Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

30 Eylül 2014 Salı

White Bird in Blizzard / Karda Bir Beyaz Kuş (2014)

Director / Yönetmen:
Gregg Araki

Screenplay / Senaryo:
Gregg Araki

Novel / Kitap:
Laura Kasischke (from"White Bird in Blizzard")

Cast / Kadro:
Shailene Woodley
Eva Green
Christopher Meloni
Shiloh Fernandez
Gabourey Sidibe
Thomas Jane
                                                             Dale Dickey
                                                             Mark Indelicato
                                                             Sheryl Lee
                                                             Angela Bassett
                                                             Ava Acres
                                                             Michael Patrick Mcgill
                                                             Jill Johnson
                                                             Jacob Artist
                                                             Brenda Koo

Subject / Konu:
1988 sonbaharı ve kışı. 17 yaşında ve hormonları zirvede olan Katrina’nın çocukluk yıllarından beri tuhaf bir ilişkisi olan annesi ansızın kaybolur. Kat, olayı araştıran dedektif Theo’dan oldukça etkilenir. Erkek arkadaşı Phil’in son zamanlarda kendisiyle birlikte olmamasından rahatsızlık duymaktadır.
Babası tarafından gönderildiği psikiyatristi Thaler’a annesinin ortadan kayboluşuna pek de üzülmediğini söyler. Annesi hakkında konuşmak bahanesiyle Theo’yla evinde buluşan Kat, tahrik etmeyi başardığı dedektifle birlikte olur.
Kat, Thaler’a annesinin tuhaflıklarını ve monotonlaşmış hayatından bıkmış olduğunu anlatmaya başlar. Sanki annesi kendisini ve Phil’le olan ilişkisini kıskanıyor gibidir.
1991 baharı. Berkeley’de okuyan Kat, erkek arkadaşı Oliver’la problemler yaşayıp tatil için uzun bir süreden sonra evine geri döndüğünde başta Theo olmak üzere eski arkadaşlarıyla görüşür. Theo’yla annesi üzerine konuşur. Theo, annesinin babasını aldattığını ve bu nedenle babası tarafından öldürüldüğünü düşünmektedir. Arkadaşlarının da benzer şeyler söylemesi ve babasının tuhaf hareketleri, Kat’i şüpheye düşürür. Kat, Phil’e annesiyle ilişki yaşayıp yaşamadığını sorar. Phil, Kat’e tek söyleyebileceğinin babasının annesinin yerini bildiğini söyler. Ancak Kat, babasından aradığı cevapları bulamaz.
Tatili biten Kat okuluna geri döner. Bu tatil, Kat’in babasını son görüşü olur. Çünkü babası birkaç hafta sonra sarhoşken karısını öldürdüğünü itiraf edip hapse düşmüş ve hapiste de kendisini asarak intihar etmiştir. Aslında Phil’le ilişkisi olan karısı değil, kendisidir ve karısını eşcinsel ilişki esnasında yakalandığı için öldürmüştür.

Comment / Yorum:
1987’den beri yönetmenlik yapmasına karşın pek tanınan bir yönetmen olmayan Gregg Araki'nin Laura Kasischke'nin aynı adlı romanından senaryosunu uyarlayıp yönettiği White Bird in Blizzard, tür olarak gerilimle harmanlanmış bir ergenlik filmi olarak nitelendirilebilir. Filmin başrolünde son dönemin yükselen yıldızlarından Shailene Woodley'yi izliyoruz. Filmde ayrıca Eva Green, Thomas Jane ve Angela Bassett gibi Hollywood'un tanınan isimleri yer alıyor.
Daha önce benzer rollerde izlediğimiz Shailene Woodley'nin Kat karakteriyle iyi bir iş çıkardığını, gerçekte kendisinden 12 yaş büyük olmasına karşın filmde annesini canlandıran Eva Green'in ise karakterini karikatürize ettiğini söylemek yanlış olmaz.
Filmin daha en başından hangi yöne doğru gideceği belli olan bir hikayesi var. Bu nedenle film fena sayılmayacak bir ergenlik filmi olmakla beraber, gerilim yönünden zayıf kalan bir yapım. Ayrıca filmin finalindeki seyirciyi ters köşeye yatırma çabası da yersiz ve abartılı olmuş.

Imdb note: 6.8                           My note: 5

29 Eylül 2014 Pazartesi

Obvious Child (2014)

Director / Yönetmen:
Gillian Robespierre

Screenplay / Senaryo:
Gillian Robespierre

Story / Hikaye:
Karen Maine
Gillian Robespierre
Elisabeth Holm

Cast / Kadro:
Jenny Slate
Jake Lacy
Gaby Hoffmann
Gabe Liedman
Richard Kind
                                                             Polly Draper
                                                             David Cross
                                                             Paul Briganti
                                                             Stephen Singer
                                                             Cindy Cheung

Subject / Konu:
Stand up gösterisinde ilişkisinden de bahseden Donna, arasının açık olduğu erkek arkadaşı Ryan’ın kendisini Kate’le aldattığını öğrenir ve terk edilir. Üstüne üstlük çalıştığı kitapçının da kapanacağını öğrenir. Depresyona girip hayatının mahvolduğunu düşünen Donna, barda tanıştığı Max’le keyifli bir gece geçirir. Ancak sabah olduğunda hiçbir şey söylemeden çekip gider. Birkaç hafta sonraysa hamile olduğunu öğrenir. Kürtaj yaptırmaya karar verir ve kendisine 14 Şubat’a gün verilir.
Max, Donna’yla çıkmak ister. Ancak Donna, kitapçı kapanacağı için meşgul olduğunu söyler ve Max’in teklifini geri çevirir. Donna, bir profesör olan annesinin evinde Max’le karşılaşır. Dona bu sefer Max’in yemeğe çıkma teklifini kabul eder. Max, Donna’ya yakın davransa da, Donna’nın tavırları yüzünden başkasıyla çıktığını düşünür. Donna, kürtaj olacağı günün öncesinde sahneye çıkar. Hamile olduğunu ve kürtaj yaptıracağını anlatır. Orada olup her şeyi dinleyen Max, gider. Donna, sevgililer gününde kürtaj olmaya gitmek için taksi beklerken karşısında bir demet çiçekle Max’i bulur. Max, Donna’yı kürtaj esnasında yalnız bırakmaz.

Comment / Yorum:
Yönetmen Gillian Robespierre, ilk uzun metrajlı sinema deneyiminde 2009 yılında Anna Bean ve Karen Maine’le birlikte yazdığı ve yönettiği aynı adlı kısa filmden yola çıkarak senaryosunu yazdığı Obvious Child’ı yönetir. Filme adını Paul Simon’ın 1990 yılında yayınladığı “The Rythm of the Saints” adlı albümün ilk şarkısı “The Obvious Child” vermiş. Film, 19 Eylül 2014 tarihi itibariyle Amerika genelinde 3.112.457 dolar hasılat elde etti.
Obvious Child, eğlenceli bir başlangıç yapıp, romantik – komedi standartlarıyla hareket etmeye başlayınca sıradanlaşan bir yapım. Buna karşın film, kısa süresi ve başrolündeki Jenny Slate’in başarılı performansı için seyretmeye değer.

Imdb note: 6.9                           My note: 5

18 Eylül 2014 Perşembe

Easy Rider (1969)

Director / Yönetmen: 
Dennis Hopper

Screenplay / Senaryo: 
Peter Fonda
Dennis Hopper
Terry Southern

Cast / Kadro:
Peter Fonda
Dennis Hopper
Luana Anders
Luke Askew
Tony Basil
Karen Black
Warren Finnerty
Sabrina Scharf
                                                            Jack Nicholson

Subject / Konu:
Wyatt ve Billy Meksika’dan aldıkları uyuşturucuyu motorlarına atlayıp havaalanına götürürler ve zengin bir adama satarlar. Paraları bir hortum içine yerleştirip Wyatt’ın motorsikletinin benzin deposunda gizlerler. Boş oda bulamayınca geceyi dışarıda geçirirler. Mardi Grass’a gitmek üzere yola koyulurlar. Yolda yanlarına bir otostopçu alırlar. Otostopçu onları şehirden gelip kırsala yerleşen gençlerle birlikte yaşadığı yere götürür. Gençler burada kendi ürünlerini yetiştirmekte ve eğlenmektedirler.
Yollarına devam eden Wyatt ve Billy, geçiş izinleri olmadıkları için polis tarafından nezarete atılırlar. Nezarethanede tanıştıkları çevresi oldukça geniş avukat George Hanson sayesinde dışarı çıkmayı başarırlar. George’ta Wyatt ve Billy’nin Mardi Grass yolculuğuna dahil olur.  Gittikleri yerlerde insanlar tarafından tuhaf karşılanıp dışlanırlar. Gece dışarıda yatarlarken sopalı adamların saldırısına uğrarlar. George saldırı sonucu ölür.
Mardi Grass’a varıp eğlenceye dalarlar. 2 fahişeyle mezarlıkta alem yaparlar. Eğlence için paralarını harcayan 2 kafadar, yolda bir kamyonetten yapılan silahlı saldırı sonucu öldürülürler.

Comment  / Yorum:
1969 yapımı filmin başrollerini de üstlenen Peter Fonda ve Dennis Hopper, filmin senaryosunu Terry Southern’la birlikte yazdı. Dennis Hopper aynı zamanda filmin yönetmenliğini de yaparak ilk yönetmenlik deneyimini yaşamış oldu. Yaklaşık 400.000 dolara mal olan film için düşünülen ilk isim “The Loners” olsa da daha sonra Easy Rider isminde karar kılındı.
Protest yapıda bir film olan Easy Rider, tür olarak 1953 yapımı “The Wild One” filminin yarattığı biker / motorcu türünün izinden gidiyor. Film temel olarak amacına ulaşmakla beraber The Wild One ile kıyaslandığında zayıf kaldığı bazı noktalar bulunmakta. Bu noktalardan en göze batanı başroldeki Peter Fonda’nın vasatı aşamayan performansı. Yardımcı rolde izlediğimiz Jack Nicholson’ın ise oldukça başarılı olduğunu söylemek gerek. Nicholson, canlandırdığı George Hanson karakteriyle “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” dalında Oscar, Altın Küre ve Bafta’ya aday gösterildi. Filmin bir diğer Oscar adaylığı da “En İyi Senaryo” dalındaydı. Filmin kazandığı tek kayda değer ödül, Cannes Film Festivali’nde kazanılan “En İyi İlk Film” ödülü.
Film çekimlerine dair en ilginç detay, Peter Fonda, Dennis Hopper ve Jack Nicholson’ın marihuana içtikleri sahnede gerçekten marihuana içip kafayı bulmuş olmaları.
Filmin başarılı tarafları gibi zayıf tarafları da mevcut. Başroldeki Peter Fonda'nın zayıf performansı, özellikle Jack Nicholson'la olan ortak sahnelerinde deyim yerindeyse ezilmesine neden olmuş.
Easy Rider’ın en başarılı tarafı, film çekileli 45 yıl olmasına karşın güncelliğini koruyan devletlerin ve toplumların kendileri gibi olmayanları ya da istediği kalıplara sokamadığı kişi veya grupları ötekileştirmeye çalışıp baskı kurmasını ve amacında başarılı olamadığı yerde de onları yok etmeye kalkışmasını gerçekçi bir şekilde işlemiş olması. Yönetmenin ilk filminde toplumsal kaygıları bu denli başarılı şekilde yansıtabilmesi övgüye değer. Amerikan Film Enstitüsü’ndeki genel kanı da böyle olacak ki, 2007 yılında yayınladığı “Tüm Zamanların En Büyük Filmleri” listesinde Easy Rider’a 84. sırada yer verdi. Filmi izlediğinizde günümüz dünyasının bağnazlıklarıyla bir dolu paralellik kuracaksınız.

Imdb note: 7.4                           My note: 5.5

15 Eylül 2014 Pazartesi

The Intouchables / Can Dostum (2011)

Director / Yönetmen:
Eric Toledano
Olivier Nakache

Screenplay / Senaryo:
Eric Toledano
Olivier Nakache

Cast / Kadro:
François Cluzet
Omar Sy
Anne Le Ny
Audrey Fleurot
Clotilde Mollet
Alba Gaia Bellugi
Cyril Mendy
Salimata Kamate
                                                            Absa Diatou Toure
                                                            Gregoire Oestermann
                                                            Dominique Daguier
                                                            François Caron
                                                            Christian Ameri
                                                            Thomas Soliveres
                                                            Dorothee Briere Meritte
                                                            Marie Laure Descoureaux
                                                            Emilie Caen
                                                            Sylvain Lazard
                                                            Jean François Cayrey
                                                            Ian Fenelon
                                                            Renaurd Barse
                                                            François Bureloup
                                                            Nicky Marbot
                                                            Benjamin Baroche

Subject / Konu:
Sosyal yardımdan para alabilmek için iş görüşmesine gittiğini kanıtlamak zorunda olan Driss, çok zengin ama boynundan ayak parmaklarına kadar felçli bir adam olan Philippe’in bakıcılığı için görüşmeye gider. Niyetini doğrudan belli edince, Philippe ertesi gün gelip imzalanmış kağıtlarını almasını söyler.
6 ay sonra evine giden Driss, sorumsuzluğundan dolayı annesinin tepkisiyle karşılaşır ve evden kovulur. İmzalanan kağıtlarını almak için Philippe’in evine giden Driss, sürpriz şekilde Philippe tarafından 1 ay denenmek üzere işe alınır. Bir serseri olan Driss, Philippe’in çevresindeki herkesin dikkatini çeker.
Driss, Philippe’in 6 aydır Eleonore isimli bir kadınla mektuplaştığını öğrenir. Zamanla Driss ve Philippe arasında dostluk bağı oluşur. Philippe, Driss’e büyük aşk yaşadığı karısı Alice’i, onu kaybetmenin acısını, havanın uygun olmadığı bir günde yamaç paraşütü yaptığı için 2 boyun kemiğini kırıp felç kaldığını anlatır.
Philippe, Driss’in dayatmaları sonucu Eleonore’la telefonda görüşmeye ve yakınlaşmaya başlar. Ama buluşma günü görüşmekten vazgeçer. Driss’le birlikte özel uçağına atlayan Philippe, yamaç paraşütü yapmaya gider. Driss, döndüklerinde belaya bulaşmış kardeşini karşısında bulur.
Driss, ailesinin gerçek ailesi olmadığını, çocukları olmayan teyzesi ve eniştesi tarafından 8 yaşındayken Senegal’den alınıp Fransa’ya getirildiğini, sonrasında teyzesinin iki kez ortadan kaybolduğunu ve bu kayboluşlarda hamile kaldığını, eniştesi öldüğünde de teyzesinin başka adamlardan başka çocukları olduğunu ve aslında kardeşlerinin kardeşi olmadığını Philippe’e anlatır. Philippe anlayış gösterir ve işten ayrılmasına izin verir.
Driss gittikten sonra yeni bakıcılarıyla uyum sağlayamayan Philippe kötüleşmeye başlayınca bu durum Driss’e haber verilir. Driss, Philippe’e birkaç ufak macera yaşattıktan sonra Eleonore’la sürpriz bir görüşme yapmasını sağlar.

Comment / Yorum:
Birlikte 4 kısa film, 1 televizyon projesi ve 5 uzun metrajlı filme imza atan Fransız yönetmenler Eric Toledano ve Olivier Nakache’nin 4. uzun metrajlı filmi olan ve kendilerine uluslararası şöhreti getiren 2011 yapımı filmleri “The Intouchables / Can Dostum”, yaklaşık 9.500.000 euro bütçeyle çekilir. Film, dünya genelinde 426.480. 871 dolar hasılat elde ederek büyük bir başarıya imza atar.
Filmin hikayesi gerçek bir olaya dayanmakta. Hikayenin gerçek kahramanları Philippe Pozzo Di Borgo ve Faslı Sellou. Philippe Pozzo Di Borgo, şimdi Fas’ta yaşamakta. Yeniden evlendi ve 2 kızı oldu. Abdel Sellou’da Fas’ta bir şirket sahibi. Evlendi ve 3 çocuğu oldu. Phillipe ve Abdel yakın arkadaş olarak kaldılar. Filmin sonunda Phillipe ve Abdel’i de görmekteyiz. Filmde Faslı Abdel’in Senegalli Driss olarak değiştirilmesinin temel nedeni, yönetmenlerin filmde daha önce 2002 yılında “Ces Jours Heureux”, 2006 yılında “Nos Jours Heureux ve 2009 yılında “Tellement Proches” isimli projelerde birlikte çalıştıkları ve performansından memnun kaldıkları Omar Sy’ı oynatmak istemelerinden kaynaklandı. Omar Sy’da tıpkı Driss karakteri gibi zamanında Fransız banliyölerinde yoksul hayatı yaşamıştı.
Film Fransa’nın “Yabancı Dilde En İyi Film” dalında Oscar adayı olur. Ama Oscar adayı olmayı başaramaz. Film aynı kategoride Altın Küre ve Bafta’ya aday olmayı ise başarır. Birçok önemli festivale katılan yapım, katıldığı festivallerde 29 ödül ve 34 adaylık kazanır.
The Intouchables, çarpıcı ve gerçek bir hikaye olmasının dışında sinema sanatının iyi işçilikle çok ciddi konulara dair de başarılı komedi yapımları üretebildiğini kanıtlar nitelikte ve klasikleşmesi mutlak bir yapım. Oyunculuklar üst düzeyde. François Cluzet ve Omar Sy, deyim yerindeyse karşılıklı döktürmüşler. Filmin bir diğer başarılı tarafı ise keyifli şarkı seçimleri. Özetle filmin birkaç açıdan değil bütünsel olarak başarılı olduğunu söylemek gerek. Kesinlikle arşivlerde yer alması gereken bir yapım.

Imdb note: 8.6                           My note: 9

14 Eylül 2014 Pazar

Bi Küçük Eylül Meselesi (2014)

Director / Yönetmen:
Kerem Deren

Screnplay / Senaryo:
Kerem Deren

Cast / Kadro:
Farah Zeynep Abdullah
Engin Akyürek
Ceren Moray
Onur Tura
Serra Keskin
Merve Bulut
Ege Aydan
Ebru Aykaç
Hüseyin Pehlivan

Subject / Konu:
Eylül kendisine gelen televizyon programı yapma teklifini kabul eder. Programın adını da “Bi Küçük Eylül Meselesi” olarak belirler. Eylül adına herşey mükemmel gitmektedir. Ta ki sevgilisi Atıl’la buluşup orman yolunda kaza yapana kadar.
Kazadan 1 hafta sonra kendine gelen Eylül, kazayı hatırlamamaktadır. Sorulan sorular, Eylül’ün en son hatırladığı şeyin 1 ay önceki Bozcaada seyahati olduğunu ortaya çıkarır. 1 hafta sonra taburcu olan Eylül, hayatına kaldığı yerden devam eder.
Zaman zaman kontrolünü yitiren Eylül, kazadan önceki hatırlamadığı 1 aylık döneme ait tüm telefon kayıtlarının silindiğini fark eder. Yakın arkadaşı Berrak’a baskı yaparak o süre zarfında Bozcaada’da olduğunu öğrenir. Kendisinden bir şeyler saklandığını düşündüğü için Berrak’la birlikte Bozcaada’ya gider.
Tekin, Eylül’ü görünce heyecanla yanına gelir. Ama Eylül hatırlayamadığı Tekin’i tersler. Pansiyona giden Eylül, Berrak’ın telefon konuşmasına şahit olur ve kendisinden bir şeyler saklandığını öğrenir.
Gidip Tekin’i bulan Eylül, kaza geçirdiğini ve bu nedenle kendisini hatırlayamadığını söyler. Tekin’den korkan ve kendisine bir kötülük yaptığından şüphelenen Eylül, Bozcaada’dan dönüş gününü Berrak yardımıyla hatırlamaya başlar. O gün Eylül dönmemiş ve adada kalmıştır. İşte o günü hatırlamaya çalışan Eylül, Tekin’e gider ve her şeyi anlatmasını ister. Başarılı bir karikatürist olan Tekin, en başından anlatmak kaydıyla her şeyi kendi diliyle anlatmaya başlar.
O gün, Eylül ve Tekin kahvaltıya gitmişler, ancak Eylül gördüğü arıdan korkup kaçıp gitmiştir. Ertesi gün adadan ayrılmaya hazırlanırken Tekin’e güle güle demeye gelmiştir. Tekin kendisini bağ bozumuna gitmeye ikna edince bir gün daha adada kalmaya karar vermiştir. Tekin bir sonraki gün gitmeye hazırlanan Eylül’ü rüzgar güllerini görmek için kalmaya ikna eder.
Eylül’e telefonla ulaşamayan Berrak, Atıl’ı hemen gelmesi için arar.
Tekin, Eylül’ü ilk öpüştükleri yere götürür. Eylül, Tekin’in söylediklerini gerçekten hatırlamaya başlar. Eylül, Tekin’in evine gittiğinde onun hayran olduğu karikatürist Deli Dumrul’un ta kendisi olduğunu öğrenmiştir. Birbirlerine aşık olmuşlar ve nihayetinde beraber olmuşlardır.
Atıl ve Berrak, Eylül’ün yanına gelirler. Eylül her şeyi hatırladığını söylese de, Berrak onu son günü hatırlaması için zorlar. Eylül, Tekin’le birlikte geçirdikleri gecenin ardından neşeyle kahvaltı hazırlamış, ancak aynada bakımsız halini görünce korkuya kapılmış ve o korkuyla Berrak’ı arayıp gelip kendisini almasını söylemiştir. Ardından da adaya gelmiş olan Berrak ve Atıl’a kendisine asılan birisi olduğunu anlatmıştır. Gece eğlenirlerken yanlarına gelen Tekin’e kötü muamele etmiş ve onu terk etmiştir.
Son günü de hatırlayan Eylül, Atıl ve Berrak’ın hala hasta olduğu ve hastaneye yatmasına dair uyarılara aldırış etmez ve vakit kaybetmeden Tekin’i bulmaya gider. Tekin’in aslında hayalinde canlandırdığı bir korkuluk olduğunu anlayınca, zihninde Tekin’in ölümü de gerçekleşmeye başlar.

Comment / Yorum:
Özellikle “Ezel” ile televizyonda adından söz ettirmeyi başaran ve övgüler alan senarist Kerem Deren, ilk sinema deneyiminde senaristliğinin yanına yönetmenliği de ekler. Filmin yapımcılığını, Deren’in televizyonda yaptığı işlerin de yapımcılığını üstlenen Ay Yapım, filmin müziklerini de yine Ay Yapım’ın projelerinde sürekli birlikte çalıştığı Toygar Işıklı yapar. Filmdeki karikatürler ise Erdil Yaşaroğlu imzası taşımakta.
Yaklaşık 8 haftada çekilen filmin çekimleri, 6 hafta süreyle Bozcaada’da, 2 hafta süreyle de İstanbul’da yapılır. 14 Şubat 2014 itibariyle gösterime giren film, 30 hafta vizyonda kalıp 924.019 seyirciye ulaşır.
Filmin özgün müziklerine imza atan Toygar Işıklı, 25. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Özgün Müzik” dalında ödül kazandı.
Bi Küçük Eylül Meselesi, seyirciyi ikiye bölen bir yapım oldu. Objektif gözle bakmak gerekirse, bir sinema projesinin başarı elde etmiş dizi projeleri mantığında yapılması irdelenebilir. Oyunculuklar, dizi oyunculuğu paralelinde performanslar. Senaryonun da Ezel gibi bir işe imza atmış Kerem Deren’in başarı çıtasının altında kaldığı söylenebilir. Bozcaada manzarasını bol bol görme imkanı veren mekan seçimleri ise oldukça başarılı. Bi Küçük Eylül Meselesi, genel hatlarıyla vasat olarak değerlendirilebilecek bir film. Yine de türün meraklılarının ilgisini çekebilir.

Imdb note: 7.5                           My note: 4.5

13 Eylül 2014 Cumartesi

Winter's Tale / Kış Masalı (2014)

Director / Yönetmen:
Akiva Goldsman

Screenplay / Senaryo:
Akiva Goldsman

Novel / Kitap:
Mark Helprin

Cast / Kadro:
Colin Farrell
Jessica Brown Findlay
Jennifer Connelly
William Hurt
Eva Marie Saint
Graham Greene
Russell Crowe
                                                             Kevin Corrigan
                                                             Kevin Durand
                                                             Matt Bomer
                                                             Lucy Griffiths
                                                             Ripley Sobo
                                                             Maurice Jones
                                                             Alan Doyle
                                                             Mckayla Twiggs
                                                             Rob Campbell
                                                             Finn Wittrock
                                                             Tom Morrissey
                                                             Will Smith

Subject / Konu:
New York 1895. Akciğer hastalığı nedeniyle ülkelerine geri gönderilen çift, bebeklerini maket bir gemiye yerleştirip denize bırakırlar.
New York 1916. Köşeye sıkışan Peter, peşindeki Pearly ve adamlarından karşısına çıkan beyaz at sayesinde mucizevi şekilde kurtulmayı başarır.
Hummalı bir hastalığa yakalanan Beverly, ışığın mucizesine inanmaktadır.
Peter zamanında Pearly için de çalışmış bir hırsızdır. Peter’ın peşine düşen Pearly, hem Peter’ın hem de atın yakalanabilmesi için ortaya ödül koyar. Pearly de ışığın gücüne inanmaktadır.
Peter, hırsızlık yapmak için Beverly’nin yaşadığı eve girer. Beverly’nin piyano çalışından etkilenen Peter, hırsızlık yapmaktan vazgeçer. Beverly, korkmadığı Peter’a çay ikram eder. Peter nerede doğduğunu bilmediğini ama bir maket gemide yeni doğmuş olarak bulunduğunu söyler. Beverly ise Peter’a hastalığından bahseder. Vücut ısısını düşük tutmak zorunda olduğu için dışarı çıkamadığını, dans edemediğini, henüz bir erkek tarafından öpülmediğini ve evin çatısında bir çadırın içinde uyuduğunu anlatır. Peter, Beverly’ye birkaç ay şehir dışına çıkmak zorunda olduğunu ama döndüğünde kendisini tekrar görmek istediğini söyler. Beverly ise taşraya gideceğini ve birkaç ay ömrü kaldığı için döndüğünde muhtemelen ölmüş olacağını söyler.
Pearly, adamlarına Peter’ın kaderinde kızıl saçlı bir kız olduğunu ve kızı bulurlarsa Peter’a da ulaşabileceklerini söyler. Pearly, Beverly’yi taşraya gitmek üzereyken bulur. Peter, bağlandığı Beverly’yi atıyla Pearly’nin elinden kurtarmayı başarır. Birlikte taşraya giderler. Peter, kendisini Beverly’nin babasına dürüstlükle anlatır ve Beverly’ye aşık olduğunu söyler.
Peter’ı bulabilmek için şehrin kuzeyine gitmesi gereken ama bunun için izni olmayan Pearly, izin alabilmek için Yargıç’a gider. İsteği kişisel bulan Yargıç, Pearly’ye izin vermez ve başka bir yol bulmasını söyler. Pearly, insan olmuş bir melekten yardım ister. Melek, Pearly’nin talimatıyla yılbaşı gecesi Peter’la birlikte dansa giden Beverly’nin içkisine kalbi hızlandırıcı bir ilaç damlatır. Beverly ve Peter, kendilerini dizginleyemeyip gece birlikte olurlar. Ancak Beverly, gecenin devamında ölür.
Şehre geri dönen Peter, Pearly ve adamları tarafından köprüde kıstırılır. Gitmesi için talimat verdiği atı kanatlanıp gider. Pearly, tartakladığı Peter’ı köprüden aşağıya atar. Peter sudan çıktığında hiçbir şey hatırlamamaktadır.
New York 2014. Kim olduğunu hatırlayamayan Peter,  sürekli kim olduğunu hatırlayamadığı Beverly’nin resimlerini yapmaktadır. Pearly, Peter’ın hala yaşamakta olduğunu öğrenir ve peşine düşer.
Peter, Virginia sayesinde arşivdeki mikrofilmlerden araştırma yapar. Beverly ile çekilmiş fotoğrafını bulunca her şeyi hatırlar. Beverly’nin gazetede çalışan artık yaşlı bir kadın olmuş kardeşi Willa, Peter’ı tanır.
Peter’ın Beverly’nin mucizesi sayesinde hayatta kaldığını öğrenen Pearly, Peter’ı öldürebilmek için onunla bir ölümlü olarak kavga etmeyi kabul eder.
Peter, Virginia’nın kanser hastası olan ve kurtulması mucizeye bağlı kızı Abby’nin kurtulabilmesi için hayatta kaldığına inanır. Evin çatısına çıkarlar ve karşılarında Peter’ın atını bulurlar. Ata binerler. Kanatlanan at, onları artık unutulmuş bir yer olan taşraya götürür. Pearly ve 20 adamı da peşlerinden gelir. At, buzları parçalayarak Pearly’nin bütün adamlarının ölmesi sağlar. Peter ve Pearly kavgaya tutuşurlar. Peter, Pearly’yi öldürür.
Beklenen mucize gerçekleşir ve öldüğü sanılan Abby, hayata geri döner.

Comment / Yorum:
Oscar’lı senarist Akiva Goldsman, ilk yönetmenlik deneyiminde Mark Helprin’in aynı adlı romanından senaryosunu uyarlayıp, yapımcılığını üstlendiği “Winter’s Tale / Kış Masalı” adlı filmi yönetir. Fantastik bir aşk hikayesini konu alan ve zengin oyuncu kadrosuyla dikkat çeken film yaklaşık 60.000.000 dolara mal olur. Dünya genelinde 30.800.231 dolar hasılat elde edebilen yapım, gişeden zararla dönmüş olur. Akiva Goldsman’da ilk yönetmenlik deneyiminden genellikle olumsuz eleştiriler alır.
Peter Lake rolü için Tom Hiddleston, Garrett Hedlund, Aaron Taylor Johnson, Luke Evans, Liam Hemsworth ve Benjamin Walker gibi oyuncuların isimleri konuşulsa da rol, Colin Farrell’a gider. Jessica Brown Findlay’ye giden Beverly rolü için ise Bela Heathcote, Lily Collins, Sarah Gadon, Gabriella Wilde ve Elizabeth Olsen oyuncu seçmelerine katırlar. Ancak rol Findlay’ye gider. Filmin yardımcı rollerinde ise daha önce Goldsman’la çalışmış yıldız oyuncular var. İlk göze çarpanlar, artık genel olarak yardımcı rollerde karşımıza çıkan Jennifer Connelly ve filmin kötü adamları Russell Crowe ile Will Smith.
Winter’s Tale, 1983 yılında yayınlandığında çok satan olmuş ve doğal olarak sinema dünyasının da ilgisini çekmiş bir roman. Kitap yayınlandıktan kısa bir süre sonra film haklarını Steven Spielberg satın almış. Martin Scorsese’de bir röportajında Winter’s Tale’i sinemaya aktarmayı düşündüğünü ama gerçekleşmesi pek olası görünmediğinden vazgeçtiğini söylemiş.
Filmin zayıf yönü, dayandığı fantastik olayı tatmin edici bir mantığa oturtamamış olması. Bu nedenle Goldsman, henüz ilk yönetmenlik deneyiminde böyle zor bir proje seçtiği için eleştirilmeyi hak ediyor. Film yine de yıldız oyuncu kadrosu hatırına seyredilebilir.

Imdb note: 6.2                           My note: 4.5

12 Eylül 2014 Cuma

Gülcemal (2014)

Director / Yönetmen:
Özgür Selvi

Screenplay / Senaryo:
Peker Açıkalın
Erhan Can Sezer

Cast / Kadro:
Peker Açıkalın
Merve Sevi
Cem Kılıç
Haldun Boysan
Mehtap Bayri
Hüseyin Elmalıpınar
Emre Melemez
Salahsun Hekimoğlu
İsmail Düvenci
                                                               Muzaffer Çetinyılmaz
                                                               Yılmaz Gruda
                                                               Levent Tülek

Subject / Konu:
Kendini iyi hissetmeyen yaşlı Abdülkerim, avukatı Ayşen’i çağırıp sırrını videoya kaydettirir.
Zengin bir ailenin oğlu olan Togay, Yusuf’la beraber gittiği barda rezillik çıkarıp magazin kanallarına düşünce babası tarafından evlatlıktan reddedilir.
Avcılık yapan kimsesiz Gülcemal, sevgilisi Gülnaz’ı istemeye gider. Uyku hastalığı yüzünden uyuya kalınca kovulur.
Togay, şirket ortağı Abdülkerim’in ölüm haberini babası Sönmez’e büyük bir mutlulukla bildirir. Şirket yönetim kurulu acilen toplanır. Ayşen’de toplantıya katılır. Abdülkerim’in ölmeden önce kendisine kaydettirdiği videoyu izlettirir. Abdülkerim videoda ortağı Sönmez’in düzenbaz biri olduğunu ve hisselerine konabilmek için ölümünü beklediğini, ancak tüm mal varlığını ve hisselerini kimsenin varlığından haberi olmadığı öz oğlu Gülcemal’e bıraktığını söylemiştir.
Togay, adamlarına Ayşen’i kaçırma görevi verip Yusuf’la birlikte Gülcemal’i bulmaya köye gider. Kendisini kaçıran adamların elinden kurtulmayı başarıp köye giden Ayşen, Gülcemal’i kandırıp notere götüren Togay ve Yusuf’u takip eder. Noterde Gülcemal’e durumu izah edip onu İstanbul’a götürür.
Ayşen, Gülcemal’in işlemleri ve Dna testiyle ilgilenirken, Togay ise Gülcemal’i ortadan kaldırması için Affan’ı tutar. Ancak Affan bir türlü Gülcemal’i öldürmeyi başaramaz. Dna testi sonucu Abdülkerim’in oğlu olduğu tescillenen Gülcemal, elde ettiği hisseler gereği şirketin yönetim kurulu başkanı olur.
Gülcemal, tüm yaşananların ardından köyüne Gülnaz’a geri döner.

Comment / Yorum:
Yönetmen Özgür Selvi’nin 2009 yapımı “Cin Geçidi” filminden 5 yıl sonra imza attığı 2. uzun metrajlı filmi “Gülcemal”, İstanbul ve Kocaeli’nin Kandıra ilçesinin Teksen köyünde çekilir. Filmin senaryosu, Erhan Can Sezer ve aynı zamanda filmin başrolünü de üstlenen Peker Açıkalın tarafından yazılır. 18 Nisan 2014 tarihinde vizyona giren film, 19 hafta vizyonda kalır. Film, 34.163 seyirciye ulaşır.
Filmin oyuncu kadrosu, televizyondan tanınan isimlerle oluşturulmuş. Zaten ortaya da televizyon yapımı kalitesinde bir iç çıkmış. Gülcemal, son yıllarda Türk sinemasında sıklıkla örneklerine rastladığımız niteliksiz ve yavan komedilerden biri.

Imdb note: 5                             My note: 2.5

11 Eylül 2014 Perşembe

You Don't Know Jack / Doktor Ölüm (2010)

Director / Yönetmen:
Barry Levinson

Screenplay / Senaryo:
Adam Mazer

Cast / Kadro:
Al Pacino
Susan Sarandon
Danny Huston
Brenda Vaccaro
John Goodman
Cotter Smith
James Urbaniak
David Wilson Barnes
Anna Reeder
Sandra Seacat
                                                             Adam Mucci
                                                             Eric Lange
                                                             Deborah Hedwall
                                                             Rondi Reed

Subject / Konu:
Doktor Jack Kevorkian, acı çeken ağır hastalara acısız ve hızlı şekilde ölmelerini sağlamak istemektedir. Ölümü sağlayıcı bir düzenek sağlamıştır ve hasta istediği zaman ölümünü kendi kendine gerçekleştirebilmektedir.
İleri derecede Alzheimer olan Janet Adkins’in ölümü, bir minibüsün içersinde gerçekleştirilir. Janet, Jack’in düzeneğini kullanan ilk kişi olur. Jack, Ölüm Doktoru diye anılmaya başlar. 2. ve 3. hastalarının ölümü gerçekleştikten sonra Jack gözaltına alınmaya çalışılır. Avukatı Jeff, Jack’in kimseyi zorlamadığını ve ölümü gerçekleştiren kişi olmadığı için tutuklanamayacağını söylese de Jack tutuklanır. Jeff, Jack’in kefaletini ödeyip çıkmasını sağlar. Yargıç davayı düşürür. Ancak savcı, Jack’i durdurabilmek için elinden geleni yapmaya devam eder.
Jack aleyhinde protestolar başlar ve olumsuz bir kamuoyu oluşur. Jeff, malzemelerine el konan Jack’e birkaç ay durmasını söylese de, Jack elindeki gaz tüpleriyle ölümcül durumdaki insanların intihar etmesine yardıma devam eder.
Hakkındaki suçlamalar devam eden Jack’in kefalet bedeli bu kez 50.000 dolar olarak belirlenir. Kefaletinin ödenmesini reddeden Jack, karara protestosunu yemek yemeyerek gösterir. 19 günün ardından hakim kefaleti 100 dolara indirmek zorunda kalır. Kefaleti ödenen Jack tahliye olur.
Jack, klinik açarak verdiği hizmeti sürdürmek istese de, sürekli engellenmeye devam eder. Jack, en büyük destekçilerinden Jenny’nin pankreas kanseri olduğunu ve 6 ay ömrü kaldığını öğrenir. Mahkeme lehte karar verince dava düşer. Janet, Jack’in 82. hastası olarak ölümü seçer.
Jack’in ölümüne yardımcı olduğu 130. hastanın ölüm ulusal kanalda yayınlanınca yine hakkında dava açılır. Jack, bu sefer Jeff’in avukatlığını yapmasını istemez ve mahkemede savunmasını kendisi yapar. Jack, 25 yıl ağır hapse mahkum edilir. Mahkemeler, davayı temyize çıkarmayı reddeder. 8,5 yıl hapis yatan Jack, 2007 yılında 79 yaşındayken tahliye olur.

Comment / Yorum:
Ölüm Doktoru ya da Doktor Ölüm isimleriyle anılan Doktor Jack Kevorkian’ın gerçek hayat hikayesini konu alan 2010 yapımı “You Don’t Know Jack / Doktor Ölüm”, Adam Mazer tarafından kaleme alınıp Barry Levinson tarafından yönetilir. Proje, ilk olarak sinema filmi olarak tasarlansa da, sonradan televizyon filmine dönüştürülür. HBO’nun yapımcılığını üstlendiği projede filmi ilk olarak Barbara Kopple’ın yönetmesi, Doktor Jack Kevorkian’ı da Ben Kinsley’nin canlandırması planlansa da, filmi Barry Levinson yönetir, Doktor Jack Kevorkian’ı da Al Pacino canlandırır. Film yaklaşık 18.000.000 dolara mal olur.
İyilik meleği mi yoksa Azrail mi olduğu hep tartışılan Doktor Jack Kevorkian’ın hikayesini konu alan filmde Al Pacino’yu başrolde, Susan Sarandon, Danny Huston ve John Goodman gibi önemli oyuncuları da yardımcı rollerde izliyoruz. Filmde döktüren Al Pacino, “Mini Seri ya da Televzyon Filmi kategorisinde En İyi Erkek Oyuncu” dalında Altın Küre, Emmy ve Saga ödüllerini kazanmayı başardı.
You Don’t Know Jack, bir televizyon filmi için oldukça iddialı bir proje. Bir sinema filminden eksik kalır tarafı yok. Gerçek hikaye olması ve biyografik özellikler taşıması nedeniyle daha çok türün meraklılarına ve Al Pacino hayranlarına hitap edecektir.

Imdb note: 7.7                           My note: 6