Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

28 Şubat 2011 Pazartesi

Mağlup Edilemeyenler (1976)

 

Director / Yönetmen:

Atıf Yılmaz


Screenplay / Senaryo:

Erdoğan Tünaş
Atıf Yılmaz


Cast / Kadro :



Cüneyt Arkın
Müjde Ar
Şevket Altuğ
                                                                İhsan Yüce
           Kenan Pars
           Hayati Hamzaoğlu
           Cemal Gencer
           Seyhan Karabay
           Turgut Boralı
           Coşkun Göğen

Subject / Konu:

Çok zengin ve nüfuzlu ailelerin serseri çocukları Suat,Selçuk ve Cengiz bir gün Aysel ismindeki genç kızı kaçırır ve tecavüz ederler.Murat Sözeri cesur bir araştırmacı gazetecidir.Aldığı yanlış duyumlardan ötürü olayı seks ve uyuşturucu partisinde yaşananlar olarak haber yapar.Aysel’in ailesi tecavüzcülerden davacı olur.Murat'a da tepki gösterirler.Murat çok ciddi bir hata yaptığının farkına varır ve hatasını telafi etmek için dosyayı başka yönleriye araştırmaya,gerçeği ortaya çıkarmaya karar verir.Hem yanlış haberini düzeltecek hemde kırdığı Aysel ve ailesine her ne pahasına olursa olsun yardımcı olacaktır.Çalışma arkadaşı Nuri ile birlikte ilk iş olarak tecavüzcüleri takip etmeye başlar.Gazetesinde de davanın gerçek yüzünü gösteren bir yazı dizisi yayınlamaya başlar.Tecavüzüleri takip ettikçe ailelerinin kirli işlerle uğraştığını ve bu kirli işlerini güçleriyle örtbas ettiğini öğrenir.Murat'ın kendilerini araştırdığını öğrenen tecavüzcülerin aileleri rahatsız olurlar.Murat'ın gazetesine baskı yaparlar ve Murat bir süre direndikten sonra gazeteden istifa etmek zorunda kalır.Ama mücadele etmekten asla vazgeçmez.Küçük ve fakat baskılara boyun eğmeyecek bir gazetede yazmaya başlar.Olayların üzerine gitmeye devam eder,tüm sis perdesini aralayıp gerçekleri gözler önüne serer ve sonunda suçluların yakalanmasını sağlar.Ama çok geçmeden Murat faili meçhul cinayete kurban gider.Cesedi kendi aydınlatığı olayın haberlerini içeren gazete sayfalarıyla örtülür.


Comment / Yorum:

Atıf Yılmaz sinemasında pek örneğine rastlamadığımız,eleştirel yönü çok güçlü olan ve çekildiği dönem göz önüne alındığında 70'lerin ikinci yarısındaki Türkiye portresini ve paraya bağlı güç dengesini tüm çıplaklığıyla yansıtan bir film.Erdoğan Tünaş'ın en başarılı senaryosu.Murat rolü Cüneyt Arkın için biçilmiş kaftan.Rolün hakkını başarıyla vermiş ve bu performansıylada 1976 yılında Antalya film festivalinde "En iyi erkek oyuncu" ödülünü kazanmayı başarmış.Kariyerinin başlarındaki Müjde Ar,oyunculuğundan ziyade güzelliğiyle ön planda.Şevket Altuğ,İhsan Yüce,Hayati Hamzaoğlu,Mümtaz Ener,Kenan Pars gibi güçlü oyunculardan oluşan zengin yan kadro gayet başarılı.Film 1976 yılında Antalya film festivalinde "En iyi ikinci film" seçildi."En iyi film"ödülünü yine Atıf Yılmaz'ın çektiği "Deli Yusuf" adlı film,"En iyi yönetmen" ödülünüde Atıf Yılmaz kazandı.Bu ödüller Türk sinema tarihinin en ama en saçma ödülleridir.Niye mi?Çünkü ödül kazanan "Deli Yusuf " filmi sadece 2.sınıf,saçma sapan bir film değil,aynı zamanda Atıf Yılmaz'ın en kötü filmlerinden biridir.Ama "En iyi ikinci film" seçilen "Mağlup Edilemeyenler" tartışmasız bir başyapıttır.Ödülü hakkeden Atıf Yılmaz'dır.Ama "Deli Yusuf" ile değil "Mağlup Edilemeyenler"le.Mutlaka izlenmesi ve arşivlerde bulunması gereken bir film.

Imdb note : 5.1                             My note : 9

27 Şubat 2011 Pazar

Ultima Parada 174 / Last Stop 174 / Son Durak 174 (2008)

Director / Yönetmen:

Bruno Barreto

Screenplay / Senaryo:

Braulio Mantovani

Cast / Kadro :

Michel Gomes
Chris Vianna
Marcello Melo Junior
Gabriela Luiz

Subject / Konu:

Uyuşturucu satıcısı,Marisa'nın bebeği Alessandro'yu elinden alır.Marisa bu olaydan sonra kendini dine adar ve aynı zamanda bir gün Alessandro'yu bulabilme umuduyla hayata devam eder.Rio de Janeiro'nun gecekondu mahallelerinde Alessandro'yu arar.Annesi öldürülmüş Sandro ise büyük şehre gelir.Önce çocuk çetesine katılan Sandro,sonra islahevine düşer ve yolu burada Alessandro ile kesişir.Kendine sert davranan Alessandro ile bir olay sonrası arkadaş olurlar.Çocukluk aşkı Soninha'yı bulur.Soninha'nın fahişelik yaptığını öğrensede onu terkedemez.Ama bir gün Soninha ile Alessandro'yu birlikte yakalar.Bu ihanetin intikamını kendisini oğlu zanneden Marisa'ya aslında gerçek oğlunun Alessandro olduğunu söylemeyerek alır.Gittikçe bocalayan Sandro,bir otobüsü yolcularıyla birlikte kaçırmaya kalkar.Yolcuları rehin alınca,tüm ülkede naklen yayınlanan bir polis operasyonunun hedefi haline gelir.

Comment / Yorum:

Tanrıkent gibi muhteşem bir senaryoya imza atmış olan Braulio Manyovani'den bir başyapıt daha.
Senaryo 12 Haziran 2000 tarihinde yaşanan gerçek bir otobüs kaçırma olayına dayanıyor.Sandro ve Alessandro'nun hikayelerinin kesişimi ve anne acısı çeken Sandro ile oğul özlemiyle yanıp tutuşan Marisa'nın hikayeleri ustaca harmanlanmış.Oyunculuklar gayet doğal.Kurgunun başarısı senaryonun kalitesinin daha net anlaşılmasını sağlıyor.Film,2009'da "En iyi yabancı film" dalında Brezilya'nın Oscar adayı olarak gösterildi.Film sadece 2 festivalde yarıştı.1 ödül ve 9 adaylık kazandı.Bu da bize filmin özellikle uluslararası arenada hakkettiği tanınırlığa ulaşamadığını gösteriyor.Büyük şehirlerin,küçük insanları nasıl yuttuğunu acımasızca ve fakat gerçekçilikle anlatmayı başaran çok önemli bir film

 

Imdb note : 7                             My note : 9

Anne ya da Leyla (2005)

Director / Yönetmen:

Mesut Uçakan

Screenplay / Senaryo:

Mesut Uçakan

Cast / Kadro :

Turgay Başyayla
Aylin Coşkun
Oğulcan Gezgin
Şehnaz Dilan
Gökmen

Subject / Konu:

Kerem,dadısından bulduğu resimle,yıllardır göremediği annesi Zarife'yi bulmak umuduyla evden kaçmıştır.Önce annesinin eskiden birlikte kaldığı yaşlı kadını bulmuştur ama yaşlı kadından annesi hakkında kötü sözlerden başka bir şey işitememiştir.İstanbul'a çocukluk aşkı Leyla'yı bulabilmek umuduyla gelen Mecnun,şans eseri tanıştığı küçük Kerem'i çok sever.Kerem'in annesinin fotoğrafı,Mecnun'un çocukluk aşkı Leyla'nın ta kendisidir.Mecnun,Leyla'nın evlenip çocuk sahibi olduğuna inanmadığı gibi Kerem'i de fotoğraftakinin annesi olmadığı konusunda ikna etmeye çalışır ama başarılı olamaz.Beraberce fotoğraftaki kadını aramaya koyulurlar.Bir süre uğraştıktan sonra kadının izine ulaşırlar.Leyla ya da Zarife,otel'de erkeklerle para karşılığı ilişki kuran bir hayat kadınıdır.

Comment / Yorum:

Hikaye Beyoğlu'nun sokaklarında geçiyor.Film teknik açıdan o kadar zayıf ki seyirciye izlerken amatör film seyrediyormuş hissi veriyor.Aslında şarkıcı olan başrol oyuncuları Turgay Başyayla ve Aylin Coşkun ilk oyunculuk denemelerinde gayet başarısız olmuşlar.Mesut Uçakan'ın senaryosu da aksaklıklarla dolu.Filmin dinamizmi kurgu ile sağlanmaya çalışılmış.İslami camianın yönetmenlerinin kullandığı klişeler bu filmde de ziyadesiyle mevcut.Nereden bakılırsa bakılsın film çok başarısız.

Imdb note : 3.7                          My note : 2

26 Şubat 2011 Cumartesi

Eternal Sunshine of the Spotless Mind / Sil Baştan (2004)

 

Director / Yönetmen:

Michel Gondry

Screenplay / Senaryo:

Charlie Kaufman

Story / Hikaye:

Charlie Kaufman
Michel Gondry
Pierre Bismuth

Cast / Kadro :


Jim Carrey
Kate Winslet
Kirsten Dunst
Mark Ruffalo
Elijah Wood
Tom Wilkinson




Joel Barish içine kapanık biridir.Bir gün kardeşi ve kardeşinin eşiyle ufak bir gezintiye çıkar.Kumsalda Clementine Kruczynski ile tanışır.Birbirlerini daha tam anlamıyla tanımadan aşık olmuşlardır.Zamanla aralarında problemler doğmaya başlar.Sürekli tartışmaya başlarlar.Kavgalarının dozajı giderek artar.Çünkü Clementine,Joel'in aksine dışa açık tipte biridir.Düşünme stilleri de farklıdır;Joel düşünürken mantığını kullanmayı tercih ederken,Clementine içgüdüleri doğrultusunda hareket eder.Bu temel farklılıklar iki sevgilinin ayrılmasına neden olur.Joel,bir süre önce ayrıldıkları Clementinen yaşadıkları herşeyi unutabilmek ve tüm anılarını sildirmek için Lacuna isimli klinikte Doktor Howard Mierzwiak tarafından tuhaf ve yasadışı bir yolla operasyon geçirdiğini öğrenir.Bu operasyon,unutmak istediğiniz kişiye dair tüm anıları beyinden teker teker silen bir yöntemdir.Joel,bu durumu kendine yediremez ve aynı işlemi yaptırıp Clementine'ı aklından sildirmeye karar verir ve Lacuna kliniğine gider.Klinik,yasadışı işlem yaptığı için büyük bir gizlilik çerçevesinde ve geçmişe dair hatırlatıcı olabilecek tüm hediye,fotoğraf,not,eşya vb.tüm materyalleri hastalarından teslim almak prensibiyle çalışmaktadır.Operasyona başlanır.Doktor Howard,hafıza silme işlemi normal seyrinde göründüğünden;operasyonu yardımcılarına bırakır ve gider.Hatıralar silinmeye başladıkça;bir çeşit uyku halinde olan Joel,Clementine'ı hala sevdiğini ve unutmak istemediğini anlar.Direnç göstermeye başlar.Hatıralar tek tek yok oldukça Joel,Clementine'ı zihnindeki farklı hatıralarda gizlemeye çalışır.Tüm bunlar yaşanırken Joel;hafıza silme işlemini gerçekleştirenlerden Patrick'in,Clementine'ın kişisel özelliklerini öğrenip onunla birlikte olmaya çalıştığını öğrenir.Hafıza silme işlemini yapan diğer kişi Stan ise Doktor Howard ile yasak ilişki yaşadıktan sonra hafızasını sildiren Mary ile bir ilişki yaşamaktadır.Joel'in hafıza silme işlemine karşı direnç gösterdiği farkedilir farkedilmez Doktor Howard geri çağrılır.Doktor Howard,hatıraları teker teker silmey başarsada;Mary kendisininde hafızası silinmiş kişilerden biri olduğunu öğrenir.Operasyonu geçirmiş her kişiye ait,operasyondan önce doldurulan ve neden hafızasını sildirdiğini anlatan ses kayıtlarını ve teslim edilmiş tüm materyalleri sahiplerine geri gönderir.Bunlar arasında önce sevgili olduklarını,sonra ayrılıp birbirlerini unutmak için hafızalarını sildirdiklerini öğrenen Joel ve Clementine'de vardır.

Subject / Konu:



Comment / Yorum:

Dile kolay,katıldığı festivallerde tam 38 ödül ve 50 adaylık kazanmış bir film.Ödül ve adaylıklar;senaryo ve en iyi kadın oyuncu ağırlıklı.Kate Winslet filmdeki performansıyla 5 ödül,aralarında Altın Küre,Bafta ve Oscar adaylığıda dahil 7 adaylık yanısıra Premiere Magazine dergisince yayınlanan "tüm zamanların en iyi 100 performansı" listesinde 81. sırada yer almayıda başardı.Charlie Kaufman'ın inanılmaz senaryosu ise aralarında Oscar ve Bafta'da olan 16 ödülün yanında 3'te adaylık kazanmayı başardı.Bu da filmin en kuvvetli tarafının senaryosu olduğunu kanıtlar nitelikte.Kariyerinin büyük bölümünü gereksiz komedi filmlerinde harcayan Jim Carrey için "Truman Show" ve "The Majestic" filmlerinden sonra oyunculuk gücünü tam anlamıyla sergileme şansı bulduğu ve kusursuz performansıyla bu şansı çok iyi değerlendirdiği bir film.(Her ne kadar bu filmden sonra gereksiz komedilere devam etse de).
Film,ismini Alexander Pope'un "Eloisa to Abelard" şiirinin bir dizesinden almış.Belki de gelecekte mümkün olacak bilimsel bir fikri aşkla harmanlayan nevi şahsına münhasır bir başyapıt.Gelecekte 2000'li yılların en iyileri anıldığında adı mutlaka geçecektir.

Imdb note : 8.5                          My note : 9

20 Şubat 2011 Pazar

12 Angry Men / 12 Kızgın Adam (1957)

Director / Yönetmen:

Sidney Lumet

Screenplay / Senaryo:

Reginald Rose

Story / Hikaye:

Reginald Rose

Cast / Kadro :


Henry Fonda
Lee J.Cobb
Martin Balsam
Ed Begley
Jack Warden
E.G.Marshall
John Fiedler
Jack Klugman
Edward Binns
Joseph Sweeney
George Voskovec
Robert Webber

Subject / Konu:

Kenar mahallede yaşayan latin genç,babasını öldürmek suçundan yargılanmaktadır.Üstelik üst komşusu ve karşı binadaki kadın,gencin aleyhine tanıklık yapmışlardır.Artık son söz jürinindir.Jüri karar almak için jüri odasına geçer.12 üyeden 11'i gencin suçlu olduğunu düşünürken;yalnızca 8 numaralı jüri emin olmadığını söyler.Çünkü genç adam suçlu bulunduğu takdirde ölüme gönderilecektir.Jüri tartışmaya başlar.8 numaralı jüri suç delili bıçağı ve tanıkların verdiği ifadeleri irdelemeye başladıkça diğer üyelerinde fikirleri değişmeye başlar.Bütün jüri üyeleri farklı yerlerden,meslek grublarından gelme ve farklı statü sahibi kişilerdir.Olay irdelenirken ve üzerinde tartışılırken;hepsinin hayat deneyimleri,analiz sürecine katkıda bulunur.Fikirler değişmeye başladıkça tartışmaların dozajı yükselir.Olayın göründüğü gibi gerçekleşmediği düşüncesi bazı jüri üyelerinin önyargılarının kırılmasıyla birlikte yavaş yavaş zihinlere kazınır.Fakat jüri üyeleri arasındaki anlık fikir değişimleri,çıkacak kararın seyrinin sürekli taraf değiştirmesine neden olur.Kararın alınabilmesi için 12 üyenin aynı yönde oy vermesi gerekir.Şayet jüri ortak bir karar alamazsa;bu jüri heyeti dağıtılacak ve yeni oluşturulacak jüri muhtemelen "suçlu" kararı verecektir.Suçsuzluğuna inandığı bir genci ölüme göndermek istemeyen 8 numaralı jüri,bazı üyelerin karar alma sürecinde hayatlarının yansımalarıyla hareket ettiğini farkeder ve bunun üzerine gider.

Comment/ Yorum:

Daha önce sadece televizyon projelerine imza atmış olan Sidney Lumet'nin sinemadaki ilk yönetmenlik deneyimi.Henry Fonda'nın önderliğindeki oyuncu grubu ustaca seçilmiş.Bu 12 dev oyunculuk performansı,zaten mükemmele yakın olan senaryo ve film yönetimini bir başyapıt seviyesine çıkartıyor.
4 dalda Altın Küre'ye,3 dalda da Oscar'a aday gösterilip hiçbirini kazanamamış filmin kazandığı kayda değer ödüller;Uluslararası Berlin Film Festivalin'de kazanılan 2 Altın Ayı ödülü ve Bafta'da Henry Fonda'nın kazandığı "En iyi erkek oyuncu" ödülü.Film her ne kadar çeşitli festivallerde toplam 13 ödül ve 9 adaylık kazanmış olsa da,çoğu otorite tarafından "Sinema tarihinin en iyi 10 filmi" ve "1950'lerin en iyi filmi" olarak gösterilen bir filmin hiçbir büyük ödüle layık görülmemesi;zaman zaman sinemayla ilgili ne kadar tutarsız kararlar verildiğini kanıtlar nitelikte.
Çok fazla mesajı birarada vermeyi ustalıkla başaran bir başyapıt.Üstelik tüm bunları %90'ı tek mekanda geçen bir filmde verebilmek,çok rastlanabilir bir deha örneği değil.Filmin alt metinleri dikkatlice incelendiğinde;güçlü bir sınıfsal ayrımcılık eleştirisiyle karşılaşıyoruz.Filmin verdiği en önemli mesajsa;adaletin görevinin,insanları toplumun hangi katmanından gelmişse ona göre yargılamak değil,sanık her kim olursa olsun sadece suçlama ışığında yargılamak zorunda olduğunun altının çizilmesi.
Sinemayla ilgilenen,sinemaya gönül veren herkesin mutlaka izlemesi gereken;tek mekanda geçmesine rağmen yüksek temposuyla sürükleyiciliği bir an olsun dinmeyen,cesur bir film.

Imdb note : 8.9                          My note : 9.5

Canım Oğlum (1988)

Director / Yönetmen:

Orhan Elmas

Screenplay / Senaryo:

Safa Önal

Cast / Kadro :

Hülya Koçyiğit
Neslihan Acar
Yalçın Dümer
Efkan Efekan
Tanju Gürsu
Turgut Özatay
Coşkun Göğen

Subject / Konu:

Kenan derslerinde çok başarılı bir lise öğrencisidir.Maddi durumu pek iyi sayılmayan ailesinin göz bebeğidir.Sınıf arkadaşı Aygün'le aşk yaşamaya başlar.Aygün,zengin bir ailenin kızıdır.Kenan,Aygün'e bağlandıkça önce dersleri kötüleşir,sonra sık sık okuldan kaçıp içki ve uyuşturucu kullanmaya başlar.Ayşe,oğlu Kenan'ın gözleri önünde eriyip gitmemesi için mücadele eder.Kenan ev masrafları için ayrılan paraları çalar.Önceleri oğlunun problemlerini sıradan gençlik sorunları olarak gören ve fazla önemsemeyen Mümtaz ise oğlu için çalıştığı şirketten para çalar ve hapse düşer.Uyuşturucu müptelası olan Kenan,Aygün'ün ayaklarının felç olmasıyla daha da yıkılır.Para bulamadığı için,uyuşturucu satıcısı Sıtkı namına çalışmaya başlar.Ayşe oğlunu kurtarmak için Komiser'den yardım ister.Komiser uyuşturucu şebekesinin üstüne gider.Aygün'ün babasının aslında uyuşturucu satışının patronu olduğu ortaya çıkar.Uyuşturucu şebekesi,kendileri için tehdit oluşturan Ayşe'yi uyarırlar.Ayşe,Komiser ile birlikte mücadele etmeye devam etsede,Kenan'ı kurtarmayı bir türlü başaramaz...

Comment/ Yorum:

Her ne kadar Safa Önal ustanın elinden çıkmış bir senaryo olsa da,benzeri başarısız filmlere oranla daha derli toplu görünse de vasatın altında kalan bir film.Gençlik sorunları ve uyuşturucu müptelalığı gibi iki hassas konu işlenirken;"zengin kız-fakir oğlan" klişesinin kullanılması hikayenin anlatım gücünü sıradanlaştırmış.Oyunculuk performanslarınında belli bir standardın altında kalması filmin izlenebilirliğini daha da düşürüyor.Filmin temel karakteri Kenan'ı,Yalçın Dümer canlandırdığı göz önüne alındığında;filmin vasatın altında kalışını açıklamak için başka nedenede ihtiyaç yok zaten.

Imdb note : - (Filmin imdb'de kaydı yok)                   My note : 4.5

19 Şubat 2011 Cumartesi

V for Vendetta (2006)

Director / Yönetmen:

James Mcteigue

Screenplay / Senaryo:

Andy Wachowski
Lana Wachowski

Novel / Kitap :

 Alan Moore

Cast / Kadro :

Hugo Weaving
Natalie Portman
John Hurt
Stephen Rea
Stephen Fry
Rupert Graves


Subject / Konu:

2020 yılının İngiltere'si Adam Sutler tarafından diktatörlükle yönetilmektedir.Hükümet politikaları sonucu yapılan ölümcül deneyler binlerce insanın yok olmasına neden olur.Bu deneylerden sağ olarak kurtulan tek kişi vardır;herşeyini yitirmiş,yüzü tamamen yanmış V.Sokağa çıkma yasağının olduğu bir gece,oyunculuk yapan Evey evine dönerken kendisine tecavüz girişiminde bulunulur fakat kendisini V adıyla tanıtan maskeli bir kişi sayesinde kurtulmayı başarır,kendine geldiğinde V'nin evindedir.V,eğitimli ve karizmatik taraflarının yanında intikam için yaşayan ve şiddetin yerine göre kullanılması gerektiğini savunan yapıda birisidir.Bozuk düzenin yıkılması gerektiğine inanmaktadır.Bunun sadece anarşiyle gerçekleşebileceğini düşüdüğü için halkı ayaklandırmaya ve anarşizmi doğuracak kaos ortamını yaratmaya başlar.Bu süreçte V'nin yanında olan Evey,önceleri her ne kadar V'nin düşüncelerine katılmasada zamanla onun yaşadıklarıı ve yaptıklarıı görünce o da mücadelenin bir parçası haline gelir."5 Kasım'ı hatırla" sloganı (5 Kasım 1605 Anarşizmin simge ismi Guy Fawkes'un İngiliz Parlemento Sarayı'nı havaya uçurma girişiminde bulunduğu gündür) ve V'nin hükümetin elindeki televizyon kanalına baskın düzenleyip,canlı yayında 5 Kasım'da herşeyin değişeceğini söylemesi;baskıdan bunalan halkın uyanmaya başlamasına yol açar.Bu arada dürüst bir Dedektif olan Fitch,V'nin peşine düşer.V,ilginç eylemlerine devam eder.V'nin yapacağı son eylem 5 Kasım'da Parlemeto binasını havaya uçurmaktır.V,tamamiyle ayaklandırmayı başardığı halka kendi maskelerinden gönderir.Hükümeti devirmeye kararlı halk,4 Kasım gecesi Parlemento binasına doğru yürüyüşe geçer.V,Parlemento binasını havaya uçurmadan önce çok büyük acılar yaşamasına neden olan Adam Sutler'den intikamını alır ve fakat ağır şekilde yaralanır.O halde Evey'inin yanına döner.Birbirlerine aşklarını ilan ederler...Evey,patlayıcılarla doldurulmuş vagonu,Parlemento binasına doğru göndermek üzereyken Dedektif Fitch,Evey'i engellemek için gelir.Evey,Fitch'e neden Parlemento binasının havaya uçurulması gerektiğini anlatır.Fitch'e karar vermek düşer.

 

Comment / Yorum:

Film fazla kayda değer olmayan festivallerde 3 ödül ve 16 adaylık kazandı.Kitap ve çizgi romanının,filme oranla daha sert bir anarşist duruşa sahip olduğunu belirtmek gerek.Film,otoritelerce tüm zamanları en iyi filmleri arasında kabul edildi.V for Vendetta için şimdiye kadar yapılmış en başarılı çizgi roman uyarlaması demek abartılı bir yorum olmaz.
Hugo Weaving ve Natalie Portman için söylenebilecek en önemli şey;karşılıklı döktürdükleri.Film boyunca yüzü hiç görünmeyen Hugo Weaving,güçlü performansıyla oyunculuğun sadece yüz mimiklerinden ibaret olmadığını gösteriyor.Natalie Portman ise her zamanki sevimliliği ve akıcı oyunculuğuyla "bir oyuncu bir role nasıl bu kadar cuk oturabilir?"sorusunun cevabını veriyor.Wachovski kardeşler,Alan Moore'un başyapıtını harika şekilde senaryolaştırmışlar.Filmin yönetmen koltuğunda ise Matrix serisinde Wachovski kardeşlerin yardımcı yönetmenliğini yapan James Mcteigue oturuyor.İlk yönetmenlik denemesinde harikalar yaratmış(Her ne kadar devamı gelmese de).Rivayet odur ki Wachovski'ler filmin yönetiminede müdahil olmuş.
Filmi konusu itibariyle ele aldığımızda sadece belli bir duruşa ait insanlara hitap ettiğinden popülerlik seviyesi olarak hakkettiği noktaya neden çıkamadığını kolaylıkla anlayabiliriz.
İnsanı uzun süre etkisi altında bırakan,kolay kolay akıldan çıkmayan ve bir başyapıt izlemekten kesinlikle daha fazlasını vadeden bir film mi arıyorsunuz? Buldunuz!

Imdb note : 8.1                          My note : 9.5

16 Şubat 2011 Çarşamba

Yarım Kalan Saadet (1970)

Director / Yönetmen:

Türker İnanoğlu

Screenplay / Senaryo:

Bülent Oran

Cast / Kadro :

Cüneyt Arkın
Filiz Akın
Zuhal Aktan
Önder Somer
Avni Dilligil
Necdet Tosun
Feridun Çölgeçen

Subject / Konu:


Ekrem,küçükken babasını kaybetmiştir.Amcası tarafından kuzenleriyle birlikte büyütülen Ekrem,ünlü bir şarkıcı olur.Bir gün bir hastahane yararına konser verir.Orada karşılaştığı iyiliksever hemşire Fatoş’a aşık olur.Kısa sürede aşkları büyür ve evlenmeye karar verirler.Ekrem'in menajeri Fuat,Fatoş’u Ekrem’i terk etmesi için ikna eder.Çünkü Fuat'a göre genç kızların sevgilisi Ekrem eğer evlenirse,şöhretini yiterecek ve yok olacaktır.Fatoş,Ekrem'i ansızın terkeder.İzmir’e gitmeden önce,son kez Ekrem’le konuşmak isteyen ve telefonla Ekrem'i arayan Fatoş uçağı kaçırır.Kaçırdığı uçak düşer ve öldüğü zannedilir.
Ekrem Fatoş’un öldüğünü öğrenince yıkılır,kendini içkiye verir.Kardeşi gibi gördüğü amcasının kızı Jale Ekrem’i sevmektedir.Ekrem’in Fatoş ile evleneceğini açıklaması ile yıkılan Jale,Fatoş'un ölümüyle Ekrem ile evlenebilmek için tekrar umutlanır.Ekrem,amcasına olan vefa borcunu ödemek ve Jale'yi mutlu edebilmek için Jale ile evlenir.Ekrem ve Jale trafik kazası geçirirler. Ekrem kör olur.Tesadüf eseri Ekrem'in amcasının oğlu Kamil'le tanışan Fatoş,Ekrem'in kör olduğunu öğrenir.Kendini Gül adıyla tanıtır ve Ekrem'in bakıcısı olarak çalışmaya başlar.Jale,Gül'le yakınlaşır ve Gül'e evliliklerinin aslında gerçek bir evlilik olmadığını,Ekrem'in sadece kendisini mutlu etmek için bu evliliğe razı olduğunu anlatır.Jale,zaman içersinde Ekrem ve Gül’ün yakınlaşmasını kıskanmaya başlar ve bir fotoğraf sayesinde Gül'ün aslında Fatoş olduğunu öğrenir.Gül’e ilgi duyan ve onunla evlenmeyi düşünen Kamil bu gerçeği Ekrem’e anlatır.Ekrem ameliyat olur ve gözleri açılır.Ama Fatoş gitmiştir.Ekrem,Fatoş'u intihar etmek üzereyken bulur ve kurtarmayı başarır.Ekrem'i çok seven Jale,Ekrem’le Fatoş’un birleşmeleri gerektiğini ve kendisinin sevenler arasında bir engel olduğunu düşünür.Bir mektup yazıp intihar eder.

Comment/ Yorum:

Klişelerle dolu 2.sınıf bir film.70'lerin defalarca tekrarlanan kötü dramalarından biri.Cüneyt Arkın'ı sahnede şarkı söylerken ve acaip hareketler yaparken görmek absürt ve şaşırtıcı,kariyerinin büyük bölümünde şımarık kız ve iyilik meleği rollerinde gördüğümüz Filiz Akın'ı "kutsal hemşire" rolünde görmek ise gayet sıradan.
Hiçbir zaman anlam veremediğim saçmalık bu filmde de var;neden kör olan insanlar,kendisine en yakın kişileri(bu filmde sevgilisi) seslerinden tanıyamıyor.Bir diğer saçmalıksa;Ekrem'in menajeri Fuat'ın yaptıkları.Ekrem Fatoş'tan ayrılsın diye yırtınan Fuat,her ne hikmetse Ekrem ile Jale evlenirken piyasadan kayboluyor.Gerçekçilikten çok uzak ve mantıksız bir senaryo.

Imdb note:5.5                                          My note:2

Ying Xiong / Hero / Kahraman (2002)


Director / Yönetmen:

Zhang Yimou

Screenplay / Senaryo:

Feng Li
Bin Wang
Zhang Yimou

Cast / Kadro :

Jet Li
Tony Leung
Maggie Cheung
Zhang Ziyi
Donnie Yen
Daoming Chen

Subject / Konu:


Çin'de Savaşan Krallıklar dönemi yaşanmaktadır.Ülke 7 ayrı krallığa bölünmüştür.Bu krallıklar;Qin, Zhao, Han, Wei, Yan, Chu ve Qi krallıklarıdır.Qin Kralı,bütün krallıkları birleştirip ülkeyi tek bir imparatorluk haline getirmeyi planlamaktadır.Zhao'lu suikastçılar imparatoru öldürmek istemektedirler.Özellikle Zhao'lu 3 efsanevi suikastçı;Gök,Uçan Kar ve Kırık Kılıç imparatorun hayatında büyük tehdit oluşturur.Fakat bu üç savaşçının durdurulması neredeyse imkansız gibidir.Uçan Kar ve Kırık Kılıç,İmparator'un sarayına düzenledikleri saldırıda 3000 muhafızı geçip İmparator'a ulaşmayı başarmışlardır.Ancak Kırık Kılıç,İmparator'u öldürme fırsatını yakalamasına rağmen İmparator'u öldürmekten vazgeçer.Sevgilisi Uçan Kar bunun üzerine Kırık Kılıç'la bir daha asla konuşmaz.Bu 3 suikastçının öldürülmesi için ortaya ödüller konur.Bir gün ortaya "Adsız" isminde bir savaşçı çıkar ve 3 suikastçıyı birden öldürdüğünü söyler.Adsız,Gök'ü öldürüp gümüş mızrağını getirdiği için altın ve arazi ödüllerinin yanında imparatorun 20 adım yakınına kadar gelmeyi ve içki içmeye hak kazanır.İmparator'a suikast girişiminde bulunmuş Kırık Kılıç ve Uçan Kar'ı öldürdüğü içinse altın ve arazi ödüllerinin yanında imparatorun 10 adım yakınına kadar gelmeyi ve içki içmeye hak kazanır.İmparator,Adsız'dan suikastçıları nasıl öldürdüğünü anlatmasını ister.Adsız,önce Gök ile sonra Kırık Kılıç ve Uçan Kar ile olan mücadelerini anlatır.Ama İmparator,Adsız'ın anlattığı hikayeye inanmaz ve Adsız'ı sorgulamaya başlar.Esasen İmparator'u "10 adımda ölüm" tekniğiyle öldürmek için bir plan kurgulamış ve İmparator'un 10 adım yakınına kadar gelmeyi başarmış Adsız,saraya gelmeden önce Kırık Kılıç'ın İmparator'u neden öldürmediğini öğrenir.Kırık Kılıç,İmparator'un öldürülmemesi gerektiğini ve Qin ile Zhao'nun düşmanlığından daha önemli birşey olduğunu,sadece 3 kelimeyle Adsız'a anlatır; "Tek çatı altında" ya da filmin orjinal anlatımyla; "Aynı cennetin altında".Adsız'ın kafası karışır ve ikileme düşer;Zhao'nun intikamını almak mı,İmparator'un ülkeyi birleştireceğine inamak mı?

Comment / Yorum:

Çin tarihinin en pahalı yapımı Ying Xiong,2003 yılında en iyi yabancı film dalında Oscar ve Altın Küre'ye aday oldu.Ne gariptir ki bu 2 ödülüde kazanamadı.Özellikle Oscar kazanamaması çok şaşırtıcı.Film,dünya genelindeki festivallerde 26 ödül ve 19 adaylık kazandı.Özellikle Christopher Doyle sinematografi dalında birçok ödüle layık görüldü.Bu başarılarına rağmen film,Quentin Tarantino'nun işaret etmesiyle gün yüzüne çıktı ve dünya çapında üne kavuştu.Tarantino'nun 2000'li yıllarda yaptığı en iyi iş diyebiliriz.Film Amerika'da açılış haftasını birinci sırada kapatmayı başaran ilk yabancı film oldu.
Film için uzakdoğu sineması için inanılmaz zengin bir kadro biraraya geldi;Jet Li,Tony Leung,Maggie Cheung,Zhang Ziyi,Donnie Yen.İmparator rolü için de önce Jackie Chan'e teklif götürüldüğünü ekleyelim.
Kariyeri genellikle vasat aksiyon filmlerinden oluşmuş Jet Li'nin en önemli filmi.Tony Leung ve Maggie Cheung zaten yıldız oldukları Uzakdoğu'da,bu filmle çok daha popüler hale geldiler.Ay karakteriyle izlediğimiz Zhang Ziyi ise popülerliğini arttırmaka kalmayıp,Hollywood'a kadar uzanmayı başardı.
Film her ne kadar fantastik yönleriyle daha göz önünde olsa da Çin İmparatorluğu'nun kuruluşu,Çin Seddi'nin inşası,İlk İmparator Qin Shi Huang gibi Çin tarihi için büyük önem taşıyan noktalara ustaca değinmeyi başarmış,hat ve kılıç sanatı gibi kültürel mozaiklerle zenginleştirilmiş ve Zhang Yimou'nun akıl sır erdirilmeyen teknikleriyle görsel bir şölene dönüşmeyi başarmış,üstelik Hollywood'taki meslektaşları gibi 100 milyonlarca dolar harcamadan ve onlardan daha iyisini yaparak.Filmin diğer öne çıkan 2 kısmı ise filmin kurgusu ve müzikleri.Hikaye öyle ustaca kurgulanmış ki,zaman zaman hikayenin gidişatı hakkında yanılgılara düşmemek elde değil.Senaryonun bu dinamizmi,sürükleyiciliği en üst noktaya çıkartıyor.Tan Dun imzalı müthiş müziklerde filmin yüksek temposuyla çok iyi örtüşüyor.
Filmle ilgili akılda kalıcı bir diğer noktada daha önce sinemada hiçbir örneği sergilenmemiş bir dövüş sanatı;Adsız'la Kırık Kılıç arasında yapılan "Zihin Savaşı".Zhang Yimou,savaş ve dövüş sahnelerini öyle müthiş bir görsellikle ve Tan Dun'un usta işi müzikleriyle süslemiş ki;bazen bu izlediğim dövüş sahnesi mi,yoksa bale gösterisi mi diye kendinize sorabilirsiniz.

Imdb note : 8                          My note : 10

2 Şubat 2011 Çarşamba

Canım Kardeşim (1973)


Director / Yönetmen:

Ertem Eğilmez

Screenplay / Senaryo:

Sadık Şendil

Cast / Kadro :

Tarık Akan
Halit Akçatepe
Kahraman Kıral
Metin Akpınar
Adile Naşit
Sıtkı Akçatepe
Kemal Sunal
İhsan Yüce

Subject / Konu:

Fakir bir gecekondu semtinde babası ve kardeşiyle yaşayan Murat,günlerini can arkadaşı Halit'le aylaklık ederek geçirmektedir.Sobalarının dumanından zehirlenen baba ölür.Bir sağlık taraması sonucunda da kardeşi Kahraman'ın kan kanseri olduğu ortaya çıkar.Kahraman'ın 2-3 aylık ömrü kaldığını öğrenirler.Öğretmeni bu durum üzerine son günlerini daha güzel geçirebilmesi için Kahraman'a artık okula gelmesine gerek olmadığını söyleyerek,izin verir.Artık Murat ve Halit'in tek amaçları vardır;Kahraman'ı mutlu etmeye çalışmak.Bunun için kimi zaman neşeli,kimi zaman hüzünlü maceralara atılırlar.Lunaparka giderler,ceplerine para girsin diye kanlarını satarlar,paralarının yetmediği bir lokantada Kahraman'a ziyafet çekerler,para kazanmak umuduyla İzmir'e gidip at yarışı oynarlar.Kahraman bu süreçte çok eğlenir.Ama Murat ve Halit,Kahraman'ı esas mutlu edecek şeyi çok iyi bilmektedirler;televizyon.Murat,İzmir'de Kahraman'a bir hafta içinde televizyon alacağına dair söz verir.Televizyon alabilmek için para bulamayan iki kafadar,Kahraman'ın mutluluğu için hırsızlığı göze alırlar.Bir çatıdan anten çalarlar,sonrada bir dükkanın camını kırıp,içerdeki televizyonu çalarlar.Geceyarısı eve dönerler.Kahraman'ın yatağında yattığını görünce,onu uyandırmadan televizyonu kurup sürpriz yapmaya karar verirler.Televizyonu kurarlar ve Murat,Kahraman'ı uyandırmaya gider...

Comment / Yorum:

Popülarite olarak diğer Ertem Eğilmez filmlerinden geride olsa da ustanın en önemli filmidir.Film,tarz olarak İtalyan Yeni Gerçekçilik Akımı ile paralellikler taşıyor.Türk sinemasında ki; "Senin annen bir melekti yavrum","Amca size baba diyebilir miyim?" gibi gerçekçilikten uzak ve tamamen duygu sömürüsüne dayalı bayatlamış,inandırıcılıktan uzak ve klişe dialoglarla dolu Türk Dram tarzını bir tarafa itip,sokağa inen ve orada yaşanan çaresizliği,zorlukları ve hayal kırıklıklarını duygları istismar etmeden anlatmayı başaran çok önemli bir film.Filmin başarılı senaryosu Sadık Şendil imzası taşıyor.
Film,Adana'dan 4 Altın Koza kazanmayı başarsada,en iyi film ödülünü Ömer Lütfü Akad'ın "Gelin,Düğün,Diyet Üçlemesi" nin en zayıf filmi olan "Gelin"e kaptırdı.İki filmi kıyaslarsak;"Canım Kardeşim"in daha iyi bir film olduğunu söylemek gerek.Film,Adana'da en iyi 2.film,"En İyi Yönetmen,En İyi Görüntü Yönetmeni ve ayrı bir parantez açılması gereken "En İyi Müzik" ödüllerini kazandı.Cahit Oben'in müthiş bestesi filmle çok iyi örtüşmüş.Yalnızca o yılın değil,tüm zamanların en iyileri arasında yer almayı hakkeden bir beste.
O döneme kadar genelde vasat filmlerde rol alan Tarık Akan,1973 yılında "Suçlu" filmindeki rolüyle Altın Portakal kazanmasına rağmen aynı yıl rol aldığı "Umut Dünyası" ve "Canım Kardeşim" filmleri oyuncunun kariyerindeki esas dönüm noktasıdır.
Kariyerinin büyük bölümünde komedi karakter oyunculuğu yapan Halit Akçatepe,bu filmdeki sade oyunculuğuyla gayet başarılı.Filmde Adile Naşit,Metin Akpınar,İhsan Yüce ve Kemal Sunal'ı da küçük rollerde görmek mümkün.
Bu filmi özel kılan en önemli nokta;çocuk oyuncu performası.Oyunculuk kariyeri çok uzun olmayan Kahraman Kıral'ın bu filmdeki başarılı performansını sinema tarihimizin en iyi çoçuk oyuncu performansı olarak gösterebiliriz.

Imdb note : 8.5                          My note : 9.5