UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.
Jem, yıllar önce ulaşılması zor
bir noktada inzivaya çekilip yaşamını sürdüren Ray’i bulmak üzere yola çıkar.
Yola çıkış amacı, Ray’in geride bıraktığı sorunlu oğlu Brian’a yardım etmek
için onu şehre geri getirmektir.
İki kardeşin buluşması, oldukça
mesafeli başlar. Birlikte zaman geçirdikçe buzlar erir ve geçmişlerine dair olayları
konuşurlar. İtiraflar ve yüzleşmeler, Ray’in yaşadığı ağır travmaların
nedenlerini ortaya koyar.
Comment / Yorum:
Anemone, 2017 yapımı Phantom Thread sonrası emekli olduğunu
açıklayan Daniel Day - Lewis’i yeniden oyunculuğa döndürdü. Bu kararın nedeni,
ilk yönetmenlik deneyimi için filmin yönetmen koltuğunda oturan Ronan Day -
Lewis’in Daniel Day - Lewis’in oğlu olması.
Filmin senaryosunu baba ve oğul
birlikte kaleme almışlar. Vasatı aşamayan senaryoda ana karakter Ray
parlatılmaya çalışılmış. Ancak sonuç pek iç açıcı değil. Oscar adaylığı sürpriz
olur. Fantastik öğelerin filme olumlu katkısı olmadığı söylenebilir. 2 saat 5
dakika uzunluğundaki filmin çekimleri Galler’de yapılmış. Seyirci tarafından
ilgi görmeyen filmin hasılatı oldukça düşük.
Küçük Serseri, hapisten kaçmıştır. Peşine düşen polisler onu
yakalamaya çalışsa da çevikliğiyle ellerinden kurtulup kendini denize atmayı
başarır.
Kadın ve sevgilisi sahilde oturmaktadırlar. Kadın, annesinin
denize düştüğünü ve boğulmak üzere olduğunu görünce sevgilisinden yardım ister.
Ancak sevgilisi oralı olmayınca kendisi denize atlar. Sevgilisi, iskele
korkuluğunun çökmesi sonucu denize düşer.
Sahile ulaşan Küçük Serseri, kadını, annesini ve sevgilisini
denizden çıkarır. Ancak tekrar denize girince bu kez kendisi boğulma tehlikesi
yaşar. Kurtarılıp kendine geldiğinde kadının lüks evinde ağırlandığını görür.
Evde kadının sevgilisiyle sürekli bir kavga halindedir. Adam,
gazete manşetinde Küçük Serseri’nin bir kanun kaçağı olduğunu öğrenir. Kurtardığı
kadının babası yargıç Brown’la tanışır. Ayrıca hapishane gardiyanlarından
birinin de evde olması nedeniyle kendini kurtarmak için kıvrak zekasını
kullanmak zorunda kalır.
Comment / Yorum:
Charles Chaplin’in Mutual Film Corporation’la ortaklığının 12.
ve son filmi olma özelliğini taşıyan The Adventurer, Şarlo / Küçük Serseri
olarak tanıdığımız karakterin hapisten kaçtıktan sonraki bir macerasına
değiniyor. 24 dakika uzunluğundaki kısa komedinin çekimleri California, Venice’de
yapıldı.
Filmde şoför rolünde seyrettiğimiz Toraichi Kono, 1916 - 1934
yılları arasında Charles Chaplin’in özel şoförlüğünü, uşaklığını, korumalığını
ve sekreterliğini yapmıştır.
Chaplin’in erken dönem filmlerinden biri olan The Adventurer,
fiziksel şakalara dayanan bir yapım. Sessiz film severler için keyifli bir
alternatif olabilir.
Johnny McQueen, İrlandalı bir çetenin lideridir. Silah
kaçakçılığından ceza alıp hapisten kaçmıştır. Kathleen ve babaannesinin evinde
saklanmaktadır. Bir yıldan uzun süredir sokağa çıkmamıştır.
Yapacakları yeni soygunun başında olmak için evden çıkmaya
karar verir. Ancak çete üyeleri bu karara karşı gelir. Çünkü Johnny zaman zaman
tuhaf hayaller görüp gerçeklik algısını yitirmektedir.
İtirazlara karşın soyguna dahil olan Johnny, yaşadığı şok
sonrası kendisini kolundan vuran polisi öldürür. Arabayla kaçarlarken araçtan
düşünce arka sokaklarda saklanır.
Çete üyeleri, polis, resmini çizmek isteyen çılgın bir
ressam, onu teslim edip para ödülü almak isteyen bir berduş ve kendisine aşık
olan Kathleen, durumu anbean kötüleşen Johnny'yi bulmaya çalışır.
Comment / Yorum:
Odd Man Out, 40'lı yılların önemli kara filmlerinden biri.
Filmin yönetmen koltuğunda suç ve kara film türünde çektiği yapımlarla öne
çıkan ve 1949 yılında başyapıtı "The Third Man / Üçüncü Adam" ile
efsaneler arasına girecek olan Carol Reed oturuyor.
Filmin çekimleri Kuzey İrlanda'nın Belfast şehrinde
gerçekleştirildi. Başrolü üstlenen James Mason, filmdeki performansını
kariyerinin en iyisi olarak değerlendirdi.
BAFTA ödüllerinde yılın Britanya filmi seçilen Odd Man Out,
Steven Schneider imzalı "Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film"
adlı kitapta kendisine yer buldu. Film, türe aşina ve dönem filmlerinden
hoşlanan seyircilere hitap edecektir.
1874 yılında Venüs gezegeninin Güneş önünden geçişinden kısa
bir kesit.
Comment / Yorum:
Helyum gazının keşfi de dahil olmak üzere insanlık tarihi için
birçok önemli adım atmış Fransız gökbilimci ve bilim insanı Pierre Jules César
Janssen tarafından icat edilen “Janssen Revolver” adlı alet, bir dizi
görüntüden hareket yakalamaya çalışan kronofotografinin temelini oluşturdu. Janssen,
icat ettiği aletle Venüs gezegeninin geçişini görüntüledi.
Bu tarihi ve belgesel kayıt, günümüze ulaşan en eski kronotografik
kayıt olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla tarihin ilk ya da en eski filmi olarak
nitelendiriliyor. Yaklaşık 5 saniye süren kaydın ve kayıt aletinin asıl önemi,
kamera teknolojisinin ilhamını oluşturmuş olması.
Shell güzellik kliniği, sonsuz gençlik ve güzellik vaat
etmektedir. Samantha fark edilmeye çalışan bir oyuncudur. Fiziksel nedenlerden
dolayı oyuncu seçmelerinde sonuç elde edemeyince Shell kliniğine başvurmaya
karar verir.
Klinikte kabuklu hayvanların hücrelerini insan hücrelerine
enjekte eden bir gençlik formülü sunulmaktadır. Tedavi uygulanan Samantha,
kendisini iyi hissetmeye başlar. Kliniğin de yüzü olan Zoe ile tanışır. Zoe
kendisine özgüven aşılar.
Samantha, hızlı bir yükseliş dönemine girer. Boynunda çıkan
yara ve polisin kayıp klinik hastası Chloe ile ilgili ziyaretine gelmesi, kliniğe
dair çeşitli şüphelere kapılmasına neden olur. Tuhaflıklar giderek artar.
Comment / Yorum:
Shell, 2017 - 2025 yılları arası yayınlanan efsanevi The
Handmaid’s Tale dizisinde uyumlu bir ikili olan Elisabeth Moss ve Max Minghella’yı
farklı şekilde tekrar buluşturdu. 2024 yapımı filmde Elisabeth Moss başrolü
üstlenirken filmin yönetmen koltuğuna ise Max Minghella oturdu.
Ancak ne yazık ki bu buluşmadan başarılı bir sonuç çıkmadı. Vücut
temalı korku - gerilim türündeki film için aynı yılın yapımı The Substance /
Cevher’in kötü ve zayıf bir benzeri denebilir. Baştan gidişatını belli eden
senaryo oldukça başarısız.
1 saat 40 dakika uzunluğundaki yapım, aktör olarak
tanıdığımız Max Minghella’nın 2018 yapımı Teen Spirit’in ardından ikinci yönetmenlik
deneyimi olma özelliği taşıyor. Filme dair bir diğer not ise Elisabeth Moss’un
film çekimleri sırasında hamile olması.
Beth, uzun süredir görüşemediği arkadaşı Kate'in
Hırvatistan'da tatil yapma teklifini kabul eder. Beth, doğum yaptıktan sonra
eşi Rob'la fiziksel teması yitirmiştir. Kate ise kendisini aldatan eşi Jay'le
ayrılma aşamasındadır.
Gittikleri barda iki erkekle tanışırlar. Kendine
geldiğinde kiraladıkları otel odasında uyanan Beth, gece neler olduğunu net
hatırlamamaktadır. Kate’in ortada olmaması endişelenmesine neden olur. Polisten
beklediği yardımı alamayınca taksici Zain’le birlikte Kate’i arar.
Kate’in cesedi denizden çıkarılır ve şüpheliler belirlenir. Şüpheliler
arasında Beth’te bulunmaktadır. Beth, hem kendini aklamak hem de gerçek katili
bulmak için iz sürmeye çalışır.
Comment / Yorum:
The Weekend Away, Sarah Alderson'ın 2020 yılında yayınlanan
aynı adlı gerilim romanından uyarlandı. Filmin senaryosu da Alderson'a ait. Senaryoda
dikkat çekici mantık hataları göze çarpıyor. Ayrıca hikayede havada kalan
ayrıntılar da mevcut.
Yönetmen koltuğunda oturan Kim Farrant, The Weekend Away ile
de tıpkı önceki filmlerindeki gibi vasatı aşmayı başaramamış. Gossip Girl
dizisiyle yakaladığı çıkışı uzun süre devam ettiremeyen Leighton Meester’ı
filmin başrolünde izliyoruz.
1 saat 29 dakika uzunluğundaki 2022 yapımı The Weekend Away
için Hırvatistan manzarasıyla soslandırılmış bir 'katil kim?' filmi demek
yanlış olmaz.
Yıl 1998. Geçirdiği trafik kazası yüzünden beyzbolcu olma
hayallerini yitiren Hank, barmenlik yapmaktadır. Yan komşusu Russ, babasının
felç geçirdiğini söyleyip kedisini ona emanet eder. Russ’ı arayan iki belalı
adam, Hank’i feci şekilde döver.
Gözlerini hastanede açan Hank, kendisini büyük bir belanın
içinde bulur. Kız arkadaşı Yvonne’un uyarılarını dinlemediği için olaylar daha
da karmaşık bir hal alır. Hem polis hem de mafyadan kurtulmak için Russ’ın
sakladığı anahtarın gizemini çözmek zorundadır.
Comment / Yorum:
Altın çağını geride bırakmış gibi görünen yönetmen Darren
Aronofsky imzalı Caught Stealing, kara komedi, suç, gerilim ve aksiyon gibi
birçok farklı türü harmanlayan bir yapım. Film bir kitap uyarlaması. Senaryo, kitabın
da yazarı olan Charlie Huston tarafından kaleme alındı.
Oyuncu kadrosu oldukça zengin. Filmde 90’ların ruhu başarılı
şekilde yansıtılıyor. Komedi aksiyonun ağır bastığı dakikalar, dönemin Bruce
Willis ve Mel Gibson filmlerini andırıyor. Yapım, seyri zevkli olmasına karşın
hikaye akışı bir noktadan sonra kolay tahmin edilebilir hale geliyor.
Aronofsky’den yeni bir başyapıt beklentisine girmeden izlendiği takdirde
keyifli bir seyirlik olabilir.
Yaşlı ve sağ kolu felç bir çiftçi olan Ohlsdorfer, tek at
sürülmüş at arabasıyla yol alır. Hava oldukça çetindir. At ise bitkin ve
yıpranmış görünmektedir. Eve vardığında kızının yardımıyla kıyafetlerini
değiştirir. Akşam yemekleri sadece birer haşlanmış patatestir.
Ertesi gün kızının yardımıyla yola çıkmak üzere at arabasını
hazırlar. Ancak at gitmeye direnince yola çıkamaz. Dinmek bilmeyen fırtına,
susuzluk problemi ve kaynakların giderek tükenmesiyle karşı karşıya kalırlar.
Comment / Yorum:
Friedrich Nietzsche, 1899 yılında Torino’ya gittiğinde bir
atın kırbaçlandığını görür. Atı koruma içgüdüsüyle boynuna sarılırken yere
yığılır. Bu olayın yarattığı travmayla bir akıl hastalığına tutulur. Filozof,
11 yıl sonra gerçekleşen ölümüne değin yatağa bağlı kalır ve konuşma yetisini
yitirir. Film, bu olaydan yola çıkarak ata ne olduğu sorusuna kurgusal bir
cevap veriyor.
Yönetmen Béla Tarr’ın yardımcı yönetmeni Ágnes Hranitzky’nin
yardımıyla tamamlayabildiği 2011 yapımı Torino Atı, yönetmenin son uzun
metrajlı filmi olma özelliğini taşıyor. Siyah - beyaz çekilen, fırtınayı,
soğuğu, yokluğu ve çaresizliği başarıyla yansıtan filmin muazzam bir görüntü
yönetimi var.
Film, 2 saat 35 dakikalık uzun süresine karşın çok az
diyalog içeriyor. Filmdeki ilk diyalog 22. dakikada gerçekleşiyor. Dolayısıyla filmin
düşük tempolu yapımlara aşina seyircilere hitap ettiğini belirtmek gerekli. Uluslararası
Berlin Film Festivali’nde yarışan yapım, Gümüş Ayı ve FIPRESCI ödüllerine layık
görüldü.
Mustafa Kemal, İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye
ziyaretinde özel bir ağırlama yapılmasını ister. Şahname’den uyarladığı Özsoy
hikayesinin bir opera olarak sahnelenmesine karar verir. Ancak vakit çok dardır
ve bu kadar kısa bir sürede opera hazırlamak imkansız görünmektedir.
Hazırlıkları yürütmesi için görevlendirilen Münir Hayri,
operayı bestelemesi için Adnan Saygun’a yetki verecektir. Fakat Osman Zeki
Üngör, tavrını beğenmediği Adnan’ı Muş’a sürme kararı almıştır. Münir Hayri,
Adnan’ı Muş’a gitmeden yakalayıp görevi kabul ettirmeyi başarır.
Vakit kaybetmeden işe koyulurlar. Önlerinde birçok engel ve
kısıtlı zaman bulunmaktadır. Osman Zeki’nin Adnan’ın önünü tıkama çabaları da
tuz biber olur. Zaman daraldıkça karamsarlık hakim olsa da, Mustafa Kemal’in
vizyonunu yansıtan zorlu görevi yerine getirmek için tüm engellerle kıyasıya
mücadele edilir.
Comment / Yorum:
2024 yapımı Bir Cumhuriyet Şarkısı, yönetmen Yağız Alp
Akaydın’ın 2. uzun metrajlı sinema filmi olma özelliği taşıyor. Genç cumhuriyetin
Özsoy operasının yazılışı özelinde devrimci bir hikayesini anlatan filmin
senaryosu Sırrı Süreyya Önder’e ait.
Cumhuriyetin hiçbir hayrını görmediğini söyleyen Sırrı
Süreyya Önder’in neden böyle bir filmin senaryosunu kaleme aldığı merak konusu.
Atatürk’ün pek işlenmeyen Miti Kovaçeva aşkı, Adnan Saygun’un dehası ve azmi
başarılı şekilde işlenmiş.
Basmakalıp kötü adam olarak resmedilen Osman Zeki Üngör
karakteri ise fazlaca karikatürize edilmiş. İlk Türk operası Özsoy’un
hikayesine dair daha fazla detay kullanılmaması da filmin olumsuz yönlerinden
biri.
Zengin oyuncu kadrosunun performansı tatmin edici düzeyde. Filmin
süresi 2 saat 8 dakika. Yapım, dünya genelinde 1.111.004 dolar hasılat elde
etti.
Bir grup samuray, iki kadının bulunduğu evi yağmalar. Önce
karınlarını doyurup sonra kadınlara tecavüz ederler. Kadınlar baygın haldeyken
evi yakıp giderler. Siyah bir kedi yanmış evin enkazında yatan anne ve kızının cesetlerinin
yanına gelir
Gece Rajomon Geçidi’nden atıyla geçen bir samuray, ansızın
karşısına çıkan kadının yardım talebini geri çevirmez ve ona ıssız yolda eşlik
eder. Kadın, adamı evine davet eder. Annesiyle adama ikramda bulunurlar. Sarhoş
olan adam, kadın tarafından boğazından ısırılarak öldürülür. Birkaç samuray daha
aynı akıbete uğrar.
Savaştan geriye kahraman olarak dönen Gintoki, evine
döndüğünde düşmanın evini yaktığını, annesi ve karısınınsa kayıp olduğunu
öğrenir.
Yaşanan olayların ardından youkai ismiyle adlandırılan samuray
katillerinin yakalanması için harekete geçilir. Bu görev, lideri tarafından Gintoki’ye
verilir. Rajomon Geçidi’nde karşılaştığı kadının evine gider. Kadını ve
annesini kendi eşine ve annesine benzetir. Onlardan gerçek hikayeyi öğrenmeye
çalışır.
Comment / Yorum:
Japon sinemasının korku klasikleri arasında yer alan
Kuroneko / Koruluğun Kara Kedisi, Kaneto Shindo tarafından yazılıp yönetildi.
Filmin halk mitlerinden yola çıkılarak oluşturulan hikayesi, youkai olarak
tanımlanan ve intikam için samuray kanı içmeye yeminli yaratıkları temel
alıyor.
Çekildiği dönem göz önünde bulundurulduğunda yaratıklarda
sadece hafif makyajlar bulunmasını yadırgamamak lazım. Filmin karanlık atmosferi,
senaryoya olumlu katkı yapıyor. Her samurayın bir kahraman olmadığı vurgusu da
dikkat çekici.
Siyah beyaz çekilen film, 1 saat 39 dakika uzunluğunda. Kuroneko,
1968 yılında Cannes Film Festivali’nde yarışacaktı. Ancak o yıl festivalin
iptal edilmesi nedeniyle katılım gerçekleşemedi.
Film, beklentiyi yüksek tutmamak kaydıyla korku klasiklerine
meraklı sinemaseverler için farklı bir alternatif olabilir.