Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

30 Eylül 2011 Cuma

Admiral Cigarette (1897)

Director / Yönetmen:

William Heise







 

Subject / Konu:

4 adam, Admiral Sigaraları reklam panosunun önünde oturmaktadır. Adamların sol tarafında yine sigara firmasının isminin yazdığı, büyük bir kutu bulunmaktadır.
Adamların her biri farklı bir kültürü temsil etmektedir; adamlardan en sağda oturanı Sam Amca gibi giyinmiştir, hemen yanında oturan adam ise askeri kıyafetlidir. Askeri kıyafetli adamın yanında kızılderili gibi giyinmiş bir adam oturmaktadır. En solda oturan adam ise takım elbise, yelek, kravat ve şapka giymiştir.
Adamlar birşeyler konulurken; soldaki kutu aniden açılır ve içinden Napolyon gibi giyinmiş bir adam çıkar. Adamların yanına etrafa sigara saçarak gider ve hepsi siagara içmeye başlar. Sigaralarını tüttüren adamlar "Hepimiz sigara içiyoruz" yazılı bir pankart açarlar ve elleriyle arkalarındaki panodaki sigara reklamını gösterirler.

Comment / Yorum:

1897 yapımı filmin süresi 31 saniye. Filmi izlerken; sinema filmi değil de reklam filmi izlediğiniz hissine kapılabilirsiniz. Admiral Cigarette, Kongre Kütüphanesi'ne telif hakları için başvuruda bulunan ilk reklam filmi olma özelliğini taşıyor. Bu da sinema filmi olarak değerlendirilen filmin, aynı zamanda reklam filmi olarakta değerlendirilebileceğinin kanıtı.
Film, bir Edison Manufacturing Company yapımı olsa da; birkaç yıl sonra ateşli bir sigara düşmanı hâline gelen Thomas Edison, filmin haklarından feragat etmiştir.
Ulusal Film Koruma Vakfı tarafından derlenen film, Kongre Kütüphanesi tarafından korunmaktadır. Film, 2004 yılında "More Treasures from American Film Archives" adıyla yayınlanan arşivsel nitelikteki dvd setinde yer almıştır.
Filmin değerlendirmesine gelinecek olursa; sinemasal olarakta, reklam filmi olarakta agresif mesaj verdiği söylenebilir. Ama filmin 1890'larıa ait olduğu da gözardı edilmemeli. Bu agresifliğin altında dönemsel bakış açısı farklılıkları da yatıyor olabilir. Bugün izlendiğinde olumsuz gelebilecek birçok tarafı olmasına karşın, izlenebilir bir film.

Imdb note : 5.3                             My note : 5

28 Eylül 2011 Çarşamba

The Execution of Mary, Queen of Scots (1895)

Director / Yönetmen:

Alfred Clark

Cast / Kadro :

Robert Thomae




 

 

Subject / Konu:

İskoç kraliçe Mary, düşman askerlerinin önünde idam sehpasına getirilir. Kraliçenin başı idam sehpasına konur, cellat baltasını hızlıca savurur. Kraliçenin başı, bedeninden ayrılıp yere düşer. Cellat, yere düşen başı alıp havaya kaldırır.


 

Comment / Yorum:

Film, izleyenleri o kadar derinden etkiledi ki; kraliçenin boynunun kesildiği sahne, bir insanın gerçekten katledilişi zannedildi. Bu etkinin yaratılmasının altında; sinema tarihinde ilk kez uygulanan bir kamera hilesi yatıyor. İlk görsel efekt olarakta geçen bu teknik; "Subsitution shoot" yani "Yerine koyma efekti" olarak adlandırıldı. Filmle ilgili bir diğer ilkse; eğitimli oyuncuların kullanıldığı ilk film olması.
Film, sadece 17 saniye. Buna karşın oldukça etkileyici olduğu söylenebilir. Filmin yapımcı ve dağıtımcısı ünlü mucit ve işadamı Thomas Edison'un şirketi Edison Manufacturing Company.
1895 yılı, ilk sinema gösterimi yapılan yıl olması sebebiyle sinemanın milat yılı olarak kabul edildiği için; aynı yılın yapımı olan The Execution of Mary, Queen of Scots, sinema tarihin ilk önemli yapı taşlarından biri.
İlk kamera hilesi yani ilk görsel efekt kullanılan, ilk eğitimli oyuncu kullanılan ve1800'lü yıllardan kalan nadir filmlerden biri olması nedeniyle kesinlikle izlenmesi ve arşivlere katılması gereken bir başyapıt.

Imdb note : 6.8                             My note : 8.5

What Happened on Twenty-Third Street, New York City (1901)

Director / Yönetmen:

George S. Fleming
Edwin S. Porter

Cast / Kadro :

A. C. Abadie
Florence Georgie


 

 

Subject / Konu:

New York şehrinde, 23. caddede park etmiş ve hareket halindeki at arabaları görünür. Bir kaç kişi yoluna karşısına geçer. Yolun tam ortasında bulunan raylardan bir tren geçer.
Genç bir bayan, kendisine eşlik eden genç adamla birlikte kaldırımda yavaşça yürümektedir. Genç bayanın eteği, mazgalın üzerinden geçerken ani bir rüzgarla havalanır. Eteğini toparlayan genç bayan yürümeye devam eder.

Comment / Yorum:

Filmin süresi sadece 1 dakika 17 saniye. Filmin yapımcısı ve dağıtımcısı ünlü mucit ve işadamı Thomas Edison'un şirketi; Edison Manufacturing Company. Ulusal Film Koruma Vakfı tarafından derlenen film, Kongre Kütüphanesi tarafından korunmaktadır. Film, 2004 yılında "More Treasures from American Film Archives" adıyla yayınlanan arşivsel nitelikteki dvd setinde yer almıştır.
Yoldan yürürken kamerayı görüp yol değiştiren ve bir kenardan kameraya bakan insanlar, çekimlerin yolda yürüyen insanlardan habersizce yapıldığını gösteriyor. Sadece genç kadını ve genç adamı oynayan oyuncuların profesyonel olduğu söylenebilir.
Filmin en önemli özelliği; Marilyn Monroe'yu ölümsüzleştiren 1955 yapımı "The Seven Year Itch" filminin en hatırlanan sahnesi olan ve defalarca taklit edilmiş mazgal üzerinden geçen kadının eteğinin havalanması sahnesinin kullanıldığı ilk film olması. Sinema tarihiyle ilgilenenlerin arşivlerine katması gereken bir eser.

Imdb note : 5.8                             My note : 7

27 Eylül 2011 Salı

Şehvet Kurbanı (1940)

Director / Yönetmen:

Muhsin Ertuğrul

Screenplay / Senaryo:

Nazım Hikmet Ran (Mümtaz Osman takma adıyla)

Cast / Kadro :

Cahide Sonku
Necla Sertel
Nevin Akkaya
Gülseren Sadak
Ferdi Tayfur
Said Köknar
Süavi Tedü
Nuri Işılay
Kadri Ögelman
                                                             Cahit Irgat
                                                             Hadi Hün
                                                             Muhib Arcıman
                                                             Mümtaz Ener
                                                             Haldun Taner

Subject / Konu:

Ahmet Barksever, Dış Tecim Bankası'nın baş veznedarlığını yapmaktadır. Dakikliği ve programlı oluşu nedeniyle kendisine hesap makinası diye lakap takılmış olan Ahmet, yalnızca iş hayatında değil özel hayatında da düzenli bir yaşantıya sahiptir. Eve geliş gidiş saatleri hiç şaşmayan, çocuklarının dersleriyle ilgilenen, oğlunun çaldığı kemanı keyifle dinleyen ve ailesini düzenli şekilde sinemaya götüren iyi bir aile babasıdır.
Banka müdürü, Ahmet'i Selimzade ve şürekasından tahsilat yapması için başka bir şehre gönderir. Ahmet, yolculuğunu trenle yapar. Bir sonraki istasyonda trene binen sarışın kadın, Ahmet'in oturduğu kompartmana oturur. Güzelliğiyle Ahmet'i büyüleyen sarışın kadın, Ahmet'in veznedar olduğunu öğrendikten sonra samimi davranmaya başlar.
Sarışın kadın, trenden indikten sonra Ahmet'in tahsilat yapmak için gelen bir veznedar olduğunu dolandırıcı arkadaşlarına anlatır. Ahmet'in tahsil edeceği paraları ele geçirmek için hemen bir plan kurarlar. Sarışın kadın, Ahmet'i bulur ve geceyi misafiri olarak geçirmesini ister. Birlikte eğlenmeye giderler. Sarışın kadın, Ahmet'i gece boyunca içirip iyice sarhoş eder. Gece klübünden sarışın kadının evine gitmek üzere çıkarlar. Tren raylarının üzerinde yürürlerken, plan icabı arkadan gelip Ahmet'in kafasına sopayla vururlar. Ahmet'in tahsil ettiği paraları alıp giderler. Aralarından biri Ahmet'in yanından ayrılmaz ve Ahmet'in ceketini alıp sırtına giyer. Ahmet bu sırada kendine gelir ve tren rayları üzerinde serseriyle boğuşmaya başlar. Ahmet üzerlerine gelen trenden, son anda çekilerek kurtulur. Ama tren raylarına ittiği serseri trenin altında kalarak ezilir.
Serserinin üzerinde Ahmet'in ceketi ve kimliği olduğu için herkes Ahmet'i öldü zanneder. Çaresizce kendisini oyuna getirdiğinden habersiz olduğu sarışın kadının yanına sığınır. Sarışın kadın ve arkadaşları mesele kapanıncaya kadar Ahmet'i çevrelerinde tutmaya karar verirler. Ahmet gece klübünde garsonluk yapmaya başlar.
Aradan 6 ay geçer. Aşık olduğu kadının gece klübüne getirdiği erkeklerle eğlenmesine ve onları kandırmasına daha fazla dayanamayan Ahmet aşkına veda eder ve gece klübünden ayrılır.
Ahmet, 13 yıl sonra İstanbul'a geri döner. Kendi mezarını ziyaret eder. Oğlu Süavi'nin usta bir keman virtüözü olduğunu öğrenir ve onun konserini gider...

Comment / Yorum:

Şehvet Kurbanı, 1927 yapımı "The Way of All Flesh" adlı filmin uyarlaması ve aynı zamanda 1930 yapımı "Dar Blauer Engel (Mavi Melek)" filmiye de benzerlikler taşımakta. Filmin senaryosu usta şair Nazım Hikmet Ran'a ait. Filmin senaristi olarak geçen Mümtaz Osman, Nazım Hikmet'in takma ismi. Filmin müzikleri Muhiddin Sadak'a ait. Filmde Süavi Tedü'nün oynadığı Süavi karakteri, Türk sinema tarihinin ilk "jön prömiye" tipi olmuştur.
Filmin mevcut kopyası oldukça yıpranmış olduğu için ses ve görüntüde problemler var. Ağırlıklı olarak Muhsin Ertuğrul ve Cahide Sonku'nun üzerine kurulu filmde oyunculuklar gayet başarılı. Cahide Sonku güzelliği ve çekiciliğiyle, baştan çıkarıcı sarışın kadın rolü için yerinde bir seçim olmuş.
Türk sinema tarihi dikkatlice incelenirse; filmden başarılı konusundan ötürü birçok kez esinlenildiği görülebilir. 1940 yapımı Şehvet Kurbanı, bulunabilen en eski Türk filmlerinden biri olduğu için çok büyük arşivsel değere sahip bir film.

Imdb note : 6.7                             My note : 8

26 Eylül 2011 Pazartesi

Cowboys and Aliens / Kovboylar ve Uzaylılar (2011)

Director / Yönetmen:

Jon Favreau

Screenplay / Senaryo:

Roberto Orci
Alex Kurtzman
Damon Lindelof
Mark Fergus
Hawk Ostby
Steve Oedekerk

Comic Book / Çizgi Roman :

Scott Mitchell Rosenberg

Cast / Kadro :

Daniel Craig
Harrison Ford
Olivia Wilde
Sam Rockwell
Abigail Spencer
Adam Beach
Ana De La Reguera
Noah Ringer
Paul Dano
Keith Carradine

 

Subject / Konu:

Bir arazide vurulmuş şekilde yatan adam, kendine gelmeye başladığında sol kolunda kalın bir bileklik olduğunu fark eder. Yerde bir kadın resmi bulur. Oradan geçmekte olan 3 atlı, vurulmuş adamı başına ödül konmuş bir suçlu olabileceği düşüncesiyle; esir almaya çalışır. Ama yaralı adam, kısa sürede 3 adamı da saf dışı edip; silah,giyecek ve bir at alıp yola koyulur. Gittiği kasabada bir eve girer ve yaşlı bir adam tarafından yakalanır. Adama adını hatırlamadığını,suçlu mu kurban mı olduğunu bilmediğini anlatır. Yaşlı adam yaralı adamı tedavi eder ve yarasının yanığa benzer bir yara olduğunu söyler.
Dışarı çıkan adam, babası Woodrow Dolarhyde'in zenginliğinden ötürü kasabalılara kötü davranan Percy, kendisine de sataşmaya çalışınca ona dersini verir. Percy, silahını çıkarıp onu vurmak ister. Ama bir güç, kolunu başka yöne döndürür ve Şerif yardımcısını vurdurtur. Şerif, Percy'yi tutuklar.
Büyük bir patlama olur. Woodrow Dolarhyde'in 40 sığırlık sürüsü ve sürünün başındaki 3 adamdan 2'si yanarak ölür.
Şerif, Percy ile kavga eden adamın, aranan bir suçlu olan Jake Lonergan olduğunu öğrenir.
Jake, barda viski içerken Ella ile tanışır. Bara adamlarıyla birlikte gelen Şerif, Jake'i tutuklamaya çalışır. Fakat Jake, adamların hepsini yere serer. Tüfekle Jake'in başına vuran Ella, Jake'i bayıltarak Şerif'e yakalatır. Jake, tutuklanır ve Percy'nin yanına konur. Jake, kundakçılık, saldırı, kargaşaya neden olmak, soygun ve fahişe Alice Willis'i öldürmek suçlarından arandığını öğrenir. Fahişe Alice Willis'in resmi, arazide kendine geldiğinde hemen yanında bulduğu resimdeki kadının ta kendisidir.
Jake, Santa Fe'de ki Federal Şerif'e götürülmek için Percy ile birlikte bir arabaya bindirilir. Bu sırada Jake'in yanına gelen Ella, kendisini yakalattığı için özür diler ve nereden geldiğini öğrenmek zorunda olduğunu söyler.
Jake Lonergan'ın kasabasında olduğunu öğrenen Woodrow Dolarhyde, adamlarıyla kasabaya gelir. Jake'i ele geçürmek istemektedir. Çünkü Jake, Woodrow'un altın dolu at arabasını alıp kaçmıştır. Woodrow, Jake'in Santa Fe'ue gönderilmeden kendisine teslim edilmesini ister.
Tam bu esnada gittikçe yaklaşan tuhaf ışıklar görünür ve Jake'in kolundaki bileklik sinyal vermeye ve yanıp sönmeye başlar. Tuhaf ışık yaklaşır ve kasaba havadan gelen araçların saldırısıyla yangınlar içinde kalır. Bu hava araçları, bazı kasabalıları yakalayıp kendine çeker.
Devrilen arabadan dışarı çıkmayı başaran Jake, Kolundaki bilekliğin üstün bir silah olduğunu anlar ve kasabaya saldırmaya devam eden araçlardan birini vurarak düşürür. Saldırı sona erer. Kasabadakiler bir şeyin kaçtığını görür ama karanlık nedeniyle takip edemez. Sabah yola çıkan Jake, Ella'nın peşinden geldiğini fark eder. Ella, arkadaşlarının bu araçlar tarafından kaçırıldığını söyler. Jake, Ella'yı yanında istemez. Ella'da iz peşindeki Woodrow ve bazı kasabalıların peşine takılır.
Jake, terk edilmiş gibi duran bir eve gelir. Jake, burada yaşadıklarını hatırlamaya başlar; altınlarla eve döndüğünü, sevgilis Alice'le altınlar üzerine konuşurken tavanın bir araç tarafından delindiği, altınların eriyerek tavandaki araca doğru gittiğini ve Alice'in bu araç tarafından kaçırıldığını ve bazı insanlarla birlikte tuhaf biryerde olduğunu anımsar.
Woodrow ve kasabalılarla karşılaşan Jake, yola onlarla devam eder. Gece sığındıkları mekanda bir yaratığın saldırısına maruz kalırlar. Jake, kolundaki silah sayesinde yaratığı kaçırmayı başarır.
İz sürmeye devam ederlerken, Jake'in lideri olduğu çete önlerine çıkar. Jake, kasabalılarla birlikte çetenin kampına gider. Kampta Jake'in Alice'le birlikte olmak uğruna altınları alıp çetesinden kaçtığı ortaya çıkar. Yeni bir lideri olan çete, Jake'i konuşturup altınların yerini öğrenmeye çalışır. Ama Jake, kolundaki silah sayesinde çete liderini öldürür ve kasabalılarla birlikte kampın olduğu yerden kaçmayı başarır. Çete, Jake ve kasabalıların peşinden gelir. Çete, kasabalıların peşindeyken; tuhaf araçların hava saldırısı yeniden başlar. Araçlardan biri Ella'yı yakalar. Ella'yı kurtarmak isteyen Jake, aracın üzerine atlamayı başarır. Aracı vurup suya düşürür. Tam karaya çıkıp kurtulduklarını düşündükleri esnada; aniden sudan çıkan yaratığın saldırısına maruz kalırlar. Jake, yaratığı öldürmeyi başarsa da; Ella yaratıktan aldığı darbeyle ağır şekilde yaralanır. Jake, kasabalıların yanına ulaştığında Ella ölür.
Yerliler, yaratıkların gelme sebebi olarak gördükleri Jake ve kasabalıları esir alır. Ella'nın bedenini ateşe atarlar. Ateşte tuhaf parıldamalar olur ve Ella ateşin içinden dirilmiş olarak çıkar. Ella, insan olmadığını, yıldızların ötesinden geldiğini, yaratıkların saldırısının altın elde edebilmek için olduğunu ve yaratıkların kendi halkına da altın için saldırdığını söyler. Ella, Jake'in aslında yaratıkların yerini bildiğini söyleyince; yerliler, Jake'in hafızasını geri getirebilmek için kendilerine has bir yöntem denerler. Yöntem etkisini gösterir ve Jake hatırlamaya başlar. Laboratuvar benzeri bir yerde bir yaratığın Alice'i kül ettiğini ve kendisi üzerinde de birşeyler yapmak üzereyken kaçtığını, kolundaki silahın buradayken takıldığını ve bu yerin nerede olduğunu hatırlar.
Jake, çetesinin yanına gider. Yaratıklara saldırıp, kaçırılan insanları öldürülmeden kurtarmak için çetesini ikna eder. Çete, dinamitlerle yaratıkların olduğu yere saldırır. Büyük bir patlama olur. Yaratıklar da bulundukları yerden çıkıp çeteye saldırmaya başlar. Yerliler ve kasabalılardan geriye kalanlar da yaratıklarla savaşır. Jake ve Ella ise insanların tutulduğu yere varırlar. İnsanları kurtarmak üzerelerken; yaratıkların saldırısına uğrarlar. Jake yaratıklarla savaşırken; Ella da insanları dışarı çıkarır.
Jake ve Ella, yaratıklarının dev aracını tamamen yok etmek için merkez noktaya doğru giderler. Ella, Jake'i kandırır ve Jake'in kolundaki bilekliği alıp merkezin içine tek başına gider. Dev araç göğe doğru yükselir. Merkez noktaya ulaşmayı başaran Ella, zihinle yönetilen bilekliğe sarılarak merkez noktayı patlatır.Dev araç, gökyüzünde paramparça olur.
Kasabada günlük yaşam normale dönerken; Jake atına atlayıp kasabadan gider.

Comment / Yorum:

Cowboys & Aliens, Dreamworks film stüdyosunun 2002 yapımı "Road to Perdition" ve 2006 yapımı "Over the Hedge"den sonraki 3. çizgi roman uyarlaması. Filmin hikayesi 1873 yılında geçiyor. Uzaylılarla kovboyları bir araya getirmesi hasebiyle oldukça ilginç bir bilimkurgu - western filmi.
Filmin yapımcıları arasında filmin yönetmeni Jon Favreau dışında ünlü yönetmenler Ron Howard ve Steven Spielberg'de var.
Jake Lonergan rolü için anlaşılan Robert Downey Jr., diğer projelerinin yoğunluğu nedeniyle rolü bırakmak zorunda kaldı. Daniel Craig'in Jake Lonergan rolü için seçilmesinde; 1960 yapımı "The Magnificent Seven" da Steve Mcqueen'in canlandırdığı "Vil Tanner"a olan fiziksel benzerliği etkili oldu. Daniel Craig, Ella karakterini oynaması için Eva Green'i tavsiye etti. Ancak Eva Green teklifi geri çevirince; rol Oliva Wilde'a gitti.
Harrison Ford, Indiana Jones'u anımsatmaması için filmde şapka giymeyi istemese de; 1873 yılında geçen bir western filmde karakterlerin şapka giymesi gerektiğinden bu isteği kabul görmedi.
Başrol yani Jake Lonergan rolü; oyunculuk yeteneğinden çok fiziksel performansa dayalı bir rol olduğu için Daniel Craig'in yerinde bir seçim olduğu söylenebilir. Filmdeki genel oyunculuk performansıysa vasatı aşmıyor. Filmin hikayesi ilgi çekici olsa da; senaryonun pekte başarılı olduğu söylenemez. Filmin görsel efektleri oldukça başarılı. Filmin tahmini bütçesinin 163 milyon dolar olduğu dikkate alınırsa; görsel efektlere ne kadar özen gösterildiği daha açık anlaşılabilir.
Büyük beklentilerle izlememek kaydıyla; ilginç hikayesi ve görsel efektleri için izlenebilecek, vasatı aşmayan bir film.

Imdb note : 6.5                             My note : 4.5

25 Eylül 2011 Pazar

The Painted Veil / Duvak (2006)

Director / Yönetmen:

John Curran

Screenplay / Senaryo:

Ron Nyswaner

Novel / Kitap :

William Somerset Maugham (from "The Painted Veil")

Cast / Kadro :

Naomi Watts
Edward Norton
Liev Schreiber
Toby Jones
Anthony Wong
                                                             Bin Li
                                                             Li Feng
                                                             Gesang Meiduo
                                                             Lorraine Laurance
                                                             Diana Rigg

Subject / Konu:

Mikrobiyoloji uzmanı olan Doktor Walter Fane, Londra'da katıldığı bir partide Kitty Garstin'le tanışır. Dans ettiği Kitty'den oldukça hoşlanan Walter, fazla vakit geçirmeden Kitty ile evlenmek ister. Kitty, Walter'ı tanımadığı için evliliğe pek sıcak bakmasa da; babasının Walter hakkındaki olumlu görüşleri ve evlenememiş ablasından dolayı mutsuz olan annesinin bir an da umuda kapılıp sevinmesinden etkilenir ve evlilik teklifini kabul eder.
Venedik'te balaylarını geçiren çift, Walter'ın bulaşıcı hastalık araştırması yapmak için devlet tarafından Şangay'a gönderilmesiyle soluğu Çin'de alır. Özellikle kolera virüsü giderek yayılmaktadır.
Walter'la bir türlü mutluluğu yakalayamayan Kitty, hükümet adına Şangay'da görev yapan Charlie Townsed ile yakınlaşır. Charlie'de evlidir ve aralarında yasak aşk başlar. Sık sık birlikte olmaya başlarlar.
Bu durumu öğrenen Walter, Kitty'den intikam almak için koleranın çok yaygın olduğu uzak bir köy olan Mei-tan-fu'da gönüllü olarak çalışmaya karar verir. Kitty, Walter'la gitmek istememektedir. Ancak Walter'ın aldatıldığını bildiğini ve kendisiyle gelmezse zinayı sebep göstererek boşanma davası açacağını söylemesiyle elleri kolları bağlanır. Kitty, Charlie ile birbirlerine aşık olduklarını söyler. Walter bu durum üzerine, Charlie'nin eşinden boşanması ve Kitty ile evlenmeyi kabul etmesi durumunda sorun çıkarmadan boşanacağına dair söz verir. Ancak Charlie, eşi Dorothy'den ayrılamayacağını söyleyerek Kitty'yi yüz üstü bırakır.
Walter ve Kitty, çetin ve uzun bir kara yolculuğunun ardından Mei-tan-fu'ya ulaşırlar. Ancak Kitty, buraya deniz yoluyla çok daha kısa sürede ve rahatça gelinebileceğini, kendilerini karşılayan Waddington'dan öğrenir.
Walter, sessiz ve uzak tavırlarıyla Kitty'ye psikolojik işkence etmeye devam eder. Kitty bir yandan sabrederken; bir yandan da Charlie'ye ulaşmaya çalışır. Ama Waddington'dan, Charlie'nin kadınları kullanıp bırakan bir çapkın olduğunu öğrenince bu fikrinden vazgeçer.
Walter, köyü salgının etkisinden kurtarmak için elinden geleni yapar. Çabaları yavaş yavaş meyvalarını vermeye başlar. Köye temiz su getirebilmek için verdiği mücadeleden de galip gelmeyi başarır. Kitty, Walter'ın bu mücadelesinden etkilenir ve manastırdaki rahibelerle birlikte küçük çocuklarla ilgilenmeye başlar.
Kitty ve Walter günden güne birbirlerine yakınlaşmaya, hiç yaşayamadıkları şeyleri yaşamaya başlarlar. Hamile olan Kitty, bebeğinin babasının Walter mı yoksa Charlie mi olduğunu bilemese de; ilişkileri hiç olmadığı kadar yolunda gitmektedir.
Tam herşey yoluna girmiş gibi gözükürken; başka bir köyden topluca gelmeye başlayan koleralı insanlar, Walter'ın tüm emeklerini bir an da tehlikeye sokar. Walter, bu insanları köyden uzak tutmaya çalışırken; kendisine de ölümcül kolera mikrobu bulaşır...
Birkaç yıl sonra Kitty, Londra'da oğluyla gezerken; Charlie'ye rastlar. Charlie görüşmek için heveslidir. Ama yaşadıkları Kitty'ye çok şey öğretmiş ve Kitty'yi çok değiştirmiştir.

Comment / Yorum:

Aşkı, ihaneti ve sadakati büyük bir ustalıkla harmanlayan Tha Painted Veil, aynı zamanda görsel ziyafet sunan bir dönem filmi. Başrol oyuncuları Naomi Watts ve Edward Norton'un mükemmel performansları da filmi seyre değer kılan başka bir etmen.
Duvak, William Somerset Maugham'ın "The Painted Veil" adlı romanının 3. kez sinemaya uyarlanışı. Daha önceki uyarlamalar; 1934 yapımı "The Painted Veil (Boyalı Peçe)" ve 1957 yapımı "The Seventh Sin (Yedinci Günah)"
Kitty rolü için ilk olarak Nicole Kidman düşünülse de; rol, Edward Norton tarafından seçilen Naomi Watts'a gitmiş. Edward Norton, film çekimleri sırasında sırtından sakatlanmış.
Film, yönetmen John Curran'ın 3. uzun metrajlı filmi. Yönetmen John Curran, başrol oyuncuları Naomi Watts ve Edward Norton, aynı zamanda filmin yapımcıları arasında. Filmin başarılı müzikleri Alexandre Desplat'a aralarında Altın Küre "En iyi film müziği" ödülünün de dahil olduğu toplam 3 ödül kazandırdı. Filmin ayrıca farklı festivallerde kazandığı 2 ödül ve 2 adaylık daha var.
Başarılı bir edebiyat uyarlaması, üst düzey oyunculuklar ve görsel bir şölen izlemek için kaçırılmayacak bir fırsat.

Imdb note : 7.5                             My note : 7.5

Acıların Çocuğu (1985)

Director / Yönetmen:

Ümit Efekan

Screenplay / Senaryo:

Erdoğan Tünaş

Cast / Kadro :

Emrah
Özlem Onursal
Süleyman Turan
Tuğrul Meteer
Sümer Tilmaç
Songül Beyçe
Recep Bülbülses
Aliye Uzunatağan

Subject / Konu:

Kumarın pençesine düşen adam saatine kadar herşeyini kumar masasında bırakınca; bu sefer de hırsızlık yapar. Çaldığı paraları da kumar masasında kaybeden adam, evine ekmek dahi getirememesinin utancıyla kendini asar. 3 çocuğuyla dul kalan Elvan, hayat kadınlığı yapmaya başlar. Annesinin kötü yola düştüğünü öğrenen Kemal, evden kaçar. Cami avlusunda yatan Kemal'i bir adam bulur ve evine götürüp sahip çıkar.
Elvan gece iş için dışarı çıkar. Evde yangın çıkar. Songül ve Emrah, alevler arasından çıkıp kurtulmayı başarır. Eve dönen Elvan ise çocuklarının yandığını zannedip çıldırır ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastahanesine kapatılır. Uzun yıllar hastahanede yatan Elvan, iyileşir. Evin enkazında çocuklarının cesedi bulunamadığı için az da olsa çocuklarını bulma umudu taşımaktadır.
Emrah bir tamirhanede çalışmakta ve hasta ablası Songül'e bakmaktadır. Songül'ün ameliyat olması gerekmektedir. Ama bunun için paraya ihtiyaç vardır.
Kendisine sahip çıkan ailenin okutup büyüttüğü Kemal ise polis olmuştur.
Tamirhanede çıkan bir olay sonucu Yusuf, bir adam vurur. Emrah, ablasına bakılması karşılığında suçu üstlenir ve hapis yatar. Yusuf, Songül'e tecavüz eder ve sonrasında da birlikte olmaya başlar. Ama Songül'le evlenmez. Emrah tahliye olduğundaysa evliymiş gibi numara yaparlar.
Kemal, annesini kötü yola düşüren kadına rastlar ve annesinin yaşadığını öğrenir. Nefret beslediği annesini görmek istemez. Ama annesinin kötü yola düşüren kadın, Elvan'ın çocukları için bu yola düştüğünü anlatır ve Gül pavyonda çalışmakta olduğunu söyler.
Evcilik oynamaktan sıkılan Yusuf, Songül'ü geneleve gönderir. Songül hayat kadınlığı yapmaya başlar. Evlilik hediyesi alıp ablasına vermek isteyen Emrah, eve gittiğinde Yusuf'u başka bir kadınla yakalar. Ama ablasının başına gelenlerden haberdar olmaz.
Arkadaşları Emrah'ı zorla geneleve götürür. Emrah genelevde Songül'le karşılaşır. Tüm gerçekleri öğrenen Emrah, Yusuf'tan intikam almaya karar verir. Songül ise bu utanca daha fazla dayanamaz ve bir arabanın önüne atlayıp intihar eder ve hastahaneye kaldırılır. Olayı gazeteden öğrenen Elvan, hastahaneye gider. Kendini farklı tanıtmaya çalışsa da Songül, Elvan'ı tanır. Songül, annesine kavuştuktan kısa süre sonra ölür.
Elvan, Kemal'i bulduğunu ve Kemal'in polis olduğunu Emrah'a anlatır. Emrah ablasının intikamını almak için Yusuf'un peşine düşer ve Yusuf'u öldürür. Yusuf'u Emrah'ın öldürdüğünü öğrenen Yusuf'un kardeşi Emrah'ı öldürmek için peşine düşer.
Elvan, Kemal'i büyüten aileyle görüşür ve neden kötü yola düştüğünü anlatır. Elvan'ın söylediklerine inanan Kemal'in ailesi, Kemal'i Elvan'la konuşması için ikna ederler. Elvan, Emrah'ın peşinde bir katil olduğunu Kemal'e anlatır ve onu kurtarmasını ister. Kemal, kaçak olan Emrah'ın yerini bulur.Tam birbirlerine kavuşacakları sırada ortaya çıkan Yusuf'un kardeşi Emrah'ı öldürür.

Comment / Yorum:

Acıların çocuğu, Küçük Emrah filmlerinin belki de en meşhur olanı. Filmin yan kadrosunda Sümer Tilmaç, Süleyman Turan, Aliye Uzunatağan gibi önemli oyuncular yer alsa da; gerek klişelerle dolu senaryosu, gerek müzik albümü tanıtımına dönen sahneleri, filmin vasatın altında kalmasına neden oluyor.
Filmde o kadar tuhaflık var ki, saymakla bitmez; kocası intihar eden Elvan'a arkadaşının ruj uzatması, akıl hastahanesine yatırılan Elvan'ın 5 senede ancak iyileşip taburcu olması, filmdeki her çaresiz kadının hayat kadını olması, ekmek almaya bile para bulunmayan evde Tenten okunması ve liseli aşıklar gibi birbirlerine koşan erkek kardeşler. Replikleri de unutmamak lazım;
"Dudağına ruj sürdüğün gün benim için ölmüştü zaten"
"Ne var? Tombalacı Hüseyin'in selamı var"
Arabesk film furyasının en bilinen filmlerinden biri olan Acıların çocuğu; trajedinin sınırlarının zorlanmaması gerektiğini, şayet zorlanırsa ortaya absürd bir komedi filmi çıkacağını kanıtlayan bir yapım.

Imdb note : 2.9                             My note : 2.5