğini ve cesedi de raylara kazaymış gibi bırakmış olabileceklerini düşündüğünü Walter'a anlatır. Trende bay Dietrichson'ı son gören kişi olan bay Jackson'ı bulan Barton Keyes, Jackson'ın Dietrichson'ın resimleriyle trende gördüğü adamın aynı kişi olmadığı yönündeki ifadesiyle Dietrichson'ın ölümünün kesinlikle bir cinayet olduğuna karar verir. Barton Keyes'e göre cinayet zanlıları Phylls ve eninde sonunda ortaya çıkıp Phylls'le buluşacak olan onun suç ortağıdır. Barton Keyes'in olayı çözmeye yaklaştığını ve büyük tehlikede olduklarını gören Walter, Phylls'le markette buluşur ve olanları anlatır. Şirketin sigorta tazminatı ödemeyeceğini ve tazminat alamayacağı için yasal hakkını kullanıp mahkemeye gitmesinin kendilerini asılmaya kadar götürecek sonuçlar doğuracağını söyler. Phylls, Walter'ın söylediklerine karşı çıkar ve parayı alabilmek için sonuna kadar gitmeleri gerektiğini söyler.
Walter, Lola'yla buluşmaya devam eder. Lola, babasını Phylls'le birlikte eski erkek arkadaşı Nino'nun öldürdüğünden şüphelendiğini söyler. Çünkü Nino'nun sürekli Phylls'le görüştüğünü ve babasının öldüğü günde ortadan kaybolduğunu anlatır. Duydukları Walter'ın aklını karıştırır. Phylls'le Nino arasında nasıl bir bağ olduğunu düşünmeye başlar.
Barton Keyes, Walter'a olayı çözdüğünü ve Phylls'in suç ortağını da bulduğunu açıklar. Ayrıca Phllys'in şirkete dava açtığını da söyler. İyice korkmaya başlayan Walter, Barton Keyes'in ortaya çıkardığı suç ortağının kim olduğunu öğrenmek için Barton Keyes'in ofisine girer. Sesli hatırlatma notlarını dinler. Şirket patronunun kendisinden şüphelendiğini fakat Barton Keyes'in kendisine kefil olduğunu ve olay gecesi evde olduğundan da emin olduğunu öğrenir. Barton Keyes'in notlarına göre şüpheliler Phylls ve kendisiyle sürekli görüştüğü tespit edilen Nino Zachetti'dir.
Walter içine battığı pislikten kurtulmak için Phylls'i bir gece buluşması için arar ve Phylls'in evine gider. Gerçekler gün yüzüne çıkar. Phylls, Nino'yu agresifliğinden yararlanıp Lola'yı kıskanmasını sağladığını, böylece Lola'yı uzaklaştırdığını ve aslında hiç kimseyi sevmediğini itiraf eder. Walter'ı silahla vurur ama ikinci kez tetiği çekip Walter'ı öldürmez. Walter'sa silahı alır ve Phylls'i öldürür. Evden çıkarken birinin geldiğini görünce gizlenir. Gelen Nino'dur. Nino eve girmeden onu yanına çağırır ve kendisine aşık olan Lola'yı aramasını ister. Şirkete dönen Walter, Barton Keyes'e hatırlatma notu bırakır ve herşeyi itiraf eder. Son olarak Barton Keye'ten Lola'ya gerçekleri kibarca anlatmasını ve Nino ile ona iyi bakmasını ister. Notu bitirirken Barton Keyes odasına gelir. Sınıra gidip kaçmaya çalışacağını söyleyen Walter'ın yarası ağırlaşmıştır. Walter şirketten çıkamadan yere yığılır, Barton Keyes ise ambulans çağırır. Walter, Baron Keyes'e kendisini çok yakınında olduğu için yakalayamadığını söyler.

Comment / Yorum:

Her ne kadar ilk anda komedi filmleriyle hatırlansa da; Billy Wilder, farklı tarzlarda filmler de denemiş ve bu denemelerinde başarılı olmuş bir yönetmendir. Tıpkı Double Indemnity'de olduğu gibi. Kara film denildiğinde akla gelen birkaç yapımdan biri olan Double Indemnity, yönetmenin kariyerinin 3. filmi ve ilk kara film denemesi. Wilder daha sonra 1945 yapımı "The Lost Weekend", 1950 yapımı "Sunset Boulevard" ve 1951 yapımı "Ace in the Hole" filmleriyle kara film türünde filmler çekmeye devam etti.
Tam 7 dalda Oscar'a aday gösterilen film, ödüllerden hiçbirini kazanamadı. Ulusal Film Koruma Vakfı, filmi 1992 yılında Ulusal Film Arşivi'ne seçildi. 2007'de Amerikan Film Enstitüsü'nin yayınladığı "Tüm zamanların en büyük filmleri" listesinde 29. sırada yer aldı.
Walter rolü için ilk düşünülen isim Alan Ladd'mış. Ladd rolü geri çevirince ortada Gregory Peck, Spencer Tracy, James Cageny gibi aktörlerin adı dolaşmaya başlamış. Ama adı geçen isimlerde rolü kabul etmemiş. Dick Powell rolü çok istese da başka bir stüdyoyla kontratı olduğu için rolü alamamış. Billy Wilder, George Raft'a da rolü kabül ettiremeyince genelde komedi oyuncusu olarak tanınan Fred Mcmurray ile anlaşmış. Double Indemnity'nin kariyeri boyunca genelde 2. sınıf komedi filmlerinde oynamış Fred Mcmurray'nin oynadığı en önemli film olarak gösterilebilir. Walter rolünü Fred Mcmurray yerine daha kayda değer bir aktör oynasaymış ortaya kuşkusuz daha unutulmaz bir film çıkabilirmiş. Filmin diğer önemli karakterlerini canlandıran Barbara Stanwyck ve Edward G. Robinson ise rollerinde gayet iyiler.
Walter'ın Phylls'i öptüğü ilk sahnede Walter'ın elinde alyans görülür. Bu aslında film ekibinin fark edemediği bir hata. Olayın aslı; evli olan Fred Mcmurray'nin çekimler sırasında alyansını çıkarmayı unutmuş olması.
1970'lerin başlarında Paramount Pictures, başrolde Robert Redford'un oynayacağı bir yeniden çevrim düşünse de, bu proje hayata geçmedi.
İster komedi filmi olsun, ister savaş filmi, isterse de kara film. Eğer bir filmde Billy Wilder imzasını görmüşseniz; o filmin mutlaka belli bir standartı yakalamış olduğundan da şüpheniz olmasın. Double Indemnity, tüm bunların yanı sıra kara film türünün en önemli örneklerinden birisi olması sebebiyle de izlenmeye değer.

Imdb note : 8.6                            My note : 8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder