Uyarı :

UYARI: "Konu / Subject" bölümlerinde filmlerin hikayeleri baştan sona anlatıldığı için bu bölümleri, filmleri izledikten sonra okumanız tavsiye edilir.

30 Eylül 2015 Çarşamba

Le Manoir Du Diable / The Haunted Castle (1896)

Director / Yönetmen:
Georges Melies

Screenplay / Senaryo:
Georges Melies

Cast / Kadro:
Georges Melies
Jeanne d’Alcy

Subject / Konu:
Bir şatonun içersine giren yarasa, Mephistopheles’e dönüşür. Bir süre düşünen Mephistopheles, bir ocak ve üzerinde büyük bir kazan yaratır. Ardından ocakla ilgilenecek bir hizmetkar yaratır. Kazandan çıkan genç kadını odaya, hizmetkarı da ocağa gönderir. Ocağı ve kazanı yok eder. Pelerinini giyip yok olur.
Şatoya 2 adam gelir. Bu sırada Mephistopheles’in hizmetkarı onlara görünmeden mızrağıyla darp edip rahatsız eder. Adamlardan biri diğerini gönderir. Şatoda kalan adam yok olup yeniden görünen eşyalardan irkilir. Birden sehpa üzerinde beliren iskelet ise kılıcını çekip saldırmasına neden olur.
Ancak iskelet, önce yarasaya, sonra da Mephistopheles’e dönüşür. Mephistopheles, hizmetkarını da çağırır. Korkan adam kaçmak istese de, Mephistopheles’e adamın önüne beyazlara bürünmüş kimseler çıkartıp gitmesini engeller. Adam, tarifsiz bir korkuya kapılır.
Mephistopheles, içeri gönderdiği kadını getirir.  Adam, kadından çok hoşlanır. Mephistopheles, kadını önce beyazlara bütünmüş yaşlı bir kadına dönüştürür. Sonra bu rakamı 5’e çıkarır. 5 kadın, adama yardım için gelen diğeri adamı kovalayıp balkondan kendisini atmasına sebep olur. Kadınlar ortadan yok olurlar. Adam gitmeye çalışırken Mephistopheles karşısına çıkar. Adam, duvarda duran büyük haçı alır ve haçtan korkan Mephistopheles’in üzerine gider.

Comment / Yorum:
Georges Melies’in senaristliğini, yönetmenliğini, yapımcılığını yaptığı ve başrollerden birini üstlendiği 1896 yapımı kısa filmi “Le Manoir Du Diable / The Haunted Castle”, sinemaya dair birçok kaynakta ilk korku ve vampir filmi olarak gösterilmekte. Fransa, Montreuil’de çekilen film, onlarca belki de yüzlerce korku ve vampir filminin atası olarak kabul edilmekte.
1800’lü yıllarda çekildiği göz ardı edilmeden değerlendirilmesi gereken Le Manoir Du Diable, Georges Melies’in tarifsiz dehasını ve korku filmlerinin başlangıç noktasını görmek için gerçek sinema severlerin izlemesi gereken bir yapım.

Imdb note: 6.8                             My note: 7.5

27 Eylül 2015 Pazar

The Wolf Man / Kurt Adam (1941)

Director / Yönetmen:
George Wagner

Screenplay / Senaryo:
Curt Siodmak

Cast / Kadro:
Claude Rains
Warren William
Ralph Bellamy
Patric Knowles
Bela Lugosi
Maria Ouspenskaya
Evelyn Ankers
Lon Chaney Jr.


Subject / Konu:
Larry, yıllar sonra Talbot Şatosu’na döner. Kendisini babası Sir John Talbot karşılar. Larry, ağabeyi John bir av kazasında öldüğü için dönmüştür. Sir John, çatı katına bir gözlemevi yapmıştır. Larry buradan teleskopla çevreye bakar. Odasında gördüğü Gwen’den hoşlanır. Gwen’in evinin altında bulunan mağazaya gider. Burada Gwen’le tanışır ve kurt adam sembolü bulunan bir baston satın alır. Akşam buluşurlar ve Gwen’in arkadaşı Jenny’yle beraber çingene Bela’ya fal baktırmaya giderler.
Gwen, Larry’ye Frank’le nişanlı olduğunu açıklar. Bela, ilk olarak Jenny’nin falına bakar. Kötü şeyler görür ama söylemez. Jenny’ye hemen evine gitmesini söyler. Kadın bir kurt tarafından saldırıya uğrar. Larry, kurtla boğuşur ve kurt tarafından ısırılır. Yaralı Larry eve götürülür. Jenny’nin cesedinin yanında vücuduna darbeler alıp öldürülmüş çingene Bela’nın cesedi ve Larry’nin bastonu bulunur.
Larry ertesi gün uyandığında yarası tamamen yok olmuştur. Polis, Bela’nın öldürülmesiyle ilgili kendisinden şüphelenmektedir. 
Bela’nın annesi Larry’ye öldürdüğü kurdun aslında kurda dönüşmüş Bela olduğunu ve onun tarafından ısırıldığı için kendisinin de bir kurt adama dönüşeceğini söyler. Larry, durumu Gwen’e anlatıp çingenenin kendisine verdiği tılsımı ona verir.
Bir gece kurt adama dönüşen Larry, mezarlıkta Richardson’ı öldürür. Kurdun yakalanması için tuzaklar kurulur. Larry tuzağa yakalansa da, tuzaktan kurtulur ve Gwen’le vedalaşır. Sir John, Larry’yi bir koltuğa bağlar. Ormanda ise kurt için av hazırlığı yapılır. Gwen, Larry’yi bulmak için ormana gelir. Kurt adama dönüşen Larry, önce Gwen’e, sonra da Sir John’a saldırır. Sir John, Larry’nin bastonunu kullanarak kurt adamı yani oğlunu öldürür.

Comment / Yorum:
Özellikle 40’lı yıllarda yazdığı fantastik karakterlerle Hollywood’un fantastik korku filmlerine yön veren senaristlerinden biri olan Curt Siodmak’ın imzasını taşıyan “Wolf Man / Kurt Adam”, 1941 yılında daha ziyade televizyon yapımlarıyla tanınan yönetmen George Wagner tarafından sinemaya aktarıldı. 180.000 dolara mal olan filmin çekimleri California’da gerçekleştirildi.
Filmin yapımcı şirketi Universal, projeyi korku yıldızı Boris Karloff için planlamıştı ama bu plan gerçekleşmedi. Daha sonra rolü oynaması için Dick Foran’la anlaşıldı. Ancak film çekimlerine başlanmasına 1 hafta kala Foran, projeden ayrıldı. Filmde yardımcı rollerden birinde oynayan Bela Lugosi başrolde oynamak istese de nihayetinde Lon Chaney Jr.’da karar kılındı.
Filmin senaryosunda kurt adam efsanesine dair birçok mit kullanılmış. Filmin orijinal senaryosunda Larry karakteri, Sir John’un oğlu değil, teleskopunu onarmaya gelen bir mühendismiş. Sonradan değişikliğe gidilerek karakter Sir John’un oğlu yapılmış. Lon Chaney Jr., kurt adam kılığına girebilmek için 6 saat makyaj yapılmış. Makyajın temizlenmesi için de 3 saat harcanmış.
The Wolf Man, birçok filmde ana ya da yardımcı karakter olarak karşımıza çıkmış kurt adam figürünün sinemada ilk kez arzı endam ettiği film olması nedeniyle fantastik korku türünün temel klasiklerinden biri.

Imdb note: 7.4                             My note: 5.5

25 Eylül 2015 Cuma

Isle of The Dead / Ölüm Adası (1945)

Director / Yönetmen:
Mark Robson

Screenplay / Senaryo:
Ardel Wray

Cast / Kadro:
Boris Karloff
Ellen Drew
Marc Cramer
Katherine Emery
Helene Thimig
Alan Napier
Jason Robards Sr.
Ernst Dorian


Subject / Konu:
İşgal altındaki Yunan halkı, efsanelerini batıl inanca dönüştürür. Afrodit, Vorvolaka’ya boğun eğer. Vorvolaka, 1912 yılındaki Balkan Savaşı sırasında köylülerin zihnindeki hayali bir yaratıktır.
Acımasız biriymiş gibi görünen, bekçi köpeği lakaplı General Pherides, haber yapmak için gelen Amerikan gazeteci Oliver Davis’le beraber ölülerin ve yaralıların arasından geçerek karısının adada bulunan mezarına gider. Ancak gittiğinde tabutun kırıldığını ve cesedin orada olmadığını görür. Dönmek üzerelerken mezarlıkta şarkı söyleyen biri olduğunu fark edip sese doğru giderler. Ses, onları bir eve götürür. Burada tabutların, antik eser arayan köylüler tarafından kırılıp boşaltıldığını öğrenirler. Evdeki konuklarla tanışırlar.
Şarkıyı söyleyen kişi, güzel Thea’dır. Thea zalimliğiyle ün yapmış General’e soğuk davranır. General ve Oliver, ısrar üzerine geceyi misafir bulundukları evde geçirmeye karar verirler. Sabah evden ayrılacakları sıra evdeki misafirlerden birinin tuhaf şekilde öldüğünü görürler. General bunun üzerine adadan kimsenin ayrılmamasını söyler ve adaya doktor getirir. Doktor, ölüm nedeninin güçlü ve bulaşıcı bir veba virüsü olduğunu söyler. Evde bulunanların hiçbir yere gitmemesine karar verilir.
Evde bulunan misafirlerden biri daha ölür. Çok geçmeden doktor da rahatsızlanıp ölür. Evdeki hizmetçi kadın Kyra ölümleri Vorvolaka’ya bağlar ve General’i etkiler. General, Thea’nın Vorvolaka olabileceğini düşünmeye başlar. Oliver ve Thea birbirlerine aşık olur. General’in onları engelleme çabası, birlikte adadan ayrılmaya karar vermelerine neden olur. Ancak General, salgının yayılmasını engellemek için gitmelerine izin vermez ve sandalı batırır. Öldüğü sanılan ve fakat ölmeyen bayan Aubyn tabuta konur.
Aubyn uyandıktan sonra tabuttan çıkar. Karşılaştığı Thea’yı tanımaz. Eve dönüp Kyra’yı öldürür. Thea, Kyra’nın öldürüldüğünü anlamaz ve yatağına yatar. Hasta haldeki General şüphelenip odaya gelir ve Kyra’nın öldürülmüş olduğunu görür. General, katil sandığı Thea’nın üzerine giderken Aubyn tarafından bıçaklanır. Evden kaçan Aubyn, kendisini kayalıklardan atar. Yaralı General’de can verince geriye sadece 3 kişi kalır. Thea ve Oliver sağ salim adadan ayrılırlar.

Comment / Yorum:
Yönetmen Mark Robson’ın 4. uzun metrajlı filmi olan “Isle of The Dead / Ölüler Adası”, yazdığı korku senaryolarıyla tanınan Ardel Wray’in kaleminden çıkma. 1945 yapımı korku filminin ismi 19. yüzyıl ressamlarından Arnold Böcklin’in meşhur tablosundan geliyor.
Filmin baş rollerinden birini korku sinemasının dev aktörlerinden Boris Karloff canlandırıyor.
Yunan kültüründe vampire benzetilebilecek ölümsüz yaratık olarak bilinen vorvolaka, filmde fantastik olmasa da psikolojik korku unsuru olarak kullanılmış. 
Vampir, yunan diline vrykolakas yani vorvolaka şeklinde tercüme ediliyor. Bu nedenle vorvolaka ve vampir birbirlerine yakın yaratıklar olarak nitelendirilebilir. Fakat bu yaratıklar, vampirler gibi kan içmemekteler.
Isle of The Dead, fantastik bir temele dayansa da, bir fantastik korku değil. Filmin türü için psikolojik gerilim ve korku harmanlaması demek yanlış olmaz. Türlerden hoşlananların yanı sıra Boris Karloff için de seyredilebilir.

Imdb note: 6.6                             My note: 5.5

24 Eylül 2015 Perşembe

Lady Blue Shanghai (2010)


Director / Yönetmen:
David Lynch

Screenplay / Senaryo:
David Lynch

Cast / Kadro:
Marion Cotillard
Gong Tao
                                                                                       Emily Stofle
                                                                                       Cheng Hong
                                                                                       Lu Yong
                                                                                       Nie Fei

Subject / Konu:
Otele girip 815 numaralı odaya giden kadın, yüksek sesle çalan müziği kapatır. Bu sırada bir duman yükselir ve bir çanta belirir. Kadın, korkuyla lobiyi arar. Odasında birisi olduğunu söyleyip yardım iste. 2 güvenlik görevlisi odaya gelip arama yapar ama kimseyi bulamazlar. Kadın, güvenlik görevlilerine Şangay’a yeni geldiğini, kimseyi tanımadığını ve çantayı kimin bıraktığını bilmediğini söyler.
Kadın, bir iş arkadaşıyla öğle yemeği yedikten sonra çok etkilendiği İnci Kulesi’ni görmeye gittiğini söyler. Duyduğu müziği sanki önceden de işitmiştir. Bir adam bulunduğu yere gelmiş ve öpüşmeye başlamışlardır. Sonra adam kaçmak zorunda olduğu için şehrin sokaklarında kaçarlar. Adam kadınla vedalaşırken bir bina reklamında çanta görürler. Birbirlerine aşklarını ilan ederler. Ardından adam elindeki mavi gülle gider ve kadın hüzne boğulur.
Her şeyi hatırlayan kadın, çantaya doğru gider. Çantayı açtığında içinden mavi gül çıkar. Kadın çantaya sarılır.

Comment / Yorum:
David Lynch’in Dior markası için yazıp yönettiği “Lady Blue Shanghai”, markanın reklamını da yapan, 15 dakikalık bir kısa film. Filmin çekimleri Şangay’da yapılmış. Başrolü Dior’un o dönemki yüzü olan Marion Cotillard oynamış. Filmde her ne kadar David Lynch’in gizemli dokunuşları olsa da, Lady Blue Shanghai sonuçta bir reklam projesi. Bu nedenle, bir reklam gözüyle izlenmesi daha yerinde olacaktır.

Imdb note: 6.3                             My note: 5

23 Eylül 2015 Çarşamba

The Cowboy and The Lady / Kovboyun Aşkı (1938)

Director / Yönetmen:
H. C. Potter

Screenplay / Senaryo:
S. N. Behrman
Sonya Levien

Original Story / Orijinal Hikaye:
Leo McCarey
Frank R. Adams

Cast / Kadro:
Gary Cooper
Merle Oberon
Patsy Kelly
Walter Brennan
Fuzzy Knight
                                                               Mabel Todd
                                                               Henry Kolker
                                                               Harry Davenport

Subject / Konu:
Bir gece kulübü polisin baskınına uğrar. Kulüpte bulunanlar arasında yargıç Smith’in kızı Mary’nin de bulunması gazete haberi olmasına neden olur. Babasının konumu yüzünden sosyal bir hayatı olmayan Mary, kulübe eğlenceli bir adam olan amcası Hannibal tarafından götürülmüştür. Başkan adaylığı söz konusu olan babası, Mary’yi zaklaştırmak için Palm Beach’e gönderir.
Hizmetçileri Katie ve Elly, Marry’ye sosyalleşmesi konusunda yardım ederler ve birlikte kovboylarla buluşmaya giderler. Katie ve Elly’le buluşacak 2 kovboy Buzz ve Sugar, Stretch’i de kendileriyle gelmeye ikna ederler. Mary, Stretch’ten hoşlanır. Ona kendisini hizmetçi olarak tanıtır.
Mary, ilgisini çekmekte zorlandığı Stretch’e sarhoş ve çalışmayan bir babanın kızı olduğunu ve kardeşlerine tek başına çalışıp baktığını söyler. Kısa sürede yakınlaşırlar. Stretch ertesi gün yola çıkmadan önce Mary’nin yanına gider ve ona ciddi şeyler söyler. Mary ise sadece eğlendiklerini söyleyip Stretch’i hayal kırıklığına uğratır.
Mary, Stretch’in peşinden gider ve Galveston’a doğru demir alan gemiye biner. Gemi yolculuğu 68 saat sürecektir. Bu sırada yargıç Smith, Palm Beach’teki evi arayıp 2 gün içersinde geleceklerini bildirir. Mary ve Stretch, gemide evlenirler.
Katie, Mary’ye telefonla ulaşıp durumu bildirir. Mary, ailesini bir yerlere yerleştirip geri gelme bahanesiyle apar topar Palm Beach’e döner. Babasına ve amcasına evlendiğini açıklar. Stretch bir yandan evini inşa ettirirken, öbür taraftan da Mary’nin dönüşünü dört gözle bekler. Ancak babasının başkan adaylığı yüzünden bir süre daha kalmak zorunda olan Mary, bir telgraf gönderip planlanan zamanda gelemeyeceğini bildirir.
Stretch, politikacıların bulunduğu önemli bir davet varken Palm Beach’e çıkagelir. Mary, babası yüzünden sessiz kalır. Politikacılar Stretch’i halktan birini tanımak için masaya oturturlar. Hor görülen Stetch, karşısındakilere insanlık dersi verip gider. Stretch çiftliğine döndüğünde yargıç Smith’i karşısında bulur. Yargıç Smith, Stretch’e sözlerini doğru bulduğunu ve başkan adaylığından vazgeçtiğini söyler. Birlikte eve girdiklerinde Mary’yi mutfakta annesiyle yemek yaparken bulur.

Comment / Yorum:
Filmi başlangıçta William Wyler yönetmekteydi. Çekimlere başlayan Wyler filmi yarıda bıraktı ve filmin yapımcısı Samuel Goldwyn’in bir diğer projesi “Wuthering Heits / Ölmeyen Aşk”ı yönetmeye başladı. Yerine H.C. Potter getirildi. Yaklaşık 1.500.000 dolara mal olan film, California’da çekildi.
Başrolleri paylaşan Gary Cooper ve Merle Oberon’un başarılı bir çift olduğunu söylemek gerek. “The Cowboy and The Lady / Kovboyun Aşkı”, 3 dalda Oscar’a aday gösterilip “En İyi Ses” kategorisinde Oscar kazandı. The Cowboy and The Lady, seyri keyifli bir romantik komedi. 30’ların Hollywood yapımlarını görmek isteyenler ve Gary Cooper hayranları için iyi bir seyirlik olabilir.

Imdb note: 6.7                             My note: 7

21 Eylül 2015 Pazartesi

American Ultra (2015)

Director / Yönetmen:
Nima Nourizadeh

Screenplay / Senaryo:
Max Landis

Cast / Kadro:
Jesse Eisenberg
Kristen Stewart
Topher Grace
Connie Britton
Walton Goggins
John Leguizamo
Bill Pulman
Tony Hale
Lavell Crawford
Stuart Greer

Subject / Konu:
Mike, Batı Virginia’da Liman isimli kasabada kız arkadaşı Phoebe’yle yaşamaktadır. Bir markette çalışmaktadır. Uyuşturucu kullanmakta ve karikatür çizmektedir. Çok sevdiği Phoebe için bir yüzük alır ve Hawaii tatili ayarlar. Ancak panik atağı yüzünden her şeyi berbat eder ve gidemezler. Eve dönerler.
Victoria’ya C.I.A. Karargahı’ndan Yates’in kararıyla Mike’ın 24 saat içinde öldürüleceği haberi gelir. Mike, bir program gereği kullanılmış, başarısız olmuş ve fakat bu durumdan hiç haberi olmamış bir ajandır. Mike, Phoebe’ye evlenme teklif etmek için hazırlık yaparken Victoria markete gelip Mike’ı bazı kod kelimelerle aktif hale getirir. Ancak Mike, Victoria’nın söylediklerini anlamaz.
2 ajan Mike’ı öldürmek için gelir. Mike, aktif hale geçip 2 ajanı öldürür. Durumu hemen Phoebe’ye bildirir. Phoebe markete geldikten sonra tutuklanıp nezarete atılırlar. Mike’ın öldürülmesi için 2 ajan daha yollanır. 2 ajan, karakolu basıp bütün polisleri öldürür. Mike ve Phoebe ise ajanları haklayıp kurtulmayı başarırlar.
Kasabada salgın hastalık olduğu haberi yayılır ve kasaba karantinaya alınır. Victoria ve Mike’ın hastalığı yaydığı söylenir. Yates, kasabaya gelir. Mike ve Phoebe’ye saklandıkları yerde gazla saldırı yapılır. Kurtulmayı başarırlar. Mike, Phoebe’nin tavırlarından kuşkulanır ve onun aslında bir C.I.A. gözetmeni olduğunu öğrenir.
Mike ve Phoebe arabada tartışırlarken saldırıya uğrarlar. Mike sıkıştığı arabada benzin dökülüp yakılmaya çalışılır. Phoebe yakalanıp Yates’in yanına götürülür. Mike son anda Victoria tarafından yakalanır.
Victoria, Mike’a en az 3 kere suç işleyen kişilerin dahil edildiği Bilge Adam isimli bir programa 18 yaşında dahil olmuş bir denek olduğunu, program iptal edildikten sonra çeşitli fobiler kazandırılıp kasabaya yerleştirildiğini anlatır.
Mike’ın ölmediğini öğrenen Yates kasabayı insansız hava aracıyla bombalamaya karar verir. Ancak bu isteğini gerçekleştiremez. Mike, Phoebe’nin tutulduğu yeri öğrenir ve onu kurtarmaya gider. Birçok ajanla çatışıp yaralanır. Ancak hepsini alt etmeyi başarır. Phoebe’de Victoria sayesinde Yates’in elinden kurtulmayı başarır. Yaralı haldeki 2 sevgilinin etrafı sarılır. Bu sırada Mike, Phoebe’ye aldığı yüzüğü verir.
Amiri Yates’i öldürür. Victoria, amirine kendi programından çıkan Mike’ın şu ana kadar ki en iyi ajan olduğunu söyler.
Mike ve Phoebe, 6 ay sonra Filipinler’in Manila şehrinde görevdedirler.

Comment / Yorum:
Nima Nourizadeh’nin 2. uzun metrajlı filmi olan “American Ultra”, bir yeni nesil ajan komedi filmi olarak nitelendirilebilir. Filmin senaryosu Max Landis’e ait. Çekimleri Louisiana’da gerçekleştirilen film, yaklaşık 25.000.000 dolara mal oldu. 11 Eylül 2015 itibariyle sadece Amerika genelinde 14.127.548 dolar hasılat elde etti.
Filmin başrollerini paylaşan Jesse Eisenberg ve Kristen Stewart daha önce 2009 yapımı “Adventureland / Yaz Aşkı” filminde de birlikte rol almışlardı. Uma Thurman’la filmde oynaması için sözlü olarak anlaşıldı. Ancak anlaşma sözleşmeye dökülemedi. Ardından Sharon Stone’la anlaşıldı. Ancak Stone, takvimi uyuşmadığı için rolü oynayamadı. Rolde böylece Connie Britton’a gitti.
Yazar Stephen King, sosyal medya aracılığıyla filmi beğendiğini, taze ve heyecan verici bulduğunu söyledi.
American Ultra, zaman zaman eğlenceli olan ve fakat belli bir noktadan sonra kolay tahmin edilebilir bir film. Türün meraklılarına hitap edebilir.

Imdb note: 6.3                             My note: 4.5

20 Eylül 2015 Pazar

Seminary Girls (1897)

Director / Yönetmen:
James H. White

Subject / Konu:
6 genç kız, kaldıkları yatılı okul odasında eğlenceli bir yastık kavgası yapmaya başlarlar. Kızlar, odaya gelen öğretmenlerine yakalanmamak için kaçışırlar. Öğretmen, yatağın altına giren kızlardan birini bacağından yakalar.

Comment / Yorum:
James H. White’ın çektiği “Seminary Girls”, 30 saniyelik bir kısa komedi filmi. Filmin yapımcısı, Thomas Edison’ın sahibi olduğu Edison Manufacturing Company. Filmin çekimleri Amerika’da gerçekleştirildi. Filmin ilk gösterimi 1897 yılının Nisan ayında yapıldı.

Imdb note: 5.8                             My note: 5

14 Eylül 2015 Pazartesi

Mr. Smith Goes to Washington / Mr. Smith Washington’a Gidiyor (1939)

Director / Yönetmen:
Frank Capra

Screenplay / Senaryo:
Sidney Buchman

Story / Hikaye:
Lewis R. Foster

Cast / Kadro:
Jean Arthur
James Stewart
Claude Rains
Edward Arnold
Guy Kibbee
Thomas Mitchell
Eugene Pallette
                                                            Beulah Bondi
                                                            H. B. Warner
                                                            Harry Carey
                                                            Astrid Allwyn
                                                            Ruth Donnelly
                                                            Grant Mitchell
                                                            Porter Hall
                                                            Pierre Watkin
                                                            Charles Lane
                                                            William Demarest
                                                            Dick Elliot
                                                            Billy Watson
                                                            Delmar Watson
                                                            Gary Watson
                                                            Harry Watson
                                                            John Russell
                                                            Baby Dumpling

Subject / Konu:
Senatörün ölümü üzerine valinin yeni bir senatör ataması gerekmektedir. Vali, pis işlerini yürütmek için istedikleri kişinin senatör seçilmesini isteyen bir takım güçlü kişiyle bu kişiyi istemeyen halk arasında kalır. Çocukları ise ısrarla izcilerin genç lideri Jefferson Smith’in yeni senatör ilan edilmesini ister. Vali, zor olsa da kararını verir ve Jefferson’ı yeni senatör ilan eder.
Jefferson’ın babası onurlu ve haksızlıkla savaşan biri olduğu için sırtından vurularak öldürülmüştür. Babasının yakın dostu olan Senatör Paine de kirli işlere bulaşmış biridir. Jefferson yemin edip senatoya katılmak üzere Paine’le birlikte Washington’a gider. Jefferson, Paine’in kızı Susan’dan çok hoşlanır.
Saflığı ve dürüstlüğü yüzünden gazeteciler tarafından alay konusu edilen Jefferson, Paine tarafından Saunders’a emanet edilir. Jefferson’ın düzgün bir insan olduğunu gören Saunders, izcilerle ilgili bir kanun tasarısı hazırlarlarken Jefferson’a bazı oyunlara alet edilmeye çalışıldığını gösterir.
Jefferson hiçbir oyunun parçası olmayacağını Paine’e bildirir. Paine, aslında sevdiği Jefferson’ı korumak istese de, çıkarları ağır basar. Paine de dahil birçok güçlü kişiyi yöneten Taylor, Jefferson’ı da satın almaya uğraşır. Jefferson ise kendisine söylenenlere boyun eğmez. Jefferson senatoda konuşmaya hazırlanırken kendisine Paine tarafından kirli iftiralar atılır. Komisyonda yargılanan Jefferson, salonu konuşmadan terk eder.
Paine gibi inandığı ve saygı duyduğu birinin bile yalan yere yemin ettiğini gören Jefferson’ın hayalleri yıkılır ve memleketine dönmeye karar verir. Ancak Saunders, Jefferson’ı kalmaya ve mücadele etmeye ikna eder. Jefferson senatoya gidip kendisini savunmaya çalışır. Paine sözünü kesip karalamalarına devam eder. Jefferson ise sesini duyurma konusunda pes etmez.
Tüm senatörler senatoyu terk eder. Jefferson ise Saunders’ın uyarısıyla tüm senatörleri senatoya çağırma hakkını kullanır. Ayakta kaldığı ve salondan çıkmadığı müddetçe konuşma hakkı olduğu için bu hakkını kullanır. Taylor, medyayı satın alarak Jefferson hakkında kara propaganda başlatır. Saunders ise Jefferson’ın haklı olduğunu göstermek için bildiriler bastırtıp çocuklar aracılığıyla dağıtılmasını sağlar. Taylor, çocukların durdurulması için emir verir. Kaba kuvvet, yaralamaya kadar gider.
Jefferson, 24 saatin ardından son gücüyle Paine’e cevap verir ve fenalaşıp yere yığılır. Paine bu olayın ardından bütün yolsuzlukları kendilerinin yaptığını ve Jefferson’ın suçsuz olduğunu haykırır.

Comment / Yorum:
Usta yönetmen Frank Capra imzalı “Mr. Smith Goes to Washington / Mr. Smith Washington’a Gidiyor” yaklaşık 1.500.000 dolar bütçeyle Washington ve Los Angeles’ta çekildi. Film çekimleri planlanandan 8 gün uzun sürdü ve film bütçesi 288.660 dolar aşıldı. Filmin ilk gösterimi 19 Ekim 1939’da yapıldı.
Film, faşizmin Avrupa’da hüküm sürdüğü bir döneme denk geldiği için bazı ülkelerde yasaklandı. Jean Arthur, filmde Jefferson Smith karakterini daha önce birlikte rol aldığı Gary Cooper’ın oynamasını istedi. Çünkü Stewart’ın çok genç göründüğünü ve daha erkeksi görünen Cooper’ın rol için daha uygun olduğunu düşünüyordu. Jean Arthur bir röportajda filmin favori filmi olduğunu söyledi. Filmde James Stewart’ın annesini oynayan Beulah Bondi, kariyeri boyunca 5 projede Stewart’ın annesini oynadı.
11 dalda Oscar’a aday gösterilen film, sadece “En İyi Orijinal Senaryo” dalında Oscar kazanabildi. Filmin dönemin popüler filmi “Gone With The Wind / Rüzgar Gibi Geçti” karşısında kaybettiği En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülleri anlaşılabilir. Ancak ortada böyle muhteşem performanslar varken En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerinin James Stewart ve Claude Rains’e gitmemesi tartışmaya açık.
Amerikan Ulusal İnceleme Kurulu, filmi 1939 yılında en iyi 10 film arasında gösterdi. Film, 1989 yılında Amerikan Ulusal Film Arşivi’ne eklendi. Amerikan Film Enstitüsü’nün 2006 yılında yayınladığı 100 İlham Verici Film listesinde 5., 2007 yılında yayınladığı Tüm Zamanların En Büyük Filmleri listesinde 26. sırada yer aldı.
Mr. Smith Goes to Washington, çok başarılı bir komedram olmasının yanında sinema tarihin önemli politik yapımlarından biri de. Filmin bir diğer başarılı tarafı da evrenselliği. 76 yıl önce çekilmiş bir filmin değindiği sorunların, günümüzün sorunlarıyla benzer olması filmin evrenselliğini kanıtlar nitelikte. Mr. Smith Goes to Washington, klasik severlerin kaçırmaması gereken bir başyapıt.

Imdb note: 8.3                             My note: 9

13 Eylül 2015 Pazar

La Bonne Absinthe / Wonderful Absinthe (1899)

Director / Yönetmen:
Alice Guy

Subject / Konu:
Adam bir lokantada masasına oturur. Garson adama içki getirirken yan masaya bir kadınla çocuğu oturur. Adamın içkisini bardağı yerine şapkasına dökmesi, kadının ve çocuğunun gülmesine neden olur. Bu arada adam, gelen garsona çatar. İçki dolu şapkayı kafasına geçirip elindeki bastonla garsona vurur. Garson, adamın yüzüne su sıkarak karşılık verir ve onu kovalamaya başlar. Kadın, çocuğu ve orada bulunan diğer çocuklar olanları gülerek izler.

Comment / Yorum:
Birçok kaynağa göre sinema tarihinin ilk kadın yönetmeni olarak bilinen Alice Guy’ın (evli olduğu dönemde Alice Guy – Blache ismini kullanmaktaydı) 1899 yılında çektiği 20 filmden biri olan “La Bonne Absinthe / Wonderful Absinthe”, 48 saniyelik bir kısa komedi.

Imdb note: 5                               My note: 7

12 Eylül 2015 Cumartesi

La Peche Aux Poissons Rouges / Fishing For Goldfish (1895)

Director / Yönetmen:
Louis Lumierre

Subject / Konu:
Adam, küçük çocuğu masanın üzerinde tutmaktadır. Küçük çocuk ise masanın üzerinde bulunan fanusun içinde yüzen japon balıklarıyla ilgilenmektedir. Küçük çocuk, fanusun içine elini sokup balıklara dokunmaya çalışmaktadır.

Comment / Yorum:
“La Peche Aux Poissons Rouges / Fishing For Goldfish”, Louis Lumierre’in 1895’te çektiği 24 filmden biri. Kısa belgesel filmin kaydı Lyon’da yapılmış. Filmin süresi 38 saniye.

Imdb note: 5.1                             My note: 5

11 Eylül 2015 Cuma

Bang The Drum Slowly (1973)

Director / Yönetmen:
John Hancock

Screenplay / Senaryo:
Mark Harris

Novel / Kitap:
Mark Harris (from “Bang The Drum Slowly”)

Cast / Kadro:
Robert De Niro
Michael Moriarty
Vincent Gardenia
Phil Foster
Ann Wedgeworth
Patrick Mcvey
                                                           Heather Macrae
                                                           Selma Diamond
                                                           Barbara Babcock
                                                           Tom Ligon
                                                           Andy Jarrell
                                                           Marshall Efron
                                                           Donny Burks
                                                           Hector Elias
                                                           Tom Signorelli
                                                           James Donahue
                                                           Danny Aiello

Subject / Konu:
Huysuz ve sıradan bir beyzbol oyuncusu olan Bruce, ölümcül bir hastalığa yakalandığını ve öleceğini öğrenir. Takım arkadaşı Henry ile beraber ailesinin evine gider. Çok geçmeden Henry’nin eşi Holly’de yanlarına gelir ve birlikte zaman geçirirler.
Önemli bir oyuncu olan Henry takımıyla yeni sözleşme imzalamak için Bruce satılır ya da takas edilirse aynı takıma gitmelerini sağlayacak bir maddede ısrar eder ve istediğini alır. Takım iyi skorlar almaktadır. Ancak takım içi sorunlar baş gösterir. Tam bir takım olmayı başaramazlar. Ardından kötü sonuçlar alırlar. Ama Henry en önemli oyuncu konumundadır ve Bruce’ta hiç olmadığı kadar iyi oynamaktadır.
Henry’nin Bruce’un hastalığını saklamak için söylediği yalanlar antrenör Dutch’ın kafasını karıştırır ve olayı araştırması için dedektif tutmaya kadar götürür. Henry’nin bir takım arkadaşına verdiği sır, kısa sürede herkese yayılır ve Bruce’un durumu öğrenilir. Bu olayın öğrenilmesi, herkesi birbirine kenetler ve takım başarılı olmaya başlar.
Play – oflar öncesinde durumu kötüleşen Bruce, memleketine döner. Bruce gitmeden önce Henry’den play – off karnesini ister. Takım, play – offları kazanır Henry çerçevelettiği karneyi Bruce’un mezarına götürür.

Comment / Yorum:
Mark Harris’in aynı adlı kitabından senaryolaştırdığı “Bang The Drum Slowly”, 1973 yılında John Hancock tarafından sinemaya aktarıldı. Filmin çekimleri New York ve Florida’da gerçekleştirildi. Bang The Drum Slowly, ilk olarak 1956 yılında bir televizyon yapımı olarak çekilmiş ve başrolleri Paul Newman ve Albert Salmi oynamıştı. Bu filmde ise başrolde Al Pacino oynayacaktı. Ancak Pacino, Francis Ford Coppola’dan “The Godfather / Baba” filminde Michael Carleone karakteri için teklif alınca sözleşmesini feshetti ve rol Robert De Niro’ya gitti.
Robert De Niro rolüne hazırlanmak için Georgia’ya gitti ve bir beyzbol takımının bahar antrenmanlarını izledi. Oyuncuların konuşmalarını teybe kaydedip aksanlarına çalıştı. Filmde her ne kadar Robert De Niro’nun ismi ön planda olsa da, aslında başrolü Michael Moriarty, göze çarpan yardımcı rolü ise Vincent Gardenia oynadı. Vincent Gardenia filmdeki etkileyici performansıyla “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” kategorisinde Oscar’a aday gösterildi.
Bang The Drum Slowly, spor ve komedramı harmanlayan vasat bir film olsa da, Robert De Niro’nun gençlik dönemi performansını görmek için seyredilebilir.

Imdb note: 7                               My note: 5