Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

25 Kasım 2017 Cumartesi

The Invention of Lying / Yalanın İcadı (2009)

Director / Yönetmen:
Ricky Gervais
Matthew Robinson

Screenplay / Senaryo:
Ricky Gervais
Matthew Robinson

Cast / Kadro:
Ricky Gervais
Jennifer Garner
Jonah Hill
Louis C. K.
Jeffrey Tambor
Fionnula Flanagan
Rob Lowe
Tina Fey
                                                                  Philip Seymour Hoffman
                                                                  Edward Norton
                                                                  Jason Bateman

Subject / Konu:
Hikaye, insanların yalan söyleme kabiliyetleri olmayan bir yerde geçer. Herkes sadece dürüst şekilde düşüncelerini söyler. Bu durum ortaya zaman zaman sert sonuçlar çıkarabilir.
Sıradan bir adam olan Mark Bellison, tarihin ilk yalanını söyleyince talihi birden bire değişecektir.
Mark, Anna ile ilk randevusuna gider. Anna, Mark’ı çekici bulmaz. Üstelik işten kovulmak üzere oluşu ve maddi durumunun iyi olmaması da diğer olumsuz etkenlerdir. Yemeğe çıkarlar. Anna, ertesi gün Mark’a e-posta gönderip aralarında seviye farkı olduğunu belirtir.
İşten atılan Mark, kirayı ödeyecek parası olmadığı için ev sahibi tarafından evden çıkartılmak istenir. Bankadan son kalan parasını çekmeye gittiğinde sistem hatası olduğu için görevli hesabından ne kadar para çekmek istediğini sorar. İşte o an Mark, ilk yalanı icat eder ve hesabında 300 dolar olmasına karşın 800 dolar olduğunu söyleyip tüm parayı çekmek ister. Görevli Mark’a inanıp 800 dolar öder. Kirasını öder ve evden çıkmak zorunda kalmaz.
Her söylediği yalana insanların kayıtsız şartsız inanması, harekete geçmesine neden olur. Çeşitli denemeler yaptıktan sonra kumarhaneye gider ve yalanlarıyla ciddi miktarda para kazanır.
Mutsuz olduğu için sürekli intihar etmeye çalışan ama her seferinde başarısız olan komşusu Frank’i intihar fikrinden vazgeçirir. İnsanları söylediği yalanlarla mutlu etmeye başlar.
Anna ile yeni bir buluşma ayarlar. İşini geri alır. Ancak Anna, fiziksel özellikleri nedeniyle kendisiyle birlikte olmak istemediğini söyler. Bu esnada çalan telefonundan annesinin yoğun bakımda olduğunu öğrenir. Halbuki ertesi gün onu huzurevinden çıkartıp bir malikaneye yerleştirmeyi planlamaktadır. Ancak annesi o gece ölür.
Ölmeden önce annesinin huzur içinde ölmesi için söyledikleri yalanlar doktor ve hemşireler tarafından duyulur. Ölümden sonrası ile ilgili bir şeyler bilen ilk insan olması nedeniyle insanlar tarafından bildiklerini anlatmaya zorlanır.
Göklerde bir adam olduğunu, tüm iyi ve kötü şeylerin ondan geldiğini, insanlar eğer yaşarlarken iyi şeyler yapmışlarsa öldüklerinde mükemmel bir yere gideceklerini söyler. İnsanlar, Mark’ın sözlerine göre hayatlarını şekillendirmeye başlar.
Anna ise genetik nedenlerden ötürü yakınlaştığı Mark’la birlikte olmak istemez ve Mark’ın en büyük rakibi Brad ile evlenmeye karar verir. Ancak nikah günü hislerini dinler ve evlilikten vazgeçer. Mark, yalan söyleyebildiğini itiraf eder.

Comment / Yorum:
Ricky Gervais’in Matthew Robinson’la senaryosunu yazıp yönettiği, aynı zamanda başrolünde yer aldığı 2009 yapımı  The Invention of Lying / Yalanın İcadı, yaklaşık 18.500.000 dolar bütçe ile Massachusetts’te çekildi.
Filmin uyumlu oyuncu kadrosu yanında önemli konuk oyuncuları da dikkat çekiyor. Gervais’e filmde Jennifer Garner, Jonah Hill ve Tina Fey gibi tanınan oyuncular eşlik ediyor. Philip Seymour Hoffman, Edward Norton ve Jason Bateman gibi önemli isimleri ise filmde konuk oyuncu olarak izliyoruz. Oyunculuklar tatmin edici düzeyde.
İlginç bir fantastik komedi örneği olan film, alt metinlerinde ciddi dini göndermelere sahip. Ancak ilgi çekici fantastik komedinin filmin devamında romantik komedi türüne doğru evrilmesi, filmin orjinalliğine darbe vurmuş.
Çok daha iyi işlenebilecek başarılı bir hikayenin dinamik başlayıp sıradanlaşan bir senaryo ile vasat şekilde kullanıldığı söylenebilir. Huzurevi için kullanılan “Umutsuz yaşlı insanlar için hüzünlü bir yer” gibi tabirler ise oldukça başarılıydı.
The Invention of Lying, seyri oldukça keyifli ve akılda kalıcı bir film. Ancak daha iyi işlense bir fantastik komedi başyapıtı da çıkabilirmiş. 

Imdb note: 6.4                             My note: 6

19 Kasım 2017 Pazar

Hellbound: Hellraiser 2 (1988)

Director / Yönetmen:
Tony Randel

Screenplay / Senaryo:
Peter Atkins

Story / Hikaye:
Clive Barker

Cast / Kadro:
Doug Bradley
Ashley Laurance
Kenneth Cranham
Clare Higgins
Imogen Boorman
William Hope
Nicholas Vince
                                                                Barbie Wilde
                                                                Simon Bamford
                                                                Sean Chapman
                                                                Oliver Smith

Subject / Konu:
Kirsty kendisine geldiğinde bir akıl hastanesinde olduğunu öğrenir. Babasının, amcasının ve üvey annesinin ölümlerine, yapboz kutu ile cehenneme açılan boyuta ve oradan gelen cinlere dair hikayesi polisler tarafından gerçekçi bulunmaz. Korkunç kabuslar gören Kirsty’ye, asistan Kyle yardımcı olmaya çalışır.
Doktor Channard, Kirsty’nin hikayesi ile yakından ilgilenir. Çünkü o da cehenneme açılan boyut ile ilgilenmektedir. Julia’nın öldüğü yatağa kan dökerek onu dünyaya geri getirmeye başarır. Cinler de akıl hastanesine musallat olmaya Kirsty’yi ve kimseyle konuşmayıp gün boyu yapboz çözen Tiffany’yi öldürmeye çalışırlar.
Labirentten birlikte kurtulmaya çalışan Kirsty ve Tiffany’nin peşlerindeki cinlere Julia ve durdurulması güç bir cine dönüşen Doktor Channard’ta etkilenir. Cinlerin daha önce insan olduğunu ve işkencelerle öldürüldüğünü keşfeden Kirsty, onlara geçmişlerini hatırlatıp kurtulmayı başarsa da, Doktor Channard diğer cinleri öldürüp Kirsty ve Tiffany’yi hedef seçer…

Comment / Yorum:
1987 yapımı Hellraiser’ın devam filmi olma niteliğini taşıyan Hellbound: Hellraiser 2 yaklaşık 3.000.000 dolar bütçe ile Buckinghamshare, İngiltere’de çekildi. Film sadece Amerika genelinde 11.867.397 dolar hasılat elde etmeyi başardı.
Filmin hikayesi, serinin ilk filmi Hellraiser’ı yazıp yöneten Clive Barker’a ait. Filmin senaryosu ise ilk işine imza atan Peter Atkins tarafından yazıldı. Atkins, kariyerinin devamında Hellraiser serisinin yeni filmlerinin ve Wishmaster / Tılsım serisinin senaryolarını da yazdı.
Gerçek anlamda ilk yönetmenlik deneyimini Hellbound: Hellraiser 2 ile yaşayan Tony Randel ise kariyerinin devamını 2. sınıf filmler yöneterek sürdürdü.
Filmin oyuncu kadrosunda ilk filmde de yer alan isimlerin yanı sıra yeni eklenen karakterlerle yeni oyuncular da yer aldı.
İlk filmin yan karakterlerinden olan ve serinin devamında ana karaktere dönüşecek olan Pinhead karakterini yakından tanıdığımız film, ilk filmin rüzgarını da arkasına alarak kendini izlettirmeyi başarıyor. Filmin karamsar atmosferini ve her biri farklı görsellikteki cin karakterlerini de es geçmemek gerekli. Hellbound: Hellraiser 2 için ilk filmi izleyip beğenenleri hayal kırıklığına uğratmayan bir devam filmi demek yanlış olmaz.

Imdb note: 6.5                             My note: 5.5

18 Kasım 2017 Cumartesi

Hellraiser (1987)


Director / Yönetmen:
Clive Barker

Screenplay / Senaryo:
Clive Barker

Novel / Kitap:
Clive Barker (from “The Hellbound Heart”)

Cast / Kadro:
Andrew Robinson
Clare Higgins
Ashley Laurance
Sean Chapman
Oliver Smith
Robert Hines
                                                                Kenneth Nelson
                                                                Gay Beynes
                                                                Doug Bradley
                                                                Nicholas Vince
                                                                Simon Bamford

Subject / Konu:
Larry ve Julia eski bir eve taşınırlar. Larry’nin kızı Kirsty’de kendileriyle yaşamak üzere yeni eve gelir. Julia, Larry’nin erkek kardeşi Frank ile yasak aşk yaşamıştır ve onu arzulamaktadır.
Sınırları zorlamak isteyen Frank, Larry ve Julia taşınmadan önce evin çatı katında eline geçirdiği gizemli yapboz kutu ile cehennemde bir boyut açar. Açılan boyuttan gelen cinler Frank’e akıl almaz işkenceler ederler.
İşkence gördüğü yere damlayan kan sayesinde tekrar dünyaya dönmeyi başaran Frank, güçlenip normal bir insan vücuduna kavuşabilmek için kana ihtiyaç duymaktadır. Julia tuzağı düşürdüğü erkekleri eve getirerek Frank’in kan ihtiyacını karşılar.
Kirsty bir şeyler döndüğünü fark edip yapboz kutuyu ele geçirir. Yapbozu çözünce cehennem boyutu tekrar açılır. Kirsty kendisine işkence etmeye hazırlanan cinler ile anlaşma yapar ve kendilerinden kaçıp dünyaya dönen Frank hakkında bilgi verir. Cinler Frank’in peşine düşer.
Cinayetlerin ardı arkası kesilmez. Kirsty hayatını kurtarmak için cinlerle mücadele eder.

Comment / Yorum:
Clive Barker’ın The Hellbound Heart adlı novellasından uyarlayıp, senaryosunu yazıp yönettiği ve korku klasikleri arasına girip birçok devam filmi çevrilen Hellraiser serisinin aynı adlı ilk filmi olan yapım yaklaşık 1.000.000 dolar bütçe ile Londra’da çekildi. Film 20.000.000 dolar civarı bir gelir elde etti.
Film bugünün şartları ile kıyaslandığında görsel olarak zayıf karşılanabilir. Ancak filmin 1987 yılında çekildiği dikkate alınacak olursa, korku filmlerinde makyajın önem arz ettiği bir dönem söz konusu ve filmde kullanılan makyajlar başarılı.
Hellraiser bir korku filmi için tatmin edici bir hikayeye sahip olan ve sürükleyiciliğini yitirmeyen bir film. Özellikle korku filmi sevenler için iyi bir seyirlik olabilir.

Imdb note: 7                               My note: 7

12 Kasım 2017 Pazar

Misconduct / Hesaplaşma (2016)

Director / Yönetmen:
Shintaro Shimosawa

Screnplay / Senaryo:
Simon Boyes
Adam Mason

Cast / Kadro:
Josh Duhamel
Alice Eve
Malin Akerman
Byung-hun Lee
Julia Stiles
Glen Powell
Al Pacino
Anthony Hopkins

Subject / Konu:
Arthur Denning’in ilaç firması soruşturma altındadır. Genç sevgilisi Emily’yi kaçıranlar kendisinden 2.500.000 dolar fidye ister. Özel bir güvenlik şirketinden destek alan Arthur fidyeyi ödemeye razı olur ve parayı getirmesi istenen sanat galerisine gider. Ancak galeride planların dışına çıkar ve kendisini takip etmesini söyleyen adamın suratına vurup onu yere düşürür.
Bir hafta önce:
Yoğun şekilde çalışan ve karısı Charlotte’la fazla vakit geçiremeyen Avukat Ben, eski sevgilisi Emily’nin sosyal medyadan gelen arkadaşlık isteğini kabul eder. Onunla buluşmaya gider. Emily patronu Arthur’la birlikte olduğunu ama ondan ayrılmak istediğini anlatır. Arthur’un kendisini tehdit ettiği için ayrılamadığını belirtir.
Ardından ilaç firmasının neden olduğu ölümler ile ilgili Ben’e bilgi verir. Evinde firmanın yasadışı işleri ve yolsuzluğu ile ilgili tuttuğu kanıtları gösterir. Ben, Emily ile tutkulu bir şekilde öpüşmeye başlasa da, onunla birlikte olmayı reddeder.
Ben, elindeki kanıtlarla daha önce Arthur’u alt etmeye çalışmış olan avukatlık şirketi sahibi Charles Abrams’la görüşür. Charles, Ben’i işe alıp davanın başına getirir.
Emily, Ben’i birlikte hareket etmeye zorlar. Kendisini internette tanıştığı birine dövdürtüp fotoğraflarını çeker. Ben, Emily’nin herkesten gizlediği ve sahte isimle yaşadığı evine geldiğinde onu ölmüş halde bulur. Telefonunda bir sanat galerisinde buluşmak üzere mesaj yazmaktadır. Ne yapacağı üzerine düşünmeye başlar. Emily’nin cesedini bırakıp gider. Evine dönüp olanları Charlotte’a anlatır.
Sanat galerisine giden Ben, Arthur’un da orada olduğunu görür. Ben’in orada olduğunu fark eden Arthur, fidye vermek yerine kendisini takip etmesini söyleyen adamın suratına vurup onu yere düşürür.
Endişe içersindeki Ben’in telefonu çalar. Arayan Emily’nin numarasıdır. Telefonu açar ve bir adam ona neden telefonu açtığını sorup telefonu kapatır.
Dava ile ilgili ön görüşme yapılır. Arthur, Ben ve Charles’a 400.000.000 dolar ödeyerek ellerindeki delillerin kendisine teslim edilmesini teklifini sunarak kendisini davadan kurtarır.
Ben evine geldiğinde Emily’nin cesediyle karşılaşır. Ardından da kapıya polis gelir. Ben, polis içeri girmeden camdan kaçmayı başarır.
Kaçak durumdaki Ben, silah bulup Arthur’un evine gider. Yüzleşip anlaşmak ister. Ancak Arthur, Emily’yi öldürenin kendisi olmadığını söyler.
Yolda motorlu bir kişi Ben’in karşısına çıkar. Onu etkisiz hale getirip bir kiliseye getirir. Elleri kolları bağlı olan Charlotte’da bu kilisededir. Charlotte’u kalbinden bıçaklayan adamın boynunu kıran Ben, karısını hastaneye götürüp kaçar.
Ben katilin bilgisayarında ulaştığı bilgi ile Charles’ın aslında Arthur için çalıştığını ve kiralık katili tutan kişi olduğunu keşfeder. Onun bulunduğu mekana gider. Polis Charles’ı tutuklamak üzereyken silahını alıp Ben’in başına dayar. Sonrasında ise intihar eder.
Ben, Charlotte’un Emily’nin katili olduğunu öğrenir.

Comment / Yorum:
Çekimleri New Orleans’ta gerçekleştirilen film 11.000.000 dolara mal oldu. Filmin yönetmen koltuğuna ilk yönetmenlik deneyimini yaşayan Shintaro Shimosawa oturdu. Shimosawa, yönetmenlik deneyimi öncesinde çeşitli dizilerde senaristlik deneyimi yaşamıştı.
Filmin senaristleri Simon Boyes ve Adam Mason, yazdıkları vasatı aşamayan senaryoları ile 2. sınıf bir senarist ikilisi.  Ne yazık ki Misconduct / Hesaplaşma’da bu 2. sınıf senaryolardan bir diğeri.
Filmin ses getiren tarafı yaşayan en büyük aktörlerden ikisini ilk kez bir araya getiriyor olması idi. Ancak çok önemli 2 dev aktör, 2.sınıf senaristler, 2. sınıf yönetmen ve başrollerin hakkını veremeyen Josh Duhamel ve Alice Eve gibi 2. sınıf oyuncularla boş yere bir araya getirilmişler gibi gözüküyor.
Senaryoda ciddi sıkıntılar var. Birçok önemli detay muallakta kalmış. Kurguda kopukluklar da mevcut sıkıntılara tuz biber ekmiş. Al Pacino ve Anthony Hopkins’in oynadıkları yardımcı karakterler derinlikleri olmadığı için sabun köpüğü gibi sönüyorlar. Dolayısıyla da ortaya ayakları yere basmayan bir film çıkıyor.

Imdb note: 5.3                             My note: 4.5

10 Kasım 2017 Cuma

The Dark Tower / Kara Kule (2017)

Director:
Nicolaj Arcel

Screenplay / Senaryo:
Akiva Goldsman
Jeff Pinkner
Anders Thomas Jensen
Nikolaj Arcel

Novel / Kitap:
Stephen King (from “The Dark Tower”)

Cast / Kadro:
Idris Elba
Matthew McConaughey
Tom Taylor
Claudia Kim
                                                                 Fran Kranz
                                                                 Abbey Lee
                                                                 Katheryn Winnick
                                                                 Jackie Earle Haley
                                                                 Dennis Haysbert
                                                                 Nicholas Pauling

Subject / Konu:
Gördüğü rüyaların ardından çeşitli çizimler yapan ve başka bir boyuttaki Kara Kule’ye dair görüleri olan Jake, psikolojik sorunları olduğu gerekçesiyle bir kliniğe kapatılmak istenir. Peşindeki kişilerden kurtulup rüyasında gördüğü binayı bulur. Bu binada boyut değiştirir.
Rüyalarında sıkı sık karşılaştığı silahşör Roland ile yolları kesişir ve Kara Kule’yi yıkıp evren dışındaki yaratıkların istilasını sağlamak isteyen, özel güçleri olan Walter’ın peşine düşerler. Roland, babasını öldüren Walter’ı yakalayıp öldürmek istemektedir. Walter’ın sihri Roland üzerinde etki etmemektedir. Walter’da dünyaya gidip Jake’in hakkında bilgi toplar.
Kahin Arra’dan Walter’ın kendilerine 6 ay uzaklıkta olduğunu öğrenen Roland ve Jake, dünyaya  gidebilmek için bir geçitten geçerler. Walter peşlerindedir. Jake evine gittiğinde annesinin Walter tarafından öldürüldüğünü öğrenir.
Jake’i yakalayan Walter onu Kara Kule’yi yıkması için kullanır. Roland ise Jake’i kurtarmaya çalışır. Jake karşı koymayı başarırı. Bu esnada Walter ve Roland karşı karşıya gelirler. Roland, Walter’ı öldürür. Dünyada kimsesi kalmayan Jake, Roland’la birlikte gitmeye karar verir.

Comment / Yorum:
Filmi ilk olarak J. J. Abrams’ın yönetmesi bekleniyordu. Ardından Ron Howard’ın adı geçti. Nihayetinde ise yönetmen koltuğuna daha ziyade senaristliği ile tanınan Danimarkalı yönetmen Nikolaj Arcel oturdu. Filmin çekimleri Amerika’da New York ve California’da, Güney Afrika’da Cape Town’da gerçekleştirildi. Yaklaşık 60.000.000 dolara mal olan film, dünya genelinde 71.873.047 dolar hasılat elde etti.
Stephen King’in aynı adlı romanından Akiva Goldsman, Jeff Pinkner, Anders Thomas Jensen ve Nikolaj Arcel tarafından uyarlanan film, devam filmine işaret ederek bitiyor.  Ancak görünen o ki gişede beklenen rakamlar yakalanamayınca bir devam filmi yerine yine Idris Elba’nın başrolünde olacağı televizyon dizisi ile seri devam ettirilecek.
Roland rolü için Idris Elba’dan önce düşünülen aktörler Christian Bale, Daniel Craig, Javier Bardem, Mads Mikkelsen ve Vigggo Mortensenn’di. Walter rolü için ise Tom Hardy’nin ismi geçmişti. Ancak rol Matthew McConaughey’ye gitti.
Filmin temel klişeleri, sorunlu, kendisine inanılmayan ve üstün yetenekleri olan çocuk karakter ve süper kahraman ile düşmanı savaşına dönen Roland ve Walter karşılaşması. Her ne kadar filmin aksiyon dozajı yerinde olsa da, kolaylıkla tahimin edilebilen senaryosu sıradanlığa neden oluyor. Dolayısıyla karşımıza vasat bir Stephen King uyarlaması çıkıyor.

Imdb note: 5.8                             My note: 5

29 Nisan 2017 Cumartesi

Powidoki / After Image (2016)

Director / Yönetmen:
Andrzej Wajda

Screenplay / Senaryo:
Andrzej Mularczyk
Andrzej Wajda

Cast / Kadro:
Boguslaw Linda
Bronislawa Zamachowska
Zofia Wichlacz
Aleksandra Justa
Krzystof Pieczynski
Mariusz Bonaszewski
Szymon Bobrowski
Aleksander Fabisiak
Paulina Galazka
                                                              Irena Melcer
                                                              Tomasz Chodorowski
                                                              Filip Gurlacz

Subject / Konu:
Wladyslaw Strzeminski, Polonya topraklarından çıkmış en sıra dışı sanatçılardan biridir. Usta ressam I. Dünya Savaşında sol kolunu ve sağ bacağını yitirmiş, buna karşın sanatını icra etmeye ve öğrenciler yetiştirmeye devam etmiştir.
Komünizm baskısı ile birlikte düzene aykırı bulunan ve kara listeye alınan Strzeminski, her geçen gün daha zor şartlarda yaşamaya zorlanır. Bir yandan ders vermesi engellenirken, öbür yandan da eserleri tahrip edilir.
Eski eşinin ölümü ve kızının sorumluluğu da dertlerinin üzerine eklenir. Öğrencileri ve sınırlı sayıdaki dostu yanında olmaya çalışır. Ancak her şey kötüye gider…

Comment / Yorum:
9 Ekim 2016’da 90 yaşında ölen Bafta ve Oscar Onur ödüllü usta yönetmen Andrzej Wajda’nın son filmi olan Powidoki / After Image ağırlıklı olarak ressam Wladyslaw Strzeminski’nin zorlu yaşamının son dönemine değinen biyografik tarafı ağır basan bir drama. Senaryo fikri Wajda tarafından ortaya atılmış ve Andrzej Mularczyk tarafından yazılmış.
Strzeminski’nin hayat hikayesi yanında komünizmin olumsuz taraflarına da odaklanmış olan senaryo, bu yönü ile objektifliği tartışılacak, tek taraflı bir film. Ancak yine de filmin gerçekçilikten çok uzak olduğunu söylemek yanlış olacaktır.
Filmin çekimleri Polonya’nın Lodz şehrinde gerçekleştirilmiş. Başrolde izlediğimiz Boguslaw Linda oldukça tatmin edici bir performansa imza atmış. Filmin oyunculuklarının genel anlamda iyi olduğunu da eklemek gerek.
Polonya Film Festivali’nde Andrzej Wajda’ya “Jüri Özel Ödülü” kazandıran film, 2017 yılı için Polonya’nın “Yabancı Dilde En İyi Film” Oscar adayı olsa da finalistler arasına kalmayı başaramadı.

Imdb note: 7.3                             My note: 6.5

18 Ocak 2017 Çarşamba

The Defiant Ones / Kader Bağlayınca (1958)


Director / Yönetmen:
Stanley Kramer

Screenplay / Senaryo:
Nedrick Young
Harold Jacob Smith

Cast / Kadro:
Tony Curtis
Sidney Poitier
Theodore Bikel
Charles McGraw
Lon Chaney Jr.
Cara Williams
King Donovan
Kevin Coughlin
                                                            Claude Akins
                                                            Lawrence Dobkin
                                                            Whit Bissell

Subject / Konu:
Mahkumları ağışlı havada taşıyan araç devrilir. Araçta birbirlerine zincirli olan ve neredeyse kavga edecek 2 mahkum kaçarlar. Mahkumların farklı renklerde olması temel sorunlarıdır. Olay yerine gelen şerif ve adamları kaçak siyahi mahkum Noah Cullen ve beyaz mahkum John Jackson’ı aramaya başlar. Ancak çok telaşlı görünmemektedirler. Çünkü 2 farklı renkteki mahkumun çok geçmeden birbirlerini öldüreceklerini düşünmektedirler.
Noah ve John nereye gidecekleri konusunda tartışırlar. Noah’ın dediği olur ve kuzeye doğru gitmeye başlarlar. Birbirlerini tanımaya başladıkça nefretleri azalır. Bir yerleşim birimine ulaştıklarında gecenin çökmesini bekleyip bir kulübeye çatıdan girerler. Ancak düşüp ses çıkardıkları için insanlar tarafından fark edilirler. Kaçmaya çalışsalar da yakalanırlar.
Linç edilmekten eski bir mahkum olan koca Sam sayesinde kurtulurlar. Koca Sam, sabaha karşı onları serbest bırakıp kaçmalarını sağlar.
Kaçıp renk ayrımı yüzünden kavgaya tutuştuklarında eli silahlı Billy isimli bir çocuk tarafından yakalanırlar. Ancak çocuğun elinden silahını alıp onu kandırırlar. Billy, John’un Noah’ı tutuklamış biri olduğuna inanır ve onları evine götürür. John’la yakınlaşan Billy’nin annesinden yemek alıp yerler. Billy’nin getirdiği keskiyle de zincirlerinden kurtulurlar. Ancak önceden zehirlenmiş olan John fenalaşır. Billy’nin annesi John’la yakından ilgilenip iyileşmesini sağlar.
Kocası tarafından terkedilmiş olan kadın John’u Noah’tan ayrılıp birlikte gitmeye ikna eder. Ancak John kadının Noah’ı bataklığa ölüme gönderdiğini öğrenince onunla gitmekten vazgeçer. Kadından kurtulmaya çalışırken Billy, John’u vurur. John yine de Noah’ın peşinden gider ve onu bulur. Bataklığı aşıp tren yoluna ulaşsalar da John bitap düştüğü için trene binmeyi başaramazlar. Bu sırada şerif ve adamları kendilerini bulmak üzeredir…

Comment / Yorum:
Filmin çekimleri California’da gerçekleştirildi. Ağırlıklı olarak 2 başkarakter üzerine kurulu olan Stanley Kramer filmi, Hollywood’un 2 önemli aktörü Tony Curtis ve Sidney Poitier’ı bir araya getirdi. Film Türkiye’de, çekildikten tam 7 yıl sonra 1965 yılında gösterime girebildi.
John karakteri için ilk düşünülen isim Marlon Brando’ydu. Fakat Brando başka bir filmde rol almayı tercih edince filmde rol almadı. John karakterini oynaması için teklif götürülen Robert Mitchum, filmi gerçekçi bulmadı. Bir beyazla siyahın birbirlerine zincirlenemeyeceğini söyledi ve rolü reddetti. Ancak Mitchum’un aslında siyah bir adamla zincirlenmek istemediği için rolü reddettiği konuşuldu.
Elvis Presley filmde Sammy Davis Jr. ile birlikte oynamak istedi. Ancak bu isteği gerçek olmadı. Burt Lancaster, Frank Sinatra, Kirk Douglas, Anthony Quinn ve Gregory Peck gibi aktörlerin isimleri de rol için geçti. Ancak rol, filme ve yönetmene çok inanan ve aynı zamanda farklı bir rolde oynama fırsatını değerlendirmek isteyen Tony Curtis’e gitti.
9 dalda Oscar’a aday gösterilen film “En iyi senaryo” ve “En iyi görüntü yönetmeni” dallarında Oscar kazandı. Film ayrıca 6 dalda Altın Küre Ödüllerine aday gösterilip “En iyi film” dalında Altın Küre, 4 dalda Bafta’ya aday gösterilip “UN ödülü” ve “En iyi erkek oyuncu” (Sidney Poitier’e) dallarında Bafta, Berlin Uluslararası Film Festivali’nde 2 dalda aday gösterilip “En iyi erkek oyuncu” (Sidney Poitier’e) dalında Gümüş Ayı ödülleri kazandı.
Günümüzün penceresinden bakıldığında vasat bir kaçış filmi olarak değerlendirilebilecek olan yapım, 50’lerde çekilmiş ve ırkçılığa cesur teması ile döneminde oldukça ses getirmiş bir film. Bu nedenle filmin bir dönem filmi olarak da izlenmesinde fayda var. Bir sahnede John karakterinin; “Ben beyaz bir adamım. Beni linç edemezsiniz” deyişi bile siyahi insanlara eşit haklar sağlanmadan önce nasıl bakıldığını gözler önüne seriyor. Bu yönünden ötürü filmin önemli bir klasik olduğunu söyleyebiliriz.

Imdb note: 7.7                             My note: 7