Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

20 Kasım 2014 Perşembe

The Son of The Sheik / Şeyhin Oğlu (1926)

Director / Yönetmen:
George Fitzmaurice

Screenplay / Senaryo:
Frances Marion
Fred De Gresac
George Marion Jr.
Paul Girard Smith

Novel / Kitap:
Edith Maude Hull (from “The Son of The Shiek)

Cast / Kadro:
Rudolph Valentino
Vilma Banky
George Fawcett
                                                           Montague Love
                                                           Karl Dane
                                                           Bull Montana
                                                           Binunsky Hyman
                                                           Agnes Ayres
                                                           Earl Gordon Bostwick
                                                           Erwin Connelly
                                                           William Donovan
                                                           Charles Requa

Subject / Konu:
Süveyş’in doğusuna yakın; Cezayir’in güneyi, çöl gecesinde başıboş bir kumpanyanın kampı. Hırsızlık yapan grubun lideri, kaçak bir Fransız olan Andre’dir. Faslı Ghabah, bir suç makinesidir. Andre’nin kızı Yasmin kumpanyayı geçindirmek için dans etmektedir. Yasmin birkaç gün önce meydanda dans ettiği gün tanıştığı gençle aşk yaşamaya başlar. Yasmin’in aşk yaşadığı genç, kimliğini gizleyen Şeyh’in oğlu Ahmed’dir.
Ghabah ve adamları, biriyle buluşmaya gittiğini fark ettikleri Yasmin’i takip edip Ahmed’i yakalarlar. Amaçları fidye alabilmektir. Esir edilip işkence edilen Ahmed’e Yasmin’in kendisini oyuna getirildiği söylenir. Ahmed, adamları tarafından kurtarılır.
Ahmed, meydanda dans ederken gördüğü Yasmin’e bir düşman gibi yaklaşır. O giderken adamına intikamını alacağını söyler.
Ahmed, Yasmin’in dans ettiği mekanı basar ve onu kaçırır. Çadırında Yasmin’e zorla sahip olur.
İngiltere’de doğup çölde büyümüş Şeyh ve eşi bir haftadır ortada görünmeyen Ahmed’i merak ederler. Ahmed’in gitmemesini emretmesine karşın gitmesine öfkelenen Şeyh, adamlarıyla Ahmed’in çadırına gider. Şeyh’in öfkesi, Ahmed’in bir kadın yüzünden gittiğini öğrenince diner.
Yumuşayan Ahmed, Yasmin’i bir adamıyla geri gönderir. Pusuda bekleyen babası ve adamları, Yasmin’i ve Ahmed’in adamını yakalarlar. Ahmed’in adamı, Ghabah’ın Ahmed’e Yasmin’le ilgili yalan söylediğini öğrenir. Yasmin’in yardımıyla kaçıp kurtulur ve Ahmed’e gerçekleri anlatır.
Gerçekleri öğrenen Ahmed, Yasmin’i kurtarabilmek için hırsızların mekanına doğru yol alır. Ahmed’in adamı, durumu Şeyh’e bildirir. Şeyh derhal adamlarıyla birlikte yola çıkar. Ahmed, Yasmin’den özür diler. Bu sırada Ghabah, Yasmin’i kaçırır ve adamları Ahmed’in üzerine saldırır. Şeyh, oğlunun yardımına koşar. Arkadan Şeyh’in adamları da kavgaya dahil olur. Ahmed, Yasmin’i kaçıran Ghabah’ın ardından gider ve sevgilisini kurtarır.

Comment / Yorum:
Edith Maude Hull’un aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan 1921 yapımı “The Shiek / Şeyh” filminin devamı niteliğindeki “The Son of The Shiek / Şeyhin Oğlu”, Hull’un serinin 2. kitabı olan aynı adlı romanından uyarlanır. Çekimleri California’da yapılan 1926 yapımı filmin yönetmen koltuğunda bu kez George Fitzmaurice oturur. Film 5 Eylül 1926’da gösterime girer.
Çevirdiği aksiyon ve romantik filmlerle sessiz sinemanın efsanelerinden biri olan Rudolph Valentino, tıpkı ilk filmde olduğu gibi bu filmde de başrolü üstlenir. Valentino filmde hem Şeyh’i, hem de Şeyh’in oğlu Ahmed’i canlandırır. Bir gazeteciyle kavga ettiği sırada apandisti patlayan Valentino, 31 Ağustos 1926’da henüz 31 yaşındayken ölür. Film, bu nedenle yıldızı öldükten sonra vizyona giren ilk film olarak tarihe geçer. Aynı zamanda Valentino’nun son filmi olan yapım, 2003 yılında Amerikan Ulusal Film Arşivi’ne eklenir. The Son of The Shiek, biraz da Valentino’nun ölümüyle sessiz sinemanın en çok iş yapan aksiyonlarından biri olur.

Imdb note: 7.6                           My note: 5

19 Kasım 2014 Çarşamba

Tokyo No Onna / Woman of Tokyo / Tokyo Kadını (1933)

Director / Yönetmen:
Yasujiro Ozu

Screenplay / Senaryo:
Tadao Ikeda
Kogo Noda

Novel / Kitap:
Yasujiro Ozu (Ernst Schwarz adıyla) from “16 Stunden / 26 Hours”

Cast / Kadro:
Yoshiko Okada
Ureo Egawa
Kinuyo Tanaka
Shin’yo Nara
Chishu Ryu

Subject / Konu:
Ryoichi, ablası Chikako’ya dersten sonra Harue’lere gideceğini söyler. Chikako hem harçlık hem de okul aidatı için para verir.
Bir polis memuru, Chikako’yu soruşturmak için personel bölümü direktörü ile görüşür. Direktör, Chikako’nun 4 yıldır azimle çalıştığını ve kardeşine gözü gibi baktığını anlatır. Memur, Chikako’nun işi bittikten sonra da geç saatlere kadar bir profesöre çeviri işlerinde yardımcı olduğunu öğrenir. Chikako’nun soruşturulmasının nedeni geceleri profesörün yanında değil kabarede çalıştığı yönündeki dedikodulardır.
Polis olan ağabeyinden Chikako hakkındaki dedikoduları duyan Harue, Chikako’yla konuşmaya gider. Ancak Chikako henüz eve dönmemiştir. Ryoichi, Harue’den neler olduğunu anlatmasını ister. Harue, dedikoduları Ryoichi’ye anlatır. Öfkelenen Ryoichi, Harue’yi ablasına iftira ettiği gerekçesiyle evden kovar.
Ryoichi geç saate kadar Chikako’nun eve dönmesini bekler. Chikako, kabarede çalıştığını kabul eder. Ryoichi kendisine hakim olamayıp ablasına tokat atıp tartaklar. Chikako kardeşine eğitim hayatına devam edip diplomasını alabilmesi için böyle bir hayata katlandığını söyler. Ryoichi evi terk eder. Geceyi sokakta geçirir.
Chikako, sabah Harue’ye gidip Ryoichi’nin nerede olduğundan haberi olup olmadığını sorar. Harue, Ryoichi’nin yerini bilmediğini söyler. Ryoichi’ye hakkında duyduklarını anlatanın kendisi olduğunu itiraf edip özür diler. Bu sırada Harue’ye ağabeyinden telefon gelir. Ağabeyi Harue’ye Ryoichi’nin intihar etmiş olduğu bilgisini verir. Harue gözyaşları içersinde acı haberi Chikako’ya verir. Chikako, kardeşinin cesedinin başında kendisini hiçbir zaman anlayamadığını söyler.

Comment / Yorum:
Yasujiro Ozu’nun Ernst Schwarz adıyla yazdığı “16 Stunden / 26 Hours” adlı kitabından Tadao Ikeda ve Kogo Noda tarafından senaryolaştırılan hikaye, Yasujiro Ozu tarafından sinema filmi olarak çekilir. Filmin ilk gösterimi 9 Şubat 1933’te yapılır. Tokyo No Onna için Türk sinemasında da benzerlerine rastlayabileceğimiz türden bir aile trajedisi demek yanlış olmaz. Ryoichi ve Harue’nin sinemada izledikleri film,1932 yapımı “If I Had a Million”dır. Tokyo No Onna, Ozu’nun seçkin filmlerinden biri olmasa da konusu itibariyle izlerken tanıdık gelecek türden bir yapım.

Imdb note: 7.3                           My note: 5.5

18 Kasım 2014 Salı

Enter The Dragon / Ejderin 3 Fedaisi / Ejder Kalesi (1973)

Director / Yönetmen:
Robert Clouse

Screenplay / Senaryo:
Michael Allin

Cast / Kadro:
Bruce Lee
John Saxon
Ahna Capri
Shih Kien
Bob Wall
Angela Mao Ying
Betty Chung
Geoffrey Weeks
Yang Sze
Peter Archer
                                                   Jim Kelly
                                                   Belo Yeung
                                                   Li Jen Ho
                                                   Marlene Clark
                                                   Allan Kent
                                                   Wah Yuen
                                                   Jackie Chan
                                                   Sammo Kam – Bo Hung

Subject / Konu:
Lee, hocasından Han isimli kişinin kendilerine ihanet ettiğini ve Shaolin Tapınağı’nı kötülediğini öğrenir. Lee, Han’ın düzenlediği dövüş turnuvasına katılması için davet alır. Turnuva Han’ın satın almış olduğu kale gibi bir adada düzenlenecektir. Bu turnuva 3 yılda bir düzenlenmekte ve adasında kral gibi yaşamakta olan Han’ın dış dünyayla tek bağlantısıdır.
Han’ın güzel kızları uyuşturucu müptelası yapıp zenginlere sattığı, sorun çıkaranları ise öldürttüğü bilinmekte ama bir türlü kanıtlanamamaktadır. Bu yüzden Lee’den casus olarak adaya gitmesi ve kanıt bulması istenir. Ayrıca adaya 2 ay önce göndermeyi başardıkları fakat sonradan haber alamadıkları kadın ajan Mei Ling’e ulaşabilirse ondan da bilgi alabileceği söylenir.
Lee, yola çıkmadan kız kardeşinin 3 yıl önce şehre gelen Han’ın adamları tarafından taciz edilip kovalandığını ve genç kızın onlara teslim olmamak için kendisini öldürdüğünü öğrenir.
Roper, borçları yüzünden başı belada olan ve 5 kuruşu kalmamış bir dövüşçüdür. Çareyi Han’ın turnuvasına katılmakta bulur. Han’ın turnuvası için gelen bir başka isim olan Williams, siyahi olduğu için kendisine ırkçı şekilde yaklaşan polisleri dövüp arabalarını alıp kaçmıştır. Lee’nin de bulunduğu dövüşçülerin bindiği gemiye gelen Williams, Vietnam’dan arkadaşı olan Roper’la karşılaşır. Gemi, Han’ın adasına doğru yol alır.
Adaya ulaşan dövüşçüler muazzam şekilde karşılanıp ağırlanırlar. Lee, Mei’yi bulup konuşmayı başarır. Mei, fazla şey bilmemekle beraber Han’la gece birlikte olan kızların teker teker ortadan kaybolduklarını söyler.
Turnuva başlar. Williams ve Roper ilk maçlarını kazanırlar. Geceyi araştırma yaparak geçiren Lee, ertesi gün ilk maçında kız kardeşinin kendisini öldürmesine neden olan Oharra’yla karşılaşır. Lee, feci şekilde dövdükten sonra kendisine kırık şişeyle saldıran düşmanını öldürür.
Han, gece adada araştırma yapıp korumalarını döven kişiyi araştırmaya başlar. İlk olarak gece dışarıda görünen Williams’ı sorgular. Ancak Williams’ın kendisini terslemesi sonucu aralarında kavga çıkar. Demir elli Han, Williams’ı sert şekilde döver.
Han, Roper’ı yeraltındaki uyuşturucu üretim merkezine götürür. Maddi sıkıntılar yaşadığını bildiği Roper’a Amerika bağlantısı olmasını teklif eder. Roper, Willams’ın öldürüldüğünü gördükten sonra biraz da korkuyla Han’ın teklifini kabul eder.
Gece araştırmasına devam eden Lee, gizli yeraltı tesisine inmeyi başarır. Adaya operasyon yapılması için gerekli sinyali gönderir. Fark edilmesiyle beraber ortalık karışır. Lee, üstüne saldıran tüm adamları haklasa da bir geçitten geçerken hapsedilir.
Han, Roper’la Lee’yi dövüştürmek ister. Ancak Roper bu isteği geri çevirir. Han bunun üzerine en güçlü adamı Bolo’yla Roper’ı dövüştürür. Mei bu sırada yeraltında hapsedilen esirleri serbest bırakır. Roper, Bolo’yu yener. Han, bunun üzerine Roper ve Lee’nin üzerine diğer adamlarını salar. Serbest kalan esirler, Han’ın adamlarının üzerine saldırı ve ortalık savaş alanına döner.
Han, demir elini çıkarıp yerine demir bir pençe takar ve Lee’yle kavgaya tutuşur. Demir pençesini kaybeden Han kaçar. Lee, Han’ı kovalar. Han bu sefer 4 keskin bıçaktan oluşan bir el takar. Lee’yi yaralamayı başarsa da, onunla başa çıkmakta zorlanır. Aynalarla kaplı bir odada dövüşlerini sürdürürler. Lee, tüm hilelerine karşın Han’ı öldürür.

Comment / Yorum:
Bruce Lee’nin sadece başrolünde oynamayıp detaylarıyla da yakından ilgilendiği “Enter The Dragon / Ejderin 3 Fedaisi” ya da “Ejder Kalesi” çevirdiği aksiyon filmleriyle tanınan yönetmen Robert Clouse tarafından yönetilir ve yönetmenin kariyerinin en başarılı filmi olur. Bruce Lee, 1970 yapımı “Dark Than Amber” filmindeki dövüş sahnelerini beğendiği için Robert Clouse’un filmi yönetmesini ister. Filmin çekimleri Hong Kong ve Amerika’da yapılır. Yaklaşık 850.000 dolara mal olan film,  dünya genelinde 90.000.000 dolar hasılat elde eder.
Sessiz olarak çekilen film, sonradan dublajlanır. İngilizce çekilen film, Bruce Lee’nin 1969 yapımı “Marlowe / Dedektif Marlowe” filminden sonra İngilizce çekilen 2. filmi olur. Filmde az dialog olması bununla ilişkilendirilebilir. Filmin onlarca Türk filminde de kullanılan efsane müziği Lalo Schifrin imzası taşır. Filmin başlangıcındaki Bruce Lee ve Sammo Kam – Bo Hung arasındaki dövüş sahnesi, aslında Bruce Lee’nin isteği üzerine film çekimleri bittikten sonra çekilip filme eklenmiş bir sahnedir. Filmin finalindeki aynalı odanın hazırlanması için 8.000 adet ayna kullanılır. Bruce Lee sadece yeraltı sığınağı sahnelerinde 50 kişiyi döver.
Bruce Lee, daha öncede bir filminde rol almış olan ve bu filmde de ufak bir rolde oynayan (mahkumlardan biri), o dönem 19 yaşındaki Jackie Chan’e yanlışlıkla elindeki sopayla vurunca Chan’den özür diler ve sonraki filmlerinde de rol alması için ısrarcı olur. Ancak bu söz, Lee’nin erken ölümüyle gerçekleşemez. Bruce Lee filmin Hong Kong’taki ilk gösteriminden 3 hafta önce ölür. Enter The Dragon, Lee’nin hayattayken tamamlanan son filmi olur. Film, 2004 yılında Amerikan Ulusal Arşivi’ne eklenir.
Enter The Dragon, birçok abartılı aksiyon sahnesine karşın aksiyon sinemasının efsaneleri arasında yerini alır. Bruce Lee’nin filmdeki birçok figürü uzun süre taklit edilmeye çalışılır. Film, Bruce Lee hayranları ve aksiyon severler için arşivsel nitelikte.

Imdb note: 7.7                           My note: 6

17 Kasım 2014 Pazartesi

The Pleasure Garden / Zevk Bahçesi (1925)

Director / Yönetmen:
Alfred Hitchcock

Screenplay / Senaryo:
Eliot Stannard

Novel / Kitap:
Oliver Sandys (from "The Pleasure Garden")

Cast / Kadro:
Virginia Vali
Carmelita Geraghty
Miles Mander
John Stewart
George Snell
Carl Falkenburg
                                                           Ferdinand Martini
                                                           Florence Helminger
                                                           Louis Brody

Subject / Konu:
Oldukça popüler olan Zevk Bahçesi Tiyatrosu’nun revüsü Bay Hamilton tarafından sahnelenmektedir. Çapkın erkekler, revünün güzel dansçılarını hayranlıkla izlemektedirler.
Bir tavsiye mektubuyla Bay Hamilton’la görüşmeye gelen Jill Cheyne, tiyatro girişinde soyulduğunu farkına varır. Çaresiz halini gören dansçılardan Patsy Brand tarafından evine götürülür.
Tüm dansçılar sahne amiri tarafından Çarşamba günü provaya çağrılır. Patsy’yle provaya giden Jill, Bay Hamilton’a ısrar edip denenmek üzer sahneye çıkmayı başarır. Şaşırtıcı bir performans sergiler ve haftada 20 pound ücretle işe alınır.
Jill’i görmek için gelen nişanlısı Hugh Fielding, Patsy’yle tanışır. Hugh, Patsy’yle sohbet eder ve şirketinin kendisini 2 yıllığına bir işe göndereceğini, Jill’in dönene kadar kendisini bekleyeceğini ve ardından evleneceklerini anlatır. Kıyafet provasında olan Jill ise başkalarıyla flört etmekten kaçınmaz.
Hugh’ü almak için gelen şirketten arkadaşı Levett, Patsy’yle tanışır. Hugh ve Levett, gösteriye gelirler. Yıldızı parlayan Jill, gösteriyi izlemeye gelen Prens Ivan’ın dikkatini çeker.
Hugh göreve gittikten sonra hızlı şekilde yükselen Jill, kendi dairesini tutup Patsy’nin yanından ayrılır. Patsy, Prens Ivan’la yakınlaşmaya başlayan Jill’i uyarmaya gider. Ancak Jill tarafından küçük görülür.
Patsy, yolda karşılaştığı Levett’a durumu anlatır. Başından beri Patsy’ye ilgi duyan Levett onunla yakınlaşır. Tıpkı Hugh gibi 2 yıllığına bir işe gönderilecek olan Levett, Patsy ile evlenme kararı alır. Evlenip İtalya’ya balayına giderler. Tatillerini Como Gölü çevresinde geçirirler. Levett’ın kaba ve umursamaz tavırları Patsy’yi incitir. Patsy’den ayrılıp çalışacağı yere giden Levett’ı oradaki sevgilisi karşılar. Hugh, Levett’ı ziyarete gelip Jill’i sorar. Levett, Jill’i uzun zamandır görmediğini söyler.
Patsy, Levett’ın göndereceği ilk mektubu beklemeye koyulur. Hugh, gazeteden Jill’le Prens Ivan’in evleneceğini öğrenir. Levett, Patsy’ye uzun süre sonra mektup gönderir. Hasta olduğunu ve bu yüzden yazamadığını söyler. Endişeye kapılıp kocasının yanına gitmeye karar veren Patsy, Jill’den bilet parası için yardım ister. Ancak Jill, kendisine yardımcı olmaz.
Bilet parasını bulmayı başaran Patsy yola çıkar. Levett’ı sevgilisiyle sarmaş dolaş bir halde yakalayan Patsy, artık birlikte olamayacaklarını söyleyip gider. Ateşli hastalık geçiren Hugh iyileşene kadar başında bekler. Levett ise sevgilisini denizde boğup öldürür. Patsy, kendisini bir an Jill sanan Hugh’la öpüştüğü sırada Levett çıka gelir ve Patsy’yi zorla götürür. Delirip Patsy’yi kılıçla öldürmeye kalkan Levett, Hugh’tan olanları öğrenen bir adam tarafından öldürülür. Patsy ve Hugh birlikte olmaya karar verip birlikte geri dönerler.

Comment / Yorum:
Bir İngiliz – Alman ortak yapımı olan ve Almanya’nın Münih ve İtalya’nın Savona şehirlerinde çekilen The Pleasure Garden / Zevk Bahçesi, usta yönetmen Alfred Hitchcock’un sinemada yardımcı yönetmen gibi çeşitli alanlarda görev aldıktan sonra yönetmen koltuğuna oturup tamamladığı ilk uzun metrajlı yapım olur. 1925 yılında çekilen filmin ilk gösterimi 14 Ocak 1927’de Birleşik Krallık’ta yapılır. Hitchcock henüz ilk filmi olmasına karşın The Pleasure Garden’la vasat olsa da dönemin tekdüze yapımlarından farklı bir işe imza atar ve dehasının ilk parıltılarını verir.

Imdb note: 6.1                           My note: 5.5

16 Kasım 2014 Pazar

The Fault in Our Stars / Aynı Yıldızın Altında (2014)

Director / Yönetmen:
Josh Bone

Screenplay / Senaryo:
Scott Neustadter
Michael H. Weber

Novel / Kitap:
John Green (from “The Fault in Our Stars”)

Cast / Kadro:
Shailene Woodley
Ansel Elgort
Laura Dern
Sam Trammell
Nat Wolff
                                                             Willem Dafoe
                                                             Mike Birbiglia
                                                             Lotte Verbeek
                                                             Ana Dela Cruz
                                                             Randy Kovitz
                                                             David Whalen
                                                             Milica Govich
                                                             Emily Bach
                                                             Enily Peachey
                                                             Lily Kenna

Subject / Konu:
Annesi 17 yaşındaki ileri derecede kanser olan kızı Hazel’ın depresyonda olduğunu düşündüğü için kızını doktora götürür. Hazel, doktorunun tavsiyesi üzerine destek grubuna katılır. Hazel, arkadaşı Isaac’e destek olmak için gruba gelen ve 1,5 yıl önce tümörden dolayı bacağını kaybetmiş olan Augustus’la kısa sürede yakınlaşır.
Augustus, Hazel’ın tavsiyesiyle Peter Van Houten’ın Görkemli Izdırap isimli kitabını okur. İkisi de kitabın finalinde ortada kaldığını düşünmektedirler. Augustus sayesinde Peter’la internet üzerinden iletişim kurmayı başarırlar. Peter, Hazel’a sorularını internet üzerinden cevaplayamayacağını ancak yolu düşerse Amsterdam gelmesini bildirir.
Hazel, Amsterdam’a gitmeyi çok istese de annesi bir alete bağlı şekilde yaşayan Hazel’ın seyahat masraflarını karşılayamayacaklarını söyler. Augustus ise Hazel’ın hayalini gerçek yapabilmek için gerekli ayarlamaları yapar. Akciğerlerindeki su oksijen yolunu tıkayınca kriz geçiren Hazel, hastaneye kaldırılır. Doktorları, Amsterdam’a gitmesine karşı çıkar.
Hazel hastaneden taburcu olduktan sonra bir süre Augustus’u kendisinden uzak tutmaya çalışır. Ancak Augustus vazgeçmez ve tekrar görüşmeye başlarlar. Hazel, annesinden herşeyin ayarlandığını ve Amsterdam’a gideceklerini öğrenir. Hazel, annesi ve Gusbirlikte Amsterdam’a uçarlar. Peter’ın çeşitli jestleriyle karşılaşırlar. Ancak Peter’ın evine gittiklerinde karşılarında hayal ettikleri kişiyi ve aradıkları cevapları bulamazlar. Çünkü kendilerine jestleri yapan Peter’ın yardımcısıdır ve Peter oldukça kaba bir adamdır.
Peter’la ilgili hayal kırıklığının ardından Hazel’da Augustus’a aşkını ilan eder ve birlikte olurlar. Herşey mükemmel giderken Augustus, Hazel’a kanserin tekrarladığını ve organlarına yayıldığını açıklar.
Augustus’un durumu her geçen gün kötüleşir. Yoğun bakımdaki 8. gününde ölür. Peter, sürpriz şekilde Augustus’un cenazesine gelir ve Hazel’a Augustus’un ölmeden önce kendisine birçok mesaj gönderip kitabın sonunu anlatması için baskı kurduğunu söyler. Hazel, Peter’ın kızının kanserden öldüğünü öğrenir. Ancak konuşma şekline dayanamaz ve onu arabasından kovar. Peter arabadan inerken Hazel’a bir mektup verir ve mektupta öğrenmek istediklerinin yazdığını söyler. Hazel, mektubu önemsemez ve buruşturup bir köşeye atar. Fakat sonradan Isaac’ten mektubu yazanın Augustus olduğunu öğrenir ve mektubu bulup okur. Mektup, Augustus’un Peter’a yolladığı ve Hazel hakkındaki hislerinden oluşmaktadır.

Comment / Yorum:
Scott Neustadter ve Michael H. Weber’in John Green’in aynı adlı romanından senaryosunu uyarladıkları “The Fault in Our Stars / Aynı Yıldızın Altında”, yönetmen Josh Boone’un 2. uzun metrajlı filmi olur. Filmin adı William Shakespeare’in Julius Caesar adlı oyununda geçen “The fault, dear Brutus, is not in our stars, but in ourselves…” cümlesinden gelir. 2014 yapımı film, yaklaşık 12.000.000 dolara mal olur. Yılın en gözde romantik yapımlarından biri olan film, 271.613.643 dolar hasılat elde edip muazzam bir gişe başarısı yakalar.
Hazel rolü için Shailene Woodley’den önce Hailee Steinfeld, Liana Liberato, Mary Kate Wiles gibi oyuncuların isimleri geçse de rol, son dönemin yükselen yıldızı Shailene Woodley’ye gider. Augustus rolü için Brenton Thwaites, Ansel Elgort, Nat Wolff, Nick Robinson ve Noah Silver gibi oyuncuların isimleri geçer. Rol, bu isimlerin arasından Ansel Elgort’a giderken, Nat Wolff’e ise Isaac rolü verilir. Filmde 2 sevgiliyi oynayan Shailene Woodley ve Ansel Elgort, yine 2014 yılı içersinde birlikte rol aldıkları “Divergent / Uyumsuz” adlı filmde ise 2 kardeşi canlandırdılar.
The Fault in Our Stars, oldukça hassas bir konuyu komedi ve romantizmle başarılı şekilde harmanlayarak sunuyor. Büyük kısmı keyifli bir romantik komedi havasında geçen filmde biraz da hikayeyi gerçekçi kılmak adına duygusal dozajın arttırıldığı bölümler de mevcut. Film hangi türde kategorize edilirse edilsin, başarılı bir edebiyat uyarlaması.

Imdb note: 8.1                           My note: 7.5

15 Kasım 2014 Cumartesi

Kagamijishi / Aslan Dansı (1936)

Director / Yönetmen:
Yasujiro Ozu

Cast / Kadro:
Kikugoro Onoe
Kinijuro Onoe
Shigeru Onoe
Wafuu Matsunaga
Shinzou Fujita
Izaburou Kashiwa
Tazaemon Morotsuki


Subject / Konu:
Bir Kabuki aktörü olan Kikugoro Onoe VI, son 5 yılın en yetenekli aktörü olarak gösterilmektedir. Kıvrak zekalı ve biraz da şımarıktır. Saygı ve geleneklerle idare edilen büyük Kabuki hanedanında doğmuştur. Babası Kikuguro’nun eğitimi için Danjuro Ichikawa IX’u görevlendirir. Bu sayede dansın temel felsefelerini kazanır. Ancak 19 yaşındayken ustası ölür. Kikuguro kusursuz bir dansçı olmaya çalışır. Dojoi deki ilk kadınsı rolü oldukça meşhur olur. Çeşitli yaşlardaki kadın rolleri, çocuk ve diğer tiplemeler ile kariyerine devam eder. En zor performansı ise dayanıklılık gerektirten Kagamijishi / Aslan Dansı olur. Bu dansı ilk kez 1914 yılında 30 yaşındayken sahneler. 1935 yılında 51 yaşındayken dansı tekrar sahnelerken dans filme çekilir. Kikuguro bu dansta ilk olarak aslandan korkan bir kadını, daha sonra da dönüştüğü cesur aslanın dansını sergiler.

Comment / Yorum:
Japon kültürüne özgü filmler ve belgeseller yapan usta yönetmen Yasujiro Ozu’nun efsane dansçı Kikugoro Onoe’yi kısaca tanıttıktan sonra kendisini efsane yapan Kagamijishi / Aslan Dansını gösterdiği kısa belgeseli 1936 yılında gösterilir. Bu kısa belgesel, sanatçının hayatına oldukça kısa şekilde değinmekte. Belgesel bu açıdan zayıf. Zira sanatçının hayatına biraz da değinilebilirmiş. Ardından gösterilen Kagamijishi / Aslan Dansı gösterisi ise tatmin edici düzeyde.

Imdb note: 6.4                           My note: 5.5

14 Kasım 2014 Cuma

Electronic Labyrinth THX 1138 4EB (1967)

Director / Yönetmen:
George Lucas

Screenplay / Senaryo:
George Lucas

Cast / Kadro:
Dan Natchsheim
Joy Carmichael
David Munson
Marvin Bennett
Ralph Stell

Subject / Konu:
THX 1138 4EB ile bağlantı kurulur. Ancak net bir görsel temas kurulamaz. Görsel temas sağlandığında THX 1138 4EB emirlere riayet etmez. Zihin kontrolü yapılır ve THX 1138 4EB için zihin blokajı prosedürü başlatılır. İşlemin gerçekleştirilebilmesi için güç kesilir. THX 1138 4EB, acil durum anahtarını çalıştırıp Seviye 1’e geçer ve firar eder. Bunun üzerine mükemmel PBHQ 131 çağrılır. PB 2180’e firariyi durdurma emri verilir. YYO 7117’ye eşi THX 1138 4EB’nin imha edildiği bilgisi verilir. Yeni bir eş seçimi yapabileceği söylenir.

Comment / Yorum:
Ünlü yönetmen, senarist ve yapımcı George Lucas’ın Güney Kaliforniya Üniversitesi’ne girebilmek için 1967 yılında yazıp yönettiği bir kısa film olan Electronic Labyrinth THX 1138 4EB, Amerikan Ulusal Öğrenci Filmleri Festivali’nde Büyük Ödül kazanır. Bu gelişme, yönetmenin ileriki yıllarda bilimkurgu dalında önemli eserler üreteceğinin ilk işaretlerinden biri olur ve kendisine Warner Bros’un kapılarını aralar. Filmin süresi yaklaşık 15 dakika. Mekan olarak inşaat halindeki Los Angeles metrosu seçilmiş. Lucas, bu kısa filmden yola çıkarak 1971 yılında ilk uzun metrajlı filmi olan THX 1138’i çeker. Film 2010 yılında Amerikan Ulusal Film arşivine eklenir.

Imdb note: 6.4                           My note: 5

13 Kasım 2014 Perşembe

Shukujo Wa Nani O Wasureta Ka? / What Did The Lady Forget? (1937)

Director / Yönetmen:
Yasujiro Ozu

Screenplay / Senaryo:
Akira Fushimi
Yasujiro Ozu (James Maki adıyla)

Cast / Kadro:
Tatsuo Saito
Michiko Kuwano
Sumiko Kurishma
Shuji Sano
Takeshi Sakamoto
Choka Iida
Ken Uehara
Masao Hayama
Mitsuko Yoshikawa
                                                              Tomio Aoki
                                                              Yaeko Izumo
                                                              Mitsuko Higashiyama
                                                              Kazuko Komaki
                                                              Yoshiko Kuhara
                                                              Mitsuyo Mizushima
                                                              Tomoko Naniwa
                                                              Kimiyo Otsuka
                                                              Utako Suzuki
                                                              Yasuko Tachibana
                                                              Kenji Oyama

Subject / Konu:
Bayan Ishino, kız kardeşini ziyarete gider. Kapıda annesini bekleyen yeğeni Fujio’yla karşılaşır. Kardeşiyle bir süre yaşlılık üzerine sohbet ederler. Fujio’nun derslerinde zorlandığını öğrenir. Despot bir kadın olan Bayan Komiya, üniversitede ders veren kocası Profesör Komiya’nın vasıtasıyla Okada’yı yeğeni Fujio’ya özel ders vermesi için ikna eder. Okada, Bayan Komiya’nın diğer yeğeni Setsuko’dan hoşlanır.
Profesör Komiya, golf oynamaya gittiğine dair karısına yalan söyleyip Okada’da kalır. Gece bara gider. Eniştesini bir barda gören Setsuko, geyşa evine gitmek ister. Setsuko geyşa evinde fazlaca içki içip sarhoş olur ve eve geç döner. 
Komiya, Setsuko’nun eve Okada tarafından getirildiğini öğrenir. Okada’nın bir daha evine gelmesini yasak eder. Okada, Profesör Komiya’dan durumla ilgili bir şeyler yapmasını ister.
Bayan Komiya, kocasının yalan söylediğini farkına varır. Profesör Komiya ve Setsuko, yine bara ve ardından geyşa evine giderler. Eve geç dönerler ve karşılarında Bayan Komiya’yı bulurlar. Bayan Komiya sertçe çıkıştıktan sonra Setsuko’yu evden kovar. Profesör Komiya ise kendisine yeteri kadar yumuşak davrandığını söylediği Bayan Komiya’ya tokat atar ve Setsuko’nun istediği sürece evlerinde kalabileceğini söyler.
Gecenin devamında Setsuko tüm olanları anlatır ve teyzesinden özür diler. Profesör Komiya’da eşinden özür diler ve olay tatlıya bağlanır. Ama aslında Setsuko’yu teyzesinden özür dileten karşıt yaklaşımla karısını idare etmek isteyen Profesör Komiya’dır.
Bayan Komiya, kocasının kendisine attığı tokadı övünçle anlatır. Diğer kadınlar bunun üzerine kendi kocalarını pısırıklıkla itham ederler. Setsuko, Osaka’ya gitmeden önce evlilik planları yaptığı Okada’yla alışverişe çıkar ve eniştesinin teyzesini idare etmek için kullandığı karşıt yaklaşımdan bahseder.

Comment / Yorum:
Akira Kurosawa’yla beraber Japon tarihinin en büyük 2 yönetmeninden biri olarak gösterilen, filmlerinde Japon yaşantısını, kültürünü ve toplumun yaşadığı değişimi minimalist bir dille anlatan Yasujiro Ozu’nun senaryosunu Akira Fushimi’yle beraber yazıp yönettiği 1937 yapımı “Shukujo Wa Nani O Wasureta Ka / What Did The Lady Forget”, Ozu’nun sinemasının temel özelliklerini bünyesinde barındıran bir komedram.

Filmin ilk gösterim tarihi 3 Mart 1937. Çoğu Ozu filminde olduğu gibi bu filmde de kamera hareketi yok. Oyunculuklar doğal ve samimi. 30’lu yılların sinema şartları göz önüne alındığında filmin döneminin elit yapımlarından biri olduğu söylenebilir. Film için minimalist bir Japon aile filmi demek yanlış olmaz. Sadece Japon kültürünü tanımak için dahi izlenebilecek keyifli bir yapım.

Imdb note: 7.4                           My note: 7.5

12 Kasım 2014 Çarşamba

Automata (2014)

Director / Yönetmen:
Gabe Ibanez

Screenplay / Senaryo:
Gabe Ibanez
Igor Legarreta
Javier S. Donate

Cast / Kadro:
Antonio Banderas
Dylan Mcdermott
Melanie Griffith
Birgitte Hjort Sorenson
Robert Forster
Christa Campbell
Tim Mcinnerny
Andy Nyman
                                                              David Ryall
                                                              Geraldine Somerville
                                                              Boris Kabakchiev
                                                              Lubomir Neikov
                                                              Krasimir Kutsuparov
                                                              Danny Kirrane
                                                              Philip Rosch
                                                              Harry Anickin

Subject / Konu:
2044 yılı. Artan solar fırtınalar yeryüzünü radyoaktif bir çöle çevirir. İnsan nüfusu %99.7 oranında azalır ve insan nüfusu 21 milyona iner. İletişim teknolojisi bozulur. Roc şirketi Kutsal Yolcu – 7000 otomatlarını yaratır. Bu ilkel robotlar, insanları koruyan surlar ve mekanik bulutlar yaratmak için tasarlandılar. İnsanların 2 kuralla yönettikleri milyonlarca robot üretildi. İlk kural, robotların canlılara zarar vermesini, ikinci kural robotların kendilerini ya da diğer robotları değiştirebilmesini engeller.
Jacq, Roc şirketi için sigorta eksperliği yapmakta ve şikayetleri değerlendirmektedir. Çalıntı parçalarla başkalaştırılmış ve kendisini tamir edebilen bir robot polis tarafından vurulunca Jacq olayla ilgilenir. Şirket, işinden bunalan ve hamile karısı Rachel’la sahil bölgesinde yaşamak isteyen Jacq’ın olayı bir şekilde bağlamasını ister. Jacq araştırması sırasında tuhaf bir robota rastlar. Takip ettiği robot kendisini yakar. İncelenen robotun nükleer parça çaldığı ortaya çıkar.
Jacq, olayı çözmesi karşılığında istediği yere tayin edilmek üzere amiri Bob’la anlaşır. Rachel, Jacq’ın bu kararına tepki gösterir ve kavga ederler. Polis tarafından vurulan robotun, vurulduğu yeri incelemeye giden Jacq, bu robotun da tıpkı kendini yakan robot gibi nükleer parça çaldığını farkına varır. Robotları bu hale getiren zanaatkarın peşine düşer ve robotu vuran polisle irtibata geçer. Elindeki nükleer parçayı kullanarak iz sürer ve ulaştığı Doktor Dupre’ye durumu anlatır.
Şirket sahibi, Jacq’un durdurulması için gerekenin yapılmasını emreder. Dupre hasarlı çekirdeği Cleo isimli hasarlı robotta hayata geçirdiğinde robotun 2. kural olmadan çalıştığını ve herşeyi öğrenerek yapabildiğini Jacq’a gösterir. Bu sırada saldırıya uğrarlar. Dupre öldürülür. Jacq ise Cleo sayesinde saldırganlardan arabayla kaçar. Araba kaza yapar. Yaralı olan Jacq ayıldığında kendisini Cleo ve diğer 3 robotla birlikte şehrin dışında ıssız bir yerde bulur. Robotlar direktifleri dinlememekte ve güvenli olmadığı için şehre dönmeyi reddetmektedirler.
Jacq, amirine mesaj gönderip yerini bildirmeyi başarır. Önceden irtibata geçtiği polis gelip robotlardan ikisini vurur. Jacq, polisi işaret fişeğiyle vurmak zorunda kalır. Jacq, çaresizce Cleo ve diğer robotu takip etmek zorunda kalır. Rachel bu esnada doğum yapar ve bir kız bebek dünyaya getirir.
Robotlar ve Jacq, sonunda bir yapıya ulaşırlar. Oradaki robot, diğer robotları kendisinin başkalaştırdığını söyler. Jacq, kuralları meydana getirenin insan zihni ya da bir zanaatkar değil limitsiz yapay zeka olduğunu öğrenir. Kuralları devre dışı bırakan da yapay zekadan başkası değildir.
Robotların amacı insanların gelemeyeceği radyoaktif alanlara gitmektir. Şirketin Jacq’ın peşine gönderdiği adamlar, Rachel ve bebeğini de alarak yola çıkarlar. Robotlar, ellerindeki materyaller ve Jacq’tan aldıkları nükleer parçayla yeni bir robot meydana getirirler. Jacq’ın dönebilmesi için de bir arabayı tamir ederler. Yola çıkan Jacq, peşindeki adamların vurup bıraktıkları ve ölmek üzere olan amiri Bob’tan Rachel ve bebeğinin adamların elinde olduğunu öğrenir.
Robotların bulunduğu bölgeye gelen şirketin adamları robotlardan ikisini vurur. Jacq, arabayla adamların üzerine sürer. Geriye kalan son adam tarafından öldürülmek üzereyken yeni geliştirilmiş robot tarafından kurtarılır.
Jacq, Cleo ve yeni geliştirilen robotu yollarına devam edebilmeleri için vinçle karşı yakaya geçirir. Jacq, Rachel ve bebekleri evlerine geri dönerler.

Comment / Yorum:
Görsel efekt uzmanlığından yönetmenliğe geçiş yapan Gabe Ibanez’in ikinci uzun metrajlı filmi olan 2014 yapımı Automata, düşük bütçeyle yapılmış, yapay zekanın ulaşabileceği boyutlara dair bir bilimkurgu filmi. Senaryosu Gabe Ibanez, Igor Legarreta ve Javier S. Donate tarafından yazılan film, yaklaşık 15.000.000 dolara mal oldu.
İspanyol yönetmen, bu ilk Hollywood projesinde İspanyol sinemasının 2 dev ismiyle çalıştı. Filmin başrolünü Antonio Banderas üstlenirken filmdeki mavi robotu ise Javier Bardem seslendirdi. Filmde ayrıca Banderas’ın eşi Melanie Griffith hem oyuncu, hem de seslendirme yaparak yer aldı. Griffith, Dr. Dupre karakterini canlandırırken Cleo isimli robotu da seslendirdi.
Automata, çoğu zaman tercih edilenin aksine insanları iyi ve kurban, yapay zekayı ise düşman olarak gösteren bilimkurgu filmlerine tamamen zıt bir yapım. Yapay zekanın ulaşabileceği üst seviyelerde insanlığın düşmanı haline gelmeyeceğini ve fakat insanlığın kontrolünden çıkabileceğini işleyen film, mütevazı bütçelerle de bilimkurgu gibi zor bir türde başarılı işler yapılabileceğini gösteriyor.

Imdb note: 6.1                           My note: 7.5