Director / Yönetmen:
Kristian Levrig
Screenplay / Senaryo:
Anders Thomas Jensen
Kristian Levrig
Cast / Kadro:
Mads Mikkelsen
Eva Green
Jeffrey Dean Morgan
Eric Cantona
Mikael Persbrandt
Douglas Henshall
Michael Raymond James
Jonathan Pryce
Alexander Arnold
Nanna Oland Fabricius
Toker Lars Bjarke
Sean Cameron Michael
Carl Nel
Kobus Swanepool
Jose Domingos
Subject / Konu:
1864 yılında Danimarka, Almanya ile arasındaki Savaşı
kaybedince Jon, yeni bir umutla eşi Marie ve oğlu Kresten’i bırakıp Amerika’ya
gider. Aradan 7 özlem dolu yıl geçer. Jon, Marie ve Kristen’i tren istasyonunda
karşılar. At arabasına binip yola çıkarlar. At arabasına binen 2 serseri,
sarhoş olup Marie’yi taciz ederler. Jon müdahale etmek isteyince onu arabadan
atarlar.
Gücünün yettiğince arabanın peşinden koşan Jon, bir süre
sonra yolda oğlunun cesedini bulur. Çok geçmeden at arabasının bir noktada
durduğunu görür. Eline geçirdiği tüfekle 2 serseriyi öldürür. Karısının ve
oğlunun cesetlerini alıp evine gider.
Ölen 2 serseriden biri olan Paul, belalı bir adam olan Delarue’nun
öz kardeşidir. Adamlarıyla kasabaya gelen Delarue, katilin canlı olarak
yakalanıp kendisine teslim edilmesi için kasabanın Başkan Keane ve Şerif’ine 2
saat zaman verir. Başkan Keane ve Şerif, Delarue’nun önüne yaşlı bir kadın ve
sakat bir adam çıkarır. Delarue, yaşlı kadını ve sakat adamı öldürdükten sonra bir
kasabalıyı daha öldürür. Kardeşinin gerçek katilleri kendisine teslim edilene
kadar kasabanın haracını 2 katına çıkardığını açıklar. Delarue, Paul’ün dilsiz
karısı Madelaine’e katilleri bulacağına söz verir.
Jon, kardeşi Peter’la batıya yerleşmek üzere yola çıkar.
Kasabaya uğrarlar. Jon, arazisini Başkan Keane’e satar. Jon, Şerif ve adamları
tarafından yakalanır. Peter’da yakalanır ve Jon’un yanına hapsedilir.
Delarue’nun adamları gelip Jon’u alıp götürürler. Jon meydanda bir direğe bağlı
şekilde tutulur. Delarue ise Madelaine’e zorla sahip olur.
Tutulduğu yerden kurtulmayı başaran Peter, Delarue’nun
birkaç adamını öldürdükten sonra Jon’u atına bindirip kaçar. Delarue ve
adamları peşlerine düşer. Peter bunun üzerine Jon’u tüfeğiyle bir kaya dibine
bırakıp gider.
Jon kendine geldikten kısa süre sonra Peter’ın bir atın
arkasına bağlanıp sürüklenerek götürüldüğünü görür. Yanına aldığı paralarla
kaçmaya hazırlanan Madelaine, bindiği trende Delarue’nun adamları tarafından
yakalanır.
Kendini toparlayan Jon, ilk olarak Başkan Keane’den hesap
sormaya gider ve Delarue adına herkesin tapularını satın aldığını öğrenir.
Gerekli cephaneleri edinen Jon, Keane’i öldürüp bir tabutla Delarue’ya
gönderir. Delarue’nun büyükannesini öldürdüğü gençle birlikte Delarue’nun
adamlarını teker teker haklamaya başlar. Delarue, yaralanan Jon’u omzundan
vurur. Silahını doğrultup Jon’u öldürmek üzereyken Madelaine tarafından
vurulur. Jon, Delarue’uyu başından vurup öldürür. Jon ve Madelaine, kasabayı
birlikte terk ederler.
Comment / Yorum:
Danimarkalı yönetmen Kristian Levrig’in İngilizce çektiği
3., toplamdaysa 5. uzun metrajlı filmi olan “The Salvation”, Güney Afrika’nın
Johannesburg ve Gauteng şehirlerinde çekilir. Yaklaşık 10.500.000 euro’ya mal
olan film, 40’ından sonra dünya çapında bir şöhrete ulaşan Mads Mikkelsen’le
Hollywood’un tanınan isimleri Eva Green, Jeffrey Dean Morgan ve Jonathan
Pryce’ı bir araya getirir. Filmde ayrıca futbol dünyasının unutulmaz yıldızı
Eric Cantona’da rol alır.
Filmde Peter karakterini canlandıracak olan Mads Mikkelsen’in
kardeşi Lars Mikkelsen’in filmde oynayamayacağı belli olunca rol, Mads
Mikkelsen’in tavsiyesi üzerine Mikael Persbrandt’a verildi.
Film, Danimarkalı karakterleri dışında birçok western
klişesini bünyesinde barındırıyor. Beyaz ve siyah gibi iyi ve kötü karakterler,
intikamı peşinde koşarken kahramana dönüşen ana karakter, kullanılıp intikamını
alan kadın karakter ve bolca ölü, filmin akılda kalan western klişeleri. Hikaye
için de sonu başından belli bir hikaye demek yanlış olmaz. Western severlere ve
Mads Mikkelsen’in hayranlarına hitap edebilecek bir yapım.
Imdb note: 6.8 My note: 4.5
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder